Meclis, sene boyunca harcadığı nefret mesaisini 2023’ün son haftasında bırakmadı: LGBTİ+’lara yine “sapık” damgalaması!
MHP Milletvekili İsmail Faruk Aksu, Meclis’in 28’inci döneminde nefret söylemi üretme görevini üstlenenlerin bayrak taşıyıcısı olmaya talip olduğu gösterdi.
Geçtiğimiz hafta LGBTİ+’ların en temel haklardan mahrum bırakıldığını, eğitim ve iş hayatında maruz kaldığı ayrımcılığı hatırlatan sadece DEM Parti (Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi) milletvekilleri Özgül Saki ve Burcugül Çubuk oldu.
25 Aralık, Genel Kurul
MHP İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu’nun sözlerinde, LGBTİ+ nefreti üretmek için bir araç haline gelen “çocukları korumak” yer aldı:
“Son yıllarda okulların fiziki ve beşerî kapasitelerinde, bilişim altyapılarında yapılan iyileştirmelerle kaliteli eğitime erişimde önemli mesafeler kat edilmiştir. Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla öğretmenlerin kariyer imkânları genişletilerek mali ve sosyal hakları iyileştirilmiştir. Bunla birlikte eğitimin niteliğini artırmak önümüzdeki önemli ve sürekli bir hedeftir. Ayrıca, çocuklarımızın sapkın akımlara, dijital risklere ve her türlü yozlaşmaya karşı korunması için Anadolu irfanını esas alan bir din eğitimiyle dürüstlük kültürü, devlet malına sahip çıkmanın erdemi gibi ahlaki ilkeler eğitimin her kademesinde çocuklarımıza öğretilmelidir.”
26 Aralık, Genel Kurul
DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, gençlere dair politika üretmeye yeltenen iktidarın LGBTİ+ gençleri marjinalleştirdiğini hatırlattı:
“Derinleşen ekonomik sorunlar öğrencileri zihinsel ve fiziksel olarak çok zorluyor. Madde bağımlılığı artıyor, iktidar bu madde bağımlılığını aslında kışkırtıyor, asla engel olmak istemiyor. Genç kadınlar, LGBTI+’lar, Kürt gençler, Roman gençler marjinalize ediliyor ve ayrımcı nefret politikalarının hedefi hâline getiriliyor. Partimizin Gençlik Meclisi sonrası öğrenciler, gençler gözaltına aldırıyor.
Biz diyoruz ki gençlerin en temel biyolojik ihtiyaçları dâhil, en temel entelektüel ihtiyaçları için gençler sokakta mücadele etmeye devam ediyor, biz de onlarla birlikte mücadele etmeye devam ediyoruz. Gençlerin bugününü geleceğini gasp etmenize izin vermeyeceğiz, gençleri savaşta öldürmenize de izin vermeyeceğiz. Barış istiyoruz; siz, savaşta ölü gençlik istiyorsunuz, biz barış istiyoruz, yaşam istiyoruz ve gençlerle birlikte özgür yarınlar için mücadeleye devam edeceğiz.”
27 Aralık, Genel Kurul
DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki bir gün sonraki Genel Kurul’da yine LGBTİ+ haklarını sözlerine kattı. Saki, Meclis çatısı altında hakkında çok az söz üretilen LGBTİ+ işçilerin ve öğrencilerin maruz kaldığı ayrımcılığa vurgu yaptı:
“LGBTİ+ işçilerin ise adı bile anılmıyor, oysa LGBTİ+’lar güvenceli bir iş bulmak konusunda çok çok zorluk yaşıyorlar. Üstelik AKP-MHP iktidarının LGBTİ+ nefretini günden güne artırması nedeniyle işe alımlarda önlerine inanılmaz bariyerler konuluyor. Bu nedenle, mesela, bilfiil çalışanlar da stres, anksiyete, psikososyal riskler gibi risklerle karşı karşıyalar, gerekli kurumlara başvurulduğunda da orada da tekrar tekrar ayrımcılığa maruz kalıyorlar.
Değerli milletvekilleri, işçi sağlığı ve iş güvenliği teknik bir sorun değildir bizim için; işçi sağlığı ve iş güvenliği meselesi bizim için politik bir sorundur. İşçi sınıfının yüzyıllara varan mücadelesinin sonucunda ortaya çıkan kazanımlarını berhava edemeyeceksiniz. Dahası, kadınların, LGBTİ+’ların, çocukların, gençlerin, engellilerin, göçmenlerin ihtiyaçlarını ve özgür risklerini görmeyi zorunlu kılan bir politik sorundur. Bu Meclisin görevi tüm bunları gören bir yerden yeni bir işçi sağlığı ve iş güvenliği kararnamesini birlikte çıkartmaktır; bunu çıkartırken de sokaktaki işçinin, sokakta direnen işçi kadınların seslerine kulak vermektir diyorum. Patriarkal kapitalizmi yıkıncaya kadar da kadın işçiler, feministler olarak mücadeleye devam edeceğiz diyorum.”
Aynı gün Genel Kurul’da DEM Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, LGBTİ+ öğrencilerin kendi üniversitelerinde bir suçlu gibi muamele gördüğünü hatırlattı:
“Bugün bir üniversitede rektörseniz biat etmişsinizdir, kayyumsunuzdur; bunu bütün üniversitelerde gördük. Bunu Ankara’da gördük, Anadolu’da gördük, Osmangazi’de gördük, İzmir’de gördük.
Mesela İzmir’de neler yapıyorlar? Kampüslere polisleri sokuyorlar, onur haftalarında piknik yapmak isteyen LGBTİ+ öğrencileri gözaltına alıyorlar, kendi kampüslerinde piknik yapmalarını engelliyorlar. Bunu yapan polisi bu rektörler alıyor okula. Rektörler birer öğrenci düşmanı; rektörler birer kendi kararını veren, kendi hayatını yönetmek isteyen, kendileriyle ilgili yapılan planlamalara dair söz söylemek isteyen öğrenci düşmanı hâline gelmiş durumdalar. Geçmişte birkaç iletişim kurulabilen rektör vardı, bugün bunların esamesi kalmadı, üniversitelerde bilimin esamesi kalmadı, demokrasinin esamesi kalmadı ama üniversitelerde faşist çeteler var, torbacılar var, silahlar var. Üniversite öğrencileri, kadınlar katlediliyorlar, bu Meclis bunlara suspus."
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.