Kampüsten Uzakta #12 - Ceren Sözeri değerlendiriyor
“Kampüsten Uzakta” lubunyalar ne yaşıyor?
Başta LGBTİ+'lar olmak üzere öğrencilerin uzaktan eğitim kararıyla birlikte deneyimlediklerini merkeze aldığımız "Kampüsten Uzakta" dosyasını bir akademisyen görüşüyle, Galatasaray Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ceren Sözeri Özdal ile kapatıyoruz. Aynı zamanda Evrensel Gazetesi yazarı olan Ceren Sözeri, uzaktan eğitim uygulamasının arkasındaki politik tutumun yanı sıra ekonomik faydaya dikkat çekerek kararı değerlendirmeye başlıyor:
“Üniversiteler çok uzun zamandır neoliberal sistemin en görünür, en kârlı kurumları durumunda. Eğitimden vazgeçiş hali bugün başlamış değil, 1980’lere dayanıyor. AKP iktidarının herkesi üniversite mezunu yapma planı bunun ileri bir evresi. Bu yüzden taşra üniversiteleri kampüssüz, akademisyensiz, laboratuvarsız bırakıldı. Üniversiteler ve ona bağlı neredeyse her ilçeye açılan yüksek okullar o bölgenin ticari kalkınmasının aracı haline getirildi.
Büyük şehirlerde ise apartman ya da işhanı denilebilecek binalara vakıf üniversiteleri açıldı. Kampüs yok, öğrenci kulüpleri yok, restoran, kafe zincirlerine kiralanmış kantinler ve yemekhanelerle birlikte üniversiteler öğrenim, özgürce tartışma, kolektif bilgi üretimi dışında her şeye odaklanmış kurumlar haline geldi.
Pandemi bu gidişatı birkaç adım ileri götürdü. Bilmediğimiz bir salgınla karşı karşıya olduğumuz için nasıl itiraz edebileceğimiz konusuna da hazırlıksız yakalandık. Her şeyimizi hemen online’a taşıdık, kaydettik, servis dersleri yaygınlaştı. Soru sormanın bile imkansızlaştığı, tek taraflı anlatım, ekranı sunumların kapladığı kalabalık online sınıflarda işlenmiş sayıldı dersler. Pandeminin zayıflamasıyla da sistemin bu işleyişten kolay kolay vazgeçmek istemediği ortaya çıktı. Uzaktan eğitim bir anlamda üniversiteler için maliyetlerin düşürülmesiydi. Bu nedenle bir sonraki krizde yine akla ilk gelen üniversitelerin kapatılması oldu. Bunun altında öğrencilerin bu dönemde bir arada olmasını tercih etmeyen siyasi bir irade de aranabilir, bu yönteme bundan sonra da sık sık başvurulabileceğine dair işaretler de…”
Akademideki bilgi akışının çift yönlülüğüne dikkat çeken Sözeri, uzaktan eğitim uygulamasının bu akışı kesintiye uğrattığını ifade ediyor. Sözeri, öğrencilerin eğitim hakkına uzaktan erişiminin önündeki yapısal sorunlara dikkat çekmenin yanı sıra yüz yüze temasın öğrencilerin gerek eğitime aktif katılımı gerek sosyal etkileşimlerde kendilerini ifade imkanı bulması açısından hayati önem taşıdığının altını çiziyor:
“Eğitim alanında sınıfın karakteri, seviyesi, anlayıp anlamadığına dair işaretler çok önemli, pandemi döneminde ilk ve ortaöğretimde bu nedenle çok kayıplar verildi.
Üniversite ise bunlardan biraz daha farklı. Bizler çoğunlukla derslerimizi bir şeyler öğretmek, anlatmak üzerine tasarlamayız. Aksine bildiklerimizi sorgulamak, tartışmak, yeni kaynaklar bulmak, birlikte üretmektir esas olan. Online dersler buna olanak vermiyor. Dersi veren öğretim üyesini bir ekrana bakarak kendi kendine konuşan bir nevi 'deli' otoriteler haline dönüştürüyor.
Öğrencilerin tümünün sağlıklı bir şekilde internete erişimi yok. Ellerindeki bilgisayarlar bazı durumlarda eskimiş oluyor, kamerası, mikrofonu bozuluyor, elektrikler kesiliyor. Öğrenciler, tüm bunlar olsa da soru sormaya ya da yorum yapmaya çekiniyor. Sınıfta konuşurken birbirimizin gözlerinden anlayıp anlamadığını, kafasına bir soru takılıp takılmadığını anlarız, gözlerinden anlarız, söylemeye, sormaya teşvik ederiz. Uzaktan eğitimde bu mümkün değil.
Dahası derslerin kampüs ortamında yapılması öğrencilerin derse katılımını da teşvik ediyor. Kantinde sohbet ediyor, belki dersin hocasını çekiştiriyor; derdi varsa paylaşıyor, dayanışıyor, itiraz ediyor; belki protesto örgütlüyor ve daha eyleyen bir konumda giriyor sınıfın kapısından. Uzaktan eğitimde ise yalnız başına, belki sıkılıyor, belki anlatılanları eleştiriyor; bazılarının odası bile yok, kardeşi geliyor, annesi sesleniyor, geleceği için kaygılanıyor ve o sırada siz ekranında konuşan bir figürden ibaret oluyorsunuz. Uzaktan eğitim belki çeşitli kurslar için mekânsal sorunları aşan bir çözüm olabilir ancak üniversite eğitiminde olmaması gerekiyor. Öğrencisiz, akademisyensiz kampüs olmaz ve kampüsler bizimdir. Üniversitelerin özerk olması, demokratik bir şekilde yönetilmesi bu nedenle çok önemli."
Sözeri, değerlendirmesinin sonunda üniversite şehrinde ve kampüste olmanın olmanın LGBTİ+ öğrencilerin bazıları için kendilerini var edebilmeye denk düştüğünü hatırlatıyor:
“Son dönemde LGBTİ+’lar üzerinde çok ciddi bir siyasi ve onun kışkırttığı toplumsal baskı mevcut. Onur yürüyüşlerinin engellenmesi, protestoların bastırılması, ayrımcılık, nefret suçları bu kışkırtmaların sonucu. Üniversiteler öğrencilerin cinsel yönelimlerini ve cinsiyet kimliklerini keşfetmeleri, yalnız olmadıklarını fark etmeleri açısından çok önemli çünkü ortaöğretimdekinden çok daha özgür, aile ve mahalle baskısından kısmen de olsa arınmış bir ortam burası.
Üniversite içinden ya da dışından gelen baskılara rağmen bir arada durmaya, üretmeye gayret eden kuir kulüpler hem dayanışmayı örgütlüyor hem de ayrımcılıkla mücadele için yeni yollar inşa ediyor. Kampüsler kapatıldığında o lubunya öğrenci baskı gördüğü eve dönüyor, ailesi dayanışma gösterse bile kendisini yalnız hissediyor, korumacı tutumlar nedeniyle içine kapanıyor. Kimliğiyle bir özne olma çabası törpüleniyor. Sınıfta örneğin, ayrımcılık ve nefret söylemi tartışılırken kendi deneyimlerinden örnek verebiliyor, bu hepimiz için çok öğretici oluyor; ancak bilgisayar başında buna cesaret edemiyor. Pandemi döneminde ders verdiğim sınıflardaki öğrencilerimin çoğunu kantinde karşılaşsak dahi tanımıyorum, çünkü ders boyunca çoğu zaman kamerasını açmamış oluyor, açsa bile fiziki tanışmayla aynı şeye denk gelmiyor. Oysa yüz yüze yaptığımız dersler sonrasında da öğrencilerimizle bağımız kopmuyor. Kimileriyle yıllar boyunca dayanışmamız, iletişimimiz sürüyor. Bir şeye ihtiyaç duyduklarında daha rahat bir şekilde destek isteyebiliyorlar. Bu nedenle öğrencilerin bu tür engellemelere itiraz etmede de, dayanışmada da birbirlerinden kopmayacak bağlar inşa etmesini ve bunları genişletmesini çok hayati buluyorum."
“Hiçbirimiz, tek bir açıklama ile bunları yaşamak zorunda değiliz!”
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.