AKP Milletvekilleri kürsüdeki vakitlerini, LGBTİ+'ları hedef alan nefrete ve suçlulaştırmaya ayırıyor.
Meclis'te geçen hafta LGBTİ+'lar, sadece milletvekillerinin hedefinde değildi; aynı zamanda Kanun teklifi ile gündeme gelmişti.
Bütçe görüşmelerinin devam ettiği Meclis’te LGBTİ+’lar gündem olmaya devam ediyor. Bir yandan LGBT+’lar yoksulluk, anayasa değişikliği, yasaklar konuşulurken hatırlatılıyor bir yandan da AKP vekiller tarafından nefretin hedefine konuyor. LGBTİ+’lar, nefreti körükleyen vekiller tarafından bu hafta yine “sapkın”, “hastalıklı”, “ahlaksız”, “küresel ölçekli saldırı”, “manevi değerlere tehdit” gibi tanımlamalarla damgalandı ve suçlulaştırıldı.
Bu hafta HDP ve TİP’ten 3'er milletvekili, CHP’den 1 milletvekili LGBTİ+’ların sözünü hak temelli biçimde Meclis’te geçirmeyi unutmadı.
Meclis konuşmalarını izlemek için tıkla
13 Aralık, Genel Kurul
HDP Van Milletvekili Sezai Temelli:
“Toplumsal barış adına bütçelerin toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeler olması gerekirken hiçbir bütçenizde bu özellik söz konusu olmadı, olamadı. Erkek egemen, faşist bir zihniyetten farklı bir şey beklemek zaten mümkün değil. Ama bundan daha kötüsü olur mu? Maalesef oldu. Bütçeleriniz ve yönetim anlayışınız cins ayrımcılığını o hâle getirdi ki bugün kadın cinayetleri -hatta, dün haberlerde izlemişsinizdir, Ankara'nın ortasında bir cinayet daha bağıra bağıra işlendi- kadına yönelik şiddet ve kadın yoksulluğu çok ciddi, yıkıcı bir tabloyu karşımıza çıkarmaktadır. LGBTİ+’ların mağduriyetini bırakın konuşmayı, yaşam haklarını bile yok sayıyorsunuz. Bu kesime yönelik şiddeti âdeta meşrulaştırdınız ve bunun sonucunda da toplumsal parçalanmayı kontrol edemeyeceğiniz, hatta tahmin edemeyeceğiniz bir ölçüde derinleştirdiniz.”
13 Aralık, Genel Kurul
AKP Çorum Milletvekili Erol Kavuncu:
“Değerli arkadaşlar, son zamanlarda sözde insan hakları savunucusu, özde maskeli, küreselci, insanlık düşmanları kadının şiddete karşı korunması maskesiyle kadın ve erkeğin kendi biyolojik kimliklerinden koparılarak ortadan kaldırılmasına yönelik küresel ölçekli bir saldırısıyla karşı karşıyayız. Bütün insani ve ahlaki değerler hiçe sayılarak toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet özgürlüğü gibi kavramlarla topluma servis edilen sapkın ve sapık ilişkiler gerçek beka meselemiz olan aile ve nesil güvenliğimizi tehdit etmektedir. Kıymetli arkadaşlar, aile huzurdur, aile mutluluktur, aile güvendir. Aile hem kadının hem de erkeğin en güvenli kurumu ve en güvenli limanıdır. Ayrıca, ailenin nesli muhafaza etmek gibi önemli ve vazgeçilmez bir görevi de vardır. Dolayısıyla, aile ve nesil güvenliğimiz en az can ve mal güvenliğimiz kadar değerlidir ve dokunulmazdır.
Bu sebepten dolayı tarih boyunca kadını ana olmaktan, erkeği baba olmaktan uzaklaştıracak sapkınlıklar fıtrata, yaratılışa aykırı bir sapıklık olarak kabul edilmiş, bütün inançlar tarafından hem reddedilmiş hem de lanetlenmiştir. Dolayısıyla, her türlü hastalıklı yapılardan ailemizi ve neslimizi korumak en başta devletimiz, ilgili kurum ve kuruluşlarımız başta olmak üzere biz milletvekillerinin asli ve öncelikli görevidir. Bütün bu sebeplerden dolayı başörtüsü ve gerçek beka meselemiz olan ailenin korunması, anayasal güvenceye kavuşturulması için hazırlanan ve Meclise sunulan Anayasa Değişikliği Kanun Teklifi’nin Gazi Meclisimizde kabul ederek yasalaşması biz milletvekillerinin, hepimizin tarihî bir sorumluluğudur.
Değerli arkadaşlar, Diyanet İşleri Başkanlığımızın gerçek beka meselemiz olan aile yapımızı korumaya çalışan, sapkın ve sapık akımlara karşı koruyan, özellikle minber ve kürsülerden yaptığı uyarılar ve irşat faaliyetleri her türlü takdirin üzerindedir ancak sadece görevini yapan Başkanlığın bu asil duruşu insanlıktan nasibini almamış bazı çevreleri rahatsız etmektedir. Ayrıca, gene bu malum çevreler çağdaşlık ve ilericilik maskesinin arkasına sığınarak her fırsatta imam-hatiplerimizin, vaizlerimizin hutbelerde, kürsülerde kime, ne söylemesi, ne okuması gerektiğini dikte etmeye çalışıyorlar. Şurası çok iyi bilinsin ki Diyanet İşleri Başkanlığımızın liyakatli, nitelikli, basiretli kadrosu kime, ne zaman, nerede, ne söyleyeceğini, nasıl konuşacağını çok iyi bilmektedir.”
13 Aralık, Genel Kurul
AKP Kayseri Milletvekili Hülya Nergis:
“Türk-İslam kültürünün en özgün örnekleri olan millî saraylarımız ve tarihî varlıklarımız köklü kültürümüzün, özgün medeniyetimizin, güçlü devlet geleneğinin örnekleri olarak ilelebet korunmalı ve yaşatılmalıdır. Gençlerimize millî şuurun verilmesi, tarih bilincinin aşılanması, ecdadın tanıtılması her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Dijital mecraları kullanan Batı medeniyeti bütün dünyada korkunç bir dezenformasyon politikası uygulamaktadır. Bu dezenformasyon kültürel ve manevi değerlerin aşılandığı aileyi hedef almış durumdadır.
Ailesi olmayanın milliyeti olmaz, ailesi olmayanın devleti olmaz, ailesi olmayan asker olmaz, ailesi olmayanın geleceği de olmaz. Vahşi kapitalizmin, küreselleşmenin ve bütün sınırları yerle bir eden dijitalleşmenin sonucu olarak Batı’dan esen ve bütün değerleri tehdit eden bir kasırga vardır. Kültürel, manevi ve millî olan bütün değerler tehdit altındadır. Batı’dan pompalanan cinsiyetsizleştirme politikasının hedefi aile kurumu ve nüfusun azaltılmasıdır. Nitekim dünya nüfusunun azaltılması hedefi alenen ve açıkça belli çevrelerce uzun süredir zikredilmektedir.
Cumhur İttifakı olarak başörtüsü ve ailenin korunmasıyla ilgili hazırlanmış olan Anayasa teklifi bu bağlamda oldukça hayatidir. Nesillerin devamı için millet olarak aile kurumuna sahip çıkmak hepimizin boynunun borcudur.”
13 Aralık, Basın Toplantısı
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç:
“Bu yasa, Meclis'in gündemine gelseydi sorun halledilmişti. Ama onlar aile birliğini korumak adı altında Medeni Kanun'da zaten var olan bir maddeyi de kelime anlamlarını değiştirerek tekrar bizim söylediğimiz yasaya ilave etmeye çalışıyorlar. Bunun amaçlarının ne olduğunu görmek lazım. Aslında toplumumuzun büyük bir kesimi 'başörtüsüyle bunun ne alakası var? Bununla başörtüsü niye yan yana getirildi? Yani başörtüsü yasası çıksaydı da bu eğer gerçekten çok acil bir meseleyse bu ülke için, bunu kendi içlerinde tekrar görüşselerdi' diyorlar. MYK'mız bunu en kısa zamanda görüşüp kamuoyuyla paylaşacaktır.”
14 Aralık, Genel Kurul
TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık:
“O yüzden, tüm yurttaşlara sesleniyorum, genci yaşlısı, kadını erkeği, LGBTİ+’sı, tüm meslek gruplarından emekçisi, öğrencisi, Kürt’ü Türk’ü, Alevi’si Sünni’si, inananı inanmayanıyla: Bu karanlığın devam etmesine göz mü yumacağız? Sandıkta -kimi demiyorum- neyi seçeceğiz, nasıl bir Türkiye’yi seçeceğiz? Çocuklarımızı istismarcı cemaat, tarikatların elinde birer birer kaybetmeyi mi seçeceğiz; laik, çağdaş, bilimsel eğitim veren, çocuklarını okullarda, evlerde aç bırakmayan bir Türkiye’yi mi? Kendinden ve paradan başka bir şeyi gözü görmeyen, yurttaşları ‘bizden olanlar’ ve ‘düşmanlar’ diye ayırarak ülkeyi bölenlerin tahakkümü altında yaşamayı mı tercih edeceğiz; herkesin birlikte, barış içinde, eşit ve özgürce yaşadığı bir Türkiye’yi mi?”
15 Aralık, Genel Kurul
TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil:
“‘Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuç beklemek ahmaklıktır.’ diyor Einstein ama bu iktidar tekrar tekrar aynı yöntemleri deneyerek herkesi korkutabileceğini sanmaya ne yazık ki devam ediyor. Bakın, mesela ‘70’lik Mücella ablayı hapse tıkarsam kahkahasını, gülüşünü çalarım.’ sanmak ne kadar aptalca değil mi, ahmakça değil mi oysa? ‘Can Atalay’ı esir alırsam bile bile ölüme yolladığım madenciler avukatsız kalır.’ sanmak, Selçuk Kozağaçlı’yı bin yıl hapisle ehlileştirebileceğini ummak, Padişah ‘Grevinizi yasak ettim.’ diye ferman çıkarttı diye Bekaert işçilerinin size boyun eğeceğini sanmak ahmakça. 924 cumartesidir hiçbir iktidarın baş edemediği ‘Cumartesi Annelerini 2 TOMA, 3 davayla sustururuz.’ sanmak, ‘Adliye önlerini dar edersek Emine Şenyaşar, Mısra Öz, Gülsüm Elvan davalarından vazgeçer.’ sanmak ahmakça. ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarsak kadınlar kırar dizini oturur, erkeklerin sözünden çıkmazlar, katledilen kardeşlerinin hesabını sormazlar.’ sanmak, ‘Anayasa’ya ‘sapkın’ diye yazarsak, LGBT+’lar bir anda ortadan yok olur.’ diye ummak, siyasal İslam’ın getirdiği anlayışa boyun eğeriz sanmak bir hayli ahmakça arkadaşlar, ahmakça.”
15 Aralık, Genel Kurul
AKP Yalova Milletvekili Meliha Akyol:
“Ülkemizi diğer toplumlardan ayıran en önemli özellik güçlü aile yapımızdır. Kadın, ailenin omurgasıdır. Biz anneler hangi meslekte olursak olalım en önemli misyonumuz anne olmaktır; yaşadığımız çağın şartlarına uygun, ilim irfan sahibi bireyler yetiştirmektir; hayatımız boyunca da tıpkı bir kutup yıldızı gibi onlara ışık tutmak ve istikamet belirlemektir. Böylece, toplumun en küçük yapıtaşı olan aileler sağlam bir temele oturur, toplumlar da sağlıklı toplumlar olur.
İçinde bulunduğumuz bu çağda iki büyük tehlike var. Birincisi dijital dünyanın ağır bombardımanı, ikincisi de ahlaksızlık ve çarpık ilişkileri özendirme anlayışında olan LGBT projesidir. Bu proje o kadar ileri gitti ki küçük çocukların çizgi filmlerine bile konu oldu. Uluslararası hummalı bir çalışma var. Tehlike çok büyük sevgili milletvekilleri. Emellerini gerçekleştirmek için büyük bütçeler, büyük fonlar oluşturdular. Aileyi yıkan küresel ideoloji, cinsel kimlik bozukluğu, cinsiyetsizliği teşvik eden projeyi hazırlayıp geliştirdiğinizde Avrupa Birliği hemen onaylıyor; verdikleri para karşılığında amaçları doğrultusunda istediklerini yapıyorlar.
Yakın zamanda canlı bir örneğini Bursa’daki CHP’li Nilüfer Belediyesinde gördük. Nilüfer Belediyesi yeni bir skandala imza attı, LGBT’liler için özel dayanışma merkezi açtı. Bu merkez, LGBTİ+ bireylere hizmet vermesi yönüyle Türkiye’de ilk defa bir belediyede kurulan dayanışma merkezi olma özelliğini taşımaktadır. Bu ifadeler belediyenin resmî internet sitesinde vardır. Bu konu sadece Bursa ve Nilüfer’deki vatandaşlarımızı değil, Anadolu’da yaşayan bütün insanları rahatsız etti. İçişleri Bakanlığı olaya el koydu, internet sitesinden kaldırdılar.
Değerli milletvekilleri, aile siyaset üstü bir kurumdur. Gelin, hep birlikte aile ve toplumun korunmasını amaçlayan 336 milletvekili imzasıyla Meclis Başkanımıza sunduğumuz Anayasa değişikliği teklifimize sizler de destek verin. Nedir bu Anayasa değişikliği? Anayasa’nın 41’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ‘Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.’ hükmündeki ‘eşler’ ibaresi de hiç şüphesiz, birbiriyle evlenen kadın ve erkeği ifade etmektedir. Buradaki ‘eşler’ ibaresine bundan farklı bir anlam yüklemek mümkün değildir. Aile kurumunun taşıdığı gerçek değer üzerinden korunması, milletimizin varlığının teminat altına alınması ailenin ilk meyvesini teşkil eden evlilik birliğinin kadın ve erkekten oluşmasını zorunlu kılmaktadır. Bu kapsamda, Anayasa’nın 41’inci maddesinde yapılan düzenlemeyle, evlilik birliğinin erkek ve kadının evlenmesiyle kurulacağı açıkça belirtilerek evlilik birliğine ilişkin bu temel kaide ve esasların kanunla değiştirilmesinin önüne geçilmektedir. Bu surette, her türlü tehlike, tehdit saçan çürüme ve sapkınlığa karşı ailenin korunması için ilave Anayasa güvencesi sağlanmaktadır. ve ailenin, toplumun milleti temelden ifsat edecek anlayışlardan korunması amaçlanmaktadır.”
(Bu sırada Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal yerinden: “Gayet güzel oldu, gayet güzel oldu, gayet de güzel oldu. İnsanların cinsel eğilimlerine siz mi karışacaksınız? Size ne? Size mi sormuşlar?”)
15 Aralık, Genel Kurul
HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay:
“Bu bütçede kadının adı yoktur, toplumsal cinsiyet, LGBTİ hakları yoktur. Nefret suçlarına karşı devlet LGBTİ+’ları korumalıdır ama bu kürsüde de gördük ki hükûmet nefret suçlarını kendi ağzıyla üretiyor. LGBT hakları insan haklarıdır ve insan haklarına sahip çıkılmalıdır.”
16 Aralık, Genel Kurul
HDP Grup Başkanvekili ve Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan:
“Sayın milletvekilleri, hepimizin gördüğü gibi bu Meclis çatısı altında Kürt sorunun konuşulmadığı tek bir gün bile yok çünkü Kürtlere dönük hak ihlallerinin gerçekleşmediği, haklarının gasp edilmediği, Kürtlerin katledilmediği, işkenceye uğramadığı tek bir gün yok. Hatta bu kürsüde dahi kof milliyetçi bir hamasetle Kürt halkına, Kürt kimliğine nefret ve düşmanlığın kusulmadığı tek bir gün bile yok.
Bunlar sadece Kürtlere mi yapılıyor ya da sadece Kürt sorununu mu konuşuyoruz? Elbette ki hayır. Her gün bu Kurul'da işçilere, emekçilere, işsizlere, emeklilere, EYT’lilere, Alevilere başta olmak üzere kültür ve inanç kimliklerine, öğrencilere, kadınlara, LGBTİ+’lara, gençlere, mültecilere, çocuklara yönelik hak ihlallerini, temel haklarının gasbedilmesini konuşuyoruz.”
16 Aralık, Basın Toplantısı
TİP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş:
“Türkiye İşçi Partisi toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle her gün çifte baskıya, şiddete, ayrımcılığa maruz kalan kadınların, LGBTİ+’ların sesidir.
(...)
Otel zinciri sahibi, otellerinde ülkenin çocuklarını staj kisvesi ile aylarca sömüren para babalarının hazırladığı Kültür ve Turizm bütçesi değil pandemiden beri nefes aldırılmayan kültür-sanat emekçilerinin, açlıkla biat ettirilmeye çalışan sanatçıların, düşük ücretlerle uzun saatler güvencesiz çalıştırılan turizm emekçilerinin, filminde LGBTİ+ karaktere yer verdiği için destekleri geri istenen yönetmenlerin hazırladığı bir bütçedir. Emeğin bütçesi budur.
(...)
Anayasa’yı bir bütün olarak ayaklar altına alan, yasa tanımayan, kendinden başka kimseye yaşam hakkı tanımayan bir iktidarla anayasa değişikliği yapmayı reddediyoruz. Özellikle koltuk ve seçim hesapları uğruna anayasanın laiklik ilkesinin aşındırılmasını kabul etmediğimizi söylemek istiyoruz. Bütün inançlara ve hiçbir dine inanmama hürriyetine eşit mesafede olması gereken bir anayasanın; bir dinin, bir inancın, bir yorumunu öne çıkararak buna atıflar yapacak bir şekilde değiştirilmesini telafisi mümkün olmayacak derecede tehlikeli buluyoruz. Aile maddesinde yapılmak istenen değişiklikte ise açıkça LGBTİ+’ları yok sayma girişiminin devamı olarak değerlendiriyoruz ve her iki değişiklik talebi de din ve cinsel kimlik üzerinden halkın kutuplaştırılmasına neden olacak son derece tehlikeli bir ortama taşıyacaktır Türkiye'yi.
Biz Türkiye İşçi Partisi olarak bakın bunu kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz: kadın büromuz, hukuk büromuz, LGBTİ+ komisyonumuzun konuya ilişkin raporlarını ele aldık. Kadınların, eşitlik ve özgürlük mücadelesinde söz sahibi olan demokratik kitle örgütlerinin kamuya mal olmuş açıklamalarını, görüşlerini değerlendirmelerini aldık ve tüm bunlar değerlendirildiğinde Cumhur İttifakı partilerinin gündeme getirmiş olduğu bu anayasa değişikliği teklifine açık ve net biçimde hayır dediğimizi şimdiden ilan ediyoruz. Tüm kamuoyunu iktidarın toplumu inançlar ve cinsel kimlikler ekseninde kutuplaştırmaya çalışan, halkın ve kadınların gerçek sorunlarının konuşulmamasına hizmet eden bu teklifi reddetmeye çağırıyoruz.”
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.