“Akademide Bi+ Çalışmak” serisinin ikinci konuğu İdil, tezinde en zorlandığı anları, akademideki dönüşümü, akademiye rağmen akademide olmayı aktardı.
Bi+ Görünürlük Haftası'nda bu kez akademiyi konuşuyoruz. Konuklarımız, akademide biseksüel+ öznelerin deneyimlerini sahaya inerek çalışan araştırmacılar. Onlarla tezlerinde bi+ özneleri seçme nedenlerini, sahada görmeyi umduklarını, karşılarına çıkanları, sahadan ayrılırken akıllarında yer edinenleri, araştırmacı-akademi ilişkisindeki kesişimleri/dönüşümleri, tezlerinden bizim payımıza düşenleri yani kısaca “akademide bi+ çalışmayı” söyleştik.
İkinci konuğumuz İdil Uğurluoğlu (İdil Patra olarak tanınıyor), şu sıralar Ball State Üniversitesi’nde danışmanlık psikolojisi departmanında doktora yapıyor. Aynı zamanda üniversitede asistan olarak çalışıyor. İdil tezine “biseksüel kadınlar stres altındayken kadın+ partnerleri mi erkek partnerleri mi daha iyi duygusal regülasyonu sağlıyor” sorusuyla başlamış. Sorunsalının ve motivasyonun birbirine geçtiğini ifade eden İdil, bi+’ların partnerlik ilişkilerinde karşılaştığı bifobi sebebiyle söz konusu karşılaştırmayı yapmak istemiş.
Partnerin cinsiyet kimliğine ilişkin erkek ve kadın+ partnerler diye bir kıyaslama yapmanın ikili duyulduğunun farkında olduğunu belirten İdil, kadın+’ları nonbinary şemsiyesi ve kadınlar olarak formülleştirmiş. Partnerlerin cinsiyet kimliğini formülleştirme sebebini şöyle açıklıyor: “İnsanlar dışarıdan baktıklarında sadece cinsiyet atama yapmıyorlar; aynı zamanda partnerinin cinsiyetine atama yaparak kişinin yönelimine de bir atama yapıyorlar. Bi+’lar da bu durumdan mustarip çünkü ya lezbiyen/gey ya da heteroseksüel atamasına maruz kalıyorlar.” Söz konusu karşılaşmaları bildiği için araştırmalarını bu noktada yoğunlaştırdığını; ancak literatürde bu alanın boşluklu olduğunu aktarıyor: “Yakın şeyler ve merak edilen şeyler var; o zaman dedim ki ‘bunu araştıralım!’”
"Ben mi yeniliyorum yoksa ben bir şey mi yapıyorum"
Akademide cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği çalışmak nasıl bir şeydi senin için?
Çok ilginç bir şekilde gözlemlediğim bir şey var. Ben yüksek lisans yapalı 4 yıl oldu ve bu 4 yılda öznelerin sınıfta olması ve “hadi, sen de bir şey söyle, senin adına biz konuşmayalım” noktasında şu an. Ben okurken “ne gerek var buna” noktasındaydı. “Biz niye biseksüelleri ayrı konuşuyoruz ki, nereden çıktı bu konu” gibi yaklaşılıyordu. O yüzden bu büyük bir stres faktörüydü. Danışman hocam bu konuyu anlamaya çalışan biriydi ama Türkiye’de bu konuyu bilen, araştırma yapmış olan kimse yoktu. O yüzden havuzda tek başına yüzüyorsun, nereye gideceğini de bilmiyorsun gibi hissettiriyordu. Daha önce araştırmış bir uzman yoktu önümde, o yüzden bizlerin eğitime devam etmesi çok önemli DTÜ’de olmak ve Dr. Deniz Canel Çınarbaş ile çalışmak benim için bir şanstı.
Deneyimlerin ve kimliğin bu akademik çalışma ile nasıl kesişti, nasıl etkiledi birbirini? Sence bu ilişkide dönüşen taraflar kimler? Her ikiniz de dönüştünüz mü yoksa üstün gelen bir taraf var mı ya da biriniz diğerine mi uyum sağladı?
Bayıldım bu soruya! Çünkü tezimi yazarken sürekli bunu hissettim: ben mi yeniliyorum yoksa ben bir şey mi yapıyorum? Maalesef literatüre uyumlu bir araştırma yapabilmek için bazı kelimeleri nasıl kullanacağımı bilemedim. Mesela kadın+ diye bir şey kullanıyorduk aramızda ama literatürde nonbinaryleri ve kadınları kapsayan bir terim yok ve bu haliyle trans+’ları dahil edemezdim. Literatüre yeni bir terim katmaya hazır hissediyor muyum; hocam bunu kabul ediyor mu; bu yeni terimin geçerli bir şey olduğunu akademide nasıl kanıtlayabilirim… Sonuçta yeterli olmalı çünkü özneler kendi arasında kullanıyorsa bu terim var demektir. Böyle bir yerden zordu. Bir de bifobinin psikolojik iyi olma hali üzerine etkilerini yazarken çok üzüldüğümü fark ettim. Çünkü bütün mitleri ve damgalamaları yazmam gerekiyordu ve giriş bölümünü yazmak benim için çok zordu.
Bu tezden nasıl ayrıldın? Çalıştığın konuya dair aklında ne vardı, ne gördün, ne değişti?
Tezden ayrılmak istemedim! Aklımda kadın+ partnerler ve erkek partnerlerin farklı sonuç vermesi vardı ve farklı sonuç vermediler. Bu beni şaşırttı çünkü herkesin, her partnerin duygu regülasyonuna katkı sağladığı ortaya çıkmıştı. Araştırmayı farklı şekilde devam ettirme düşüncesini aklıma getirdi. Ben bi+’larla bir araştırma yaptım ama partnerlerle araştırma yapmak farklı sonuç verebilirdi veya başka bir araştırma yöntemi kullanılabilirdi. İleride bunu düşünüyorum.
"Peki ya birey biseksüel aromantik ise?"
Çalışmandan anladığım kadarıyla heteroseksüellerin ilişkilerindeki duygusal doyum ve regülasyon araştırmalarından esinlenip bi+ katılımcılara uyarlanmış bir çalışmadan bahsediyoruz. Bi+ katılımcılara dair bir ölçek geliştirirken ayrıca dikkat ettiğin ve anladığım gibi bir uyarlama varsa burada zorlandığın noktalar var mı?
Evet, replikasyon aslında. Bir şeyin hipotez olabilmesi için bir yöne doğru iddiada bulunmak lazım ama bi+lar ve romantik ilişkiler literatüründe buna dair bir yön belirtilmiyor. Ama dışarıdan insanların monoseksüel bir cinsel yönelim ataması, bu atama üzerinden gelişen bir bifobi var. Burada partnerin cinsiyeti, bireyin karşılaşabileceği bifobiyi yordayan bir değişken, o yüzden partner cinsiyet kimliğini çalışmama dahil ettim ancak deneysel kısmında bir değişiklik yapmadım. Tek eşli-çok aşklı ilişki ayrımı da yok çalışmada ama ilişki “romantik partner” olarak geçiyor. Peki ya birey biseksüel aromantik ise o da bu deneyimi yaşıyor, o zaman bu kişiyi nasıl çalışmaya dahil edebilirim... Bu kısım beni düşündürdü ve bir sonraki çalışmamda bunu kesinlikle göz önünde bulunduracağım. Ama öyle bir literatür var ki romantik ilişki konusunda! Bununla ne yapacağız, nasıl ve ne yaparak dahil olabiliriz kısmı büyük bir soru işareti.
Partnerin cinsiyet kimliği de çalışman için önemli bir noktada duruyor. Partnerin cinsiyet kimliği ile birlikte düşünüldüğünde monoseksizmin “azınlık stresi”ne etkisini nasıl yorumlarsın?
Literatüre göre eğer biseksüel bir kadının natrans bir erkek partneri varsa bifobiyle lubunya camiasında daha çok, heteroseksüel topluluklarda daha az karşılaştığı; eğer kadın+ partneri varsa bunun tam tersi olduğu söyleniyordu. Bunları baz alarak kendi hipotezimi geliştirmiş oldum. Monoseksizmin de azınlık stresine böyle bir noktada etkisi olduğunu düşünüyorum. Araştırmamda doğrudan bunu ölçmedim ama literatür araştırması şunu söyledi bana: Natrans bir erkek partnerle lubunya camiasında olmak zor. Orada ayrıcalık meselesi devreye giriyor. Bi+’ların ayrıcalıklı olduğu varsayımı kişiyle etkileşime girenler tarafından hatırlatılıyor. Heteroseksüeller arasında da sürekli olarak bi+ kimliğinin silinmesine maruz kalınıyor.
"STK'ların bi+'ların görünürlüğüne dair duydukları endişeyi paylaşmaları gerekiyor"
Çalıştığın alanda aktivizme/sisteme ilişkin ne gibi bir problematikle, hangi sorunlarla, baskıcı yöntemlerle karşılaştın? Ruh sağlığı çalışanlarına, LGBTİ+ topluluğuna ve STK'lara ne düşüyor?
Katılımcılara ulaşmak oldukça zordu. STK’lar aracılığıyla, LGBTİ+ akademik araştırma gruplarına ve sosyal medyadaki lubunya gruplarından katılımcılara ulaştım. Herhangi bir atama yapmadan rastgele mesaj attım. Kimi bi+ çıktı kimi çıkmadı… Posterler hazırlamıştım. Bazı kişiler bundan rahatsız oldu. Bu büyük bir problemdi çünkü insanlar sosyal hayatlarında bunu sürekli yaşıyorlar ve ben de katılımcı bulma derdindeyken onlara bunu yaşatmış oldum. Bi+ görünürlüğü ve buna dair endişe de katılımı etkileyen bir faktördü bence. Açılmaya rahat hissetmemek, araştırmanın üniversitede yapılıyor olması bireysel bir çekince değil, dışarıdan gelen sistematik bir ayrımcılığın sonucuydu. Daha fazla bi+ görünürlüğü hakkında etkinlik yapmak, bi+’ların da lubunya camiasından olduğunu açık bir şekilde dile getirmek önemli. STK’ların bi+’ların görünürlüğüne dair duydukları endişeyi paylaşmaları, mesela trans görünürlük haftasında bi+ transların da olduğunu hatırlamaları/hatırlatmaları, böylece bi+’ların sayıca az, o kadar da problemi olmayan bir kimlik olduğu varsayımlarını yıkmak için bir şeyler yapmaları gerekiyor.
İdil Uğurluoğlu: bi.odtu@gmail.com
İdil'in “Biseksüel kadınların erkek ve kadın+ romantik partnerleriyle olan ilişkilerinde romantik partnerin zihinsel temsilinin duygu regülasyonu üzerine etkisi: Partner cinsiyet kimliğinin rolü” başlıklı tezinin tamamına (İngilizce) Ulusal Tez Merkezi sayfasından erişebilirsiniz.
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.