9. Boğaziçi Onur Yürüyüşü davasının ilk duruşması ikinci gününde öğrencilerin savunmaları ile sürdü. Son oturum, 1 Haziran Perşembe günü gerçekleşecek
1. gün neler yaşanmıştı?
20 Mayıs 2022’de Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen onur yürüyüşüne katıldıkları için yargılanan 70 kişi savunmalarını vermeye devam ediyor. İlk gün gerçekleşen 20 savunmanın ardından, bugün 18 öğrenci daha suçlamaları kabul etmediğini ortaya koydu.
İstanbul 58. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan davanın ilk duruşması, 29-30 Mayıs ve 1 Haziran tarihlerinde üç gün sürecek. 09.30'da başlayan oturumlar, Çağlayan’daki İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşma salonunda (C Blok, 4. Kat) görülüyor. 70 öğrenci “kanuna aykırı yürüyüşe katılarak ihtara rağmen dağılmamakla” suçlanıyor. Öte yandan, öğrencilerden ikisine "görevi yaptırmamak için direnme" suçu da yöneltiliyor.
Duruşmayı LGBTİ+ aktivistler ve dernekleri, Boğaziçi Üniversiteli akademisyenler, hak savunucusu örgütler, konsolosluk temsilcileri takip etti.
Kimlik tespitlerinin ardından savunmaların başlanması planlanan salonda sivil polislerin yer aldığını fark eden avukatlar, polislerin dışarı çıkarılmasını istedi. Hakimin "salonda kaç polis var?" sorusu üzerine kürsünün önüne gelen polisler "izleyici" olarak duruşmaya katıldıklarını iddia etti. Bunun üzerine sanık avukatları, kimlik tespiti yapılmasını ve dosyada isimlerinin olup olmadığının kontrolünü istedi.
Avukatlar, “Buradaki polislerin amiri Hanefi Zengin'in öğrencileri darp ettiği dosyasında yer alan bir davada, bu polisler salonda nasıl bulunabilir?" diye sordu; hakim, polislerin varlığının sanıkların savunmalarını engelleyeceğini öngörerek tüm sivil polisleri salondan çıkardı.
- İlk gün olduğu gibi, öğrenciler savunmalarında polisin 20 Mayıs 2022 tarihinde hiçbir uyarı yapmadan kampüste bulunan kişileri ablukaya aldığına, çıkmak isteyenlere izin verilmediğine, açılan tek koridorun ise gözaltına aracına doğru olduğuna sıklıkla yer verdi.
- İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Hanifi Zengin’in ablukaya aldığı kişilere “Ya seve seve ya zorla alacağız sizi” / “Sike sike alacağız” dediği birden fazla öğrencinin beyanında yer aldı. Zengin’in ayrıca, “Hiçbir şekilde (ablukadan) çıkmanıza izin vermeyeceğiz” dediği, bu oturumda da öğrencilerin savunmalarında dillendirildi.
- Öğrenciler, 11 saate varan sürede gözaltında bekletildiklerini; bu sürede aç susuz bırakıldıklarını ve kimilerinin tuvalet ihtiyacını gidermesine bile izin verilmediğini ifade etti.
- Öğrencilerin savunmalarında sıklıkla karşılaşılan vurgulardan biri, suç sayılabilecek hiçbir eyleme karışmadıklarının altını çizmeleri; aksine maruz kaldıkları şiddetin yargılanması gerektiğiydi: "Polis güvenliğimizi sağlamak için var ama bu ve benzeri yaşananlardan dolayı polis beni güvende hissettirmiyor. Tam tersine LGBTİ+'ların yanında güvende hissediyorum. Bu yüzden onur yürüyüşlerine katılmaya devam edeceğim." (Öğrenci Ö.D.)
- Bir diğer Boğaziçili öğrenci K.H.G., barışçıl bir eylem olmasına rağmen Boğaziçi Onur Yürüyüşü’ne yönelik gerçekleştirilen saldırının neden onur yürüyüşlerine neden gerek duyulduğu sorusunun cevabı olduğunu ortaya koydu: “Bizi de sürükleyerek, saçlarımızdan çekerek gözaltı aracına aldılar. Otobüste dişimi sıkmaktan dolgum kırıldı, böyle rezalet bir gündü! Gözaltı sürecine ve şu an yaşadıklarımıza bakınca... Onur Yürüyüşü'nün, dikkat çekmeye çalıştığı değerlerin ne derece doğru ve gerekli olduğunu gösterdiğini düşünüyorum."
- Siyasilerin ve kanaat önderlerinin LGBTİ+'ları hedef gösteren nefret diline dikkat çekerek savunmasına başlayan öğrenci M.G. neden eylemde yer aldığını açıkladı:
"Herkesle eşit yaşamak istedim. Kimliğimin tanınmasını istedim. LGBTİ+ nefretinin bende yarattığı korkuya rağmen bunu yaptım. Şu an burada titriyorum. Arkamdan yıllarca ibne diye bağırıldı. Yurtta kalamadım, ailem beni kabullenmedi. Bunlara rağmen başım dik, hafif kalçam çıkık kırıta kırıta yürüyorum.
Bu korkunun beni mücadelemden alıkoymasına izin vermiyorum, vermeyeceğim. İlk yargılanan biz değiliz. Görünürlük istemekten başka ne yaptık? Mücadelenin meşruiyeti, gayemin haklılığı bana güç veriyor.
Hanifi Zengin yüzüme baka baka 'Ya seve seve gelirsin ya da sike sike' dedi. Ablukaya alındığında kollarım zedelendi. Olanları doktora söylediğimde 'Bir şey yok' dendi. Ama tüm bunlara rağmen bir daha olsa bir daha giderim.
Hak aramak suç mu oldu, niye bunları yaşıyoruz? Suçlu olan, hak aradığımız için bizi dövdüren Naci İnci ve döven Hanifi Zengin'dir. Bir işe yarayacaksa kendilerinden şikayetçiyim!"
- Öğrenci G.Ç., savunmasına "Neden onur yürüyüşleri yapılıyor?" sorusunu cevaplayarak başladı:
"Hem dünyada hem Türkiye'de LGBTİ+'ların can güvenliği yok. Nefret suçuna ve ayrımcılığa maruz kalıyoruz, pek çok haktan mahrum bırakılıyoruz. Ben de o gün, haklarımı savunmak için oradaydım.
Yakılarak öldürülen Hande Kader gibi ailesi tarafından katledilen Ahmet Yıldız gibi, yaşam haklarımız elimizden alınıyor. Hakarete, saldırıya uğruyoruz. Bunlara karşı haklarımızı korumak için oradaydım.
"Yürüyüşte hiçbir suç unsuru bulunmamasına rağmen hukuksuzca ablukaya alındık. İşkenceylez ters kelepçeyle gözaltına alınan kişilerden biriyim. 'Ters kelepçe yapamazsınız, kolumu kıracaksınız' dediğim halde sürekli çekiştirmeye devam ettiler!"
- S.Ü., savunmasında LGBTİ+’ların görünmezliği ve cezalandırılması arasındaki ikircikliğe dikkat çekti:
"LGBTİ+'lar olarak, bu yürüyüşleri yıllardan beri kampüslerde, farklı şehirlerde yapıyoruz çünkü sesimizi duyurmak istiyoruz. İktidar varlığımızı inkar ediyor; ama bir yandan da bize dava açıyor. Burada bir çelişki var: Biz varız! Bizler varız!"
- “Evim” diye tanımladığı kampüste keyifle bir gün geçirecekken, ablukaya alınarak, hakaret ve işkenceyle gözaltına alındığını vurgulayan öğrenci Y.A., sadece anayasal hakkını kullandığı için kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini ifade etti:
"Ezilenlerin geleneği bize, içerisinde bulunduğumuz olağanüstü hâlin istisna değil, kural olduğunu söylüyor. LGBTİ+'ların ezilenlerin geleneğini baştan yazdığını düşünüyorum.
Önceden izin almaksızın silahsız barışçıl gösteri düzenlemek anayasal bir hak değil mi? 8 kez barışçıl düzenlenen Boğaziçi Onur Yürüyüşü, yaşamın her alanında ötekileştirilen, nefrete maruz kalan LGBTİ+'ların kendilerine alan açma çabası değil mi?"
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.