-Röportaj-
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin (AYBÜ) henüz çok yeni LGBTİ+ topluluğu Kuir AYBÜ’den İlay, Yasin ve Arda ile onları topluluk kurmaya iten sebepleri, bir lubunya için AYBÜ’nün nasıl bir yer olduğunu, geleceğe dair projelerini ve ümit ettiklerini konuştuk.
Kuir AYBÜ, kurulduklarını sosyal medyadan ilan ettikleri 7 Ağustos’tan beri faaliyet yürüten henüz çok yeni bir LGBTİ+ öğrenci topluluğu. Ancak daha ilk aylarında 20 üyeye ulaşmışlar. Onların tabiriyle “hükümetin toplum üzerindeki baskısını okulun da öğrencilere yansıttığını” hesaba katarsak ilk aydan böyle bir sayıya ulaşmış olmaktan oldukça mutlular ve bu tablo onlara dayanışmalarının geleceğine dair ümit veriyor. Bir yandan hala tedbirli yürüttükleri bir süreçle üye almaya devam ediyorlar.
Resmi topluluk statüsü alabilmiş değiller; ancak şimdilik böyle bir planları da yok. Çünkü üniversite yönetimi tarafından tanınmayı önemseseler de bir üst mercie hesap vermeden dayanışma pratiklerini özgürce devam ettirmeyi daha çok arzu ediyorlar. Kuir AYBÜ, mevcut yönetimin muhafazakar topluluklara daha çok alan açtığını, bu yüzden hayvan özgürlüğü hareketi gibi farklı politik ajandaları olup dayanışma imkanı bulamayanlar için Kuir AYBÜ’nün ortak bir dayanışma zemini sağlamasını temenni ediyor.
Topluluk, kendilerini sadece AYBÜ’de lubunya aktivizmi yürütmekle sınırlandırmadığını, bir ayaklarının kesişimsel ve bütünleşik sokak hareketinde olduğunun altını çiziyor. Gelecek planları arasında ise hem bilim üretim süreçlerini kuirleştirmek hem de sağlık hizmetleri gibi alanlarda çalışanlara kuir kapsayıcı eğitimlerin verilmesine aracılık etmeye çalışmak yer alıyor.
AYBÜ’deki herhangi bir lubunyanın yalnız olmadığını, onu temsil etmek ya da onla dayanışmak için bir topluluk olduğunu bilmesini kuruluş motivasyonlarından biri olarak açıklayan ekipten her birinin AYBÜ’ye dair farklı deneyimleri olsa da üniversitenin lubunya dışlayıcı politikalarında ortaklaşıyor. Kurucu kadrodan İlay, üniversitesini “tek başına savaşmak zorunda olduğum bir yer” diye tanımlasa da cümlesini “bugüne kadar böyleydi” diye bitirmeyi ihmal etmiyor: “Artık böyle olmayacak, artık AYBÜ’de beraberiz.”
Nasıl gerçekleşti kuruluş süreci, aklınızda neler vardı?
İlay: Çoğu lubunyanın aklında vardır herhalde keşke benim okulumda da LGBTİ+ topluluğu olsa ona katılsam diye. Benim de vardı ancak tek başıma şu an için ağır bir yük olabilir diye düşünüyordum. Çünkü LGBTİ+ hakları konusunda okulumuzda ön plana çıkan bir öğrencinin okulun baskısıyla kendini geri çekmek zorunda kaldığını biliyoruz.
Yasin bana yazınca hemen görüştük. Yapalım dedik ve kurduk. Daha yeni kampüse döndüğümüz için henüz dar bir toplamdayız; ama öğrencilerle birebir iletişimi sağladığımızda çok daha büyük bir topluluğa evrileceğimizi düşünüyorum.
Yasin: Bir yandan okulda böyle bir eksiklik çok fazla hissedildiği için kurduk aslında. Çünkü hükümetin kurduğu bir üniversite. Bir proje okul gibi aslında. Hükümetin toplum üzerindeki baskısı okul üzerinden öğrenciye de yansıtılıyor. Hiçbir topluluk aslında politik konulara değinmiyor. Muhafazakar topluluklara daha fazla alan açılıyor kasti bir şekilde. Hatta yakın zamanda açılan bir topluluğa direkt bizim resmi topluluk olsaydık bile çok zor alabileceğimiz bir konferans salonundaki etkinlik iznini direkt vermişler. 2 haftalık bir topluluk; ama muhafazakar bir grup olduğu için izin alabilmişler.
İlay: Kurulmasına izin verilen topluluktaki insanlar, daha önce yaptıkları başka bir etkinliğe kadınların girmesini yasaklamıştı. Böyle bir topluluktan bahsediyoruz. Bu topluluğun resmileşmesine anında onay çıktı. O yüzden okulun politik tutumunu çok net görebiliyoruz.
Yasin: İktidardan gelen baskıların öğrenci topluluklarına yansıtılması, aynı zamanda orada büyük bir boşluk da bırakmış. Farklı farklı politik alanlardan insanlar okulda var ama hiçbir şekilde dayanışamıyorlar. Topluluklara yönelik baskı nedeniyle topluluklarda bir şey yapamıyorlar. Biz o boşluğu da biraz doldurmak istiyoruz. Örneğin biz vegan aktivizm de yürütmek istiyoruz bu toplulukta ya da ırkçlığa karşı da olmak istiyoruz. Aslında farklı politik görüşteki insanların o baskı yüzünden birleşememesi, insanların çok yalnız hissetmesini bir açıdan toplamaya çalışarak da çözmek istiyoruz. Bu da Kuir AYBÜ’nün kuruluşunda bir motivasyon aslında.
Resmi bir topluluk değilsiniz bunu hedefliyor musunuz?
İlay: Aslında resmileşme gibi bir hedefimiz yok şu anda. Bu politik bir tutumdan kaynaklanıyor. Resmileştiğimiz anda üniversite yönetiminin de bizi tanıması çok büyük bir anlam ifade ediyor; ama üniversitemizin ikili cinsiyet üzerinden, patriyarkal bir yapıya sahip olduğunun farkındayız ve bu yönetim altına girmenin bizim etkinliklerimizi kısıtlayacağını, zaten politik çizgimizin karşısında durduğunu düşünüyoruz. O yüzden daha özgür çalışmalar yapabilmek için hem de herhangi bir üst kurula hesap vermeden, kendi etik ilkelerimizle dayanışmayı sağlayabilmek için şu an resmi olmama hedefi aşağı yukarı hepimizin ortaklaştığı bir karar.
Eğitim hayatınızın büyük bir kısmı pandemide geçti. Kampüste değildiniz. Eylemliliğinizin kampüste karşılığının olmayabileceği gibi bir endişeniz var mı?
İlay: İlk başladığımızda online eğitim süreci, örgütlenmeyi de dayanışmayı da çok kıran bir yerdeydi. Aile evinde kalan bir arkadaşımızın ailesinin hegemonyası bile onla dayanışmamızı çok etkiliyordu. Ancak kuruluş aşamasında şu biraz daha bizi motive ediyordu: Hiç değilse burada olduğumuzu bilsinler, yalnız olmadıklarını bilsinler. Kalabalığız, bir topluluğumuz var artık ve dayanışmamız mevcut. Online sınırlar çerçevesinde dayanışmamızın zor olacağını biliyorduk; ama online kısıtlara rağmen örneğin farklı fakültelere ulaşmamız beklediğimizden daha hızlı oldu. Şimdi de bir yüz yüze toplantı ile birlikte insanlara bir güven verme hedefindeyiz.
Her üniversitede LGBTİ+ topluluk olması arzusu tabii ki kendi başına harekete geçmek için yeterli bir sebep; ancak AYBÜ’de gördüğünüz ve sizi harekete geçiren spesifik bir deneyim yaşadınız mı?
İlay: Keşke bir dayanışma olsa dediğim anlardan biri az önce bahsettiğimiz topluluğun 14 Mart Tıp Bayramı bildirisinde kadınların etkinliğe alınmayacağını yazmasıydı örneğin. Buna karşı çıkarken şunu düşündüm: Keşke birbirimizi tanıyor ve örgütlü olsaydık, karşılarında birlikte durabilseydik. O gün karşı çıktığımda, o kişilerden biri sınıf grubunda bana “Allah’ın abartılı karakteri” dedi. Neyden beni vurduğunu anlayabileceğimiz bir şekilde yaptı bunu. Aynı zamanda bu kişi, yine beni “radikal, çok normal bir tip değil, feminist takılıyor, LGBTİ+’larla takılıyor” tarzında şeyler söyleyerek başka bir olayda fişlemeye çalışmıştı.
Bunu dijital ve fiziksel alan diye sınırlandırmak istemiyorum. AYBÜ sizce lubunyalar için nasıl bir yer?
İlay: Birincisi non-binary biri olarak kullanabileceğim bir tuvalet yok. Fiziksel şartları kapsayıcı değil. Sadece ikili cinsiyet sistemi üzerinden inşa edilen şartlar ve bu şartların muhafazakar topluluk tarafından erkek ayrıcalıklı şekle dönüştürüldüğü bir durum da var. En basitinden: “Dinlenme odaları karma olmasın, kadınları görünce bizim dikkatimiz dağılıyor, o yüzden erkeklere özel oda açılsın”, bunların konuşulduğu bir öğrenci topluluğundan bahsediyoruz.
Onun dışında tıp fakültesi özelinde konuşmam gerekirse akademisyenlerin ve müfredatın sürekli eril bir şekilde ilerlediği bir durum var. Belirtmemize rağmen sürekli atanmış cinsiyetlerimizin kullanılıyor. Zaten, kadın atanan biri olarak kapüşonlu sweatshirt giymemin bile eleştirildiği bir okuldayım. Bunu sadece erkeklerin giyebileceği, klinikte olmak istiyorsam benim şık bir pantolon ya da etekle bluz giymem gerektiğine dair hocam tarafından uyarıldım. AYBÜ benim için böyle bir yer, savaşmak zorunda olduğum bir yer. Ama şimdiye kadar böyleydi; artık böyle olmayacak. Artık AYBÜ’de beraberiz diye düşünüyorum.
Arda: Dijital dönem için de şöyle bir şey ekleyebilirim, notlardan ilerlediğimiz için daha çok tıp derslerinde sürekli bir dini gönderme oluyordu notlarda.
Yasin: Güncel tıp müfredatında interseks olmak hastalık, sendrom değildir. Hala 5 yıl, 10 yıl öncenin politik yazını ile hareket edildiği için böyle anlatılıyor. Hiçbir şekilde translara değinilmiyor zaten.
İlay: Bu terimler kasıtlı olarak kullanılmıyor. Trans, interseks sanki yasaklıymış gibi asla söylenilmiyor. İnanılmaz bir HIVfobi var.
Yasin: Eşcinseller sadece homoseksüel adıyla HIV konusunda değinilen bir grup oluyor.
İlay: O da ilk başta “homoseksüellerden” çıkmıştır denilerek. Asla var olmadığımız, yok sayıldığımız bir durum söz konusu AYBÜ’de.
Kuir AYBÜ adına kısa vadede odaklandığınız, öncelediğiniz şeyler neler?
İlay: İki tane dönem giriş projemiz var. Cinsel Taciz Önleme Kurulu (CİTÖK) talebiyle ilk kampanyamızı başlatıyoruz. Bu, kurucu üyelerinden olduğumuz Feminist Dayanışma Topluluğu’yla beraber yapacağımız bir proje olacak. Onun ardından da cinsiyetsiz tuvalet kampanyamız olacak. Bunun yanı sıra sokak hareketinin içinde olmaya devam edeceğiz. Ankara’daki Afganistanlı kadınlar ve LGBTİ+’larla dayanışma etkinliğinde Kuir AYBÜ olarak katılmıştık örneğin.
Yasin: Üniversite hareketinin sokaktan ayrılamayacağı gibi bilim üretim süreçlerinden ayrılamayacağını da biliyoruz. Bilim üretim süreçlerini de daha feminist ve kuir bir hale getirilmesini de istiyoruz. Üretim süreçleri de direkt akademiden öğrenciye verilen eğitim ve sonrasında öğrencinin akademiye katkıları olduğu için müfredatın değiştirilmesini, değiştiremiyorsak bile onu değiştiren üretimler yapma çalışmalarını hedefliyoruz. Özetle bilim üretiminin kuirleştirilmesi de hedeflerimizden biri.
İlay: Sağlık özelinde sendikalarla iletişim halindeyiz. Sağlık sendikaları ile birlikte bilimin, özellikle tıbbın feminizasyonu ve kuirleştirilmesine üzerine çalışıyoruz. Bunu sadece müfredat kuir kapsayıcı bir hale gelsin şeklinde değil, aynı zamanda buradaki sendikalı sağlık çalışanlarına nasıl pratikte kuir kapsayıcı sağlık hizmeti verebileceklerine dair de sürekli görüşmeler yapıyoruz. Metinler yazıyoruz şu an için.
Stickerlarınızı görüyorum, bazen sökülüyorlar. Nelerle karşılaşıyorsunuz?
Yasin: İlk gün, mühendislik ve tıp fakültesine asıldı sticker’lar. Tuvaletten kampüsteki banka kadar her yere asmıştık; ama 24 saat bile durmadı.
Katılımcı sayınızı artırmaya yönelik bir planınız var mı?
İlay: Ne kadar geniş bir kitleyle dayanışırsak o kadar iyi. İlk aydaki sosyal medya çağrılarımız bizi 20 kişiye ulaştırdı. Aslında bu çok önemli bir şeydi. Daha yüz yüze görmediğimiz insanlar içinde 20 kişiye erişiyor olmanın inanılmaz bir sayı olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca kampüslere astığımız stickerlarda katılım formumuzun kare kodu var onu okutarak katılabiliyorlar. Kampüslerde broşür dağıtma planımız var. Yine sadece dayanışmadan olan değil okuldaki bileşenlere açık etkinliklerimiz olacak. “LGBTİ+ Temel kavramlar”, “Kuir 101”, “Kuir Teori 101” gibi. Ayrıca kapsayıcı ve bütünleşik bir dayanışma olmayı planladığımız için “Veganlık 101” atölyemiz de olacak. Böylece insanların katılımını artırabileceğimizi düşünüyorum.
İlay: Daha da önemlisi, bizim AYBÜ’deki en büyük sorunlarımızdan biri kampüslerin bir arada olmaması. Bizim Esenboğa kampüsümüzle Bilkent kampüsümüz arasında 3 saatlik mesafe var. Aslında bizim ilk önceliğimiz de kampüsler arası iletişimi sağlamak. Biz Esenboğa’dan öyle bihaberiz ki gerçekten bu dayanışmanın en büyük amaçlarından biri kuir bir arkadaşımız cinsel kimliğimiz üzerinden ayrımcılığa maruz kaldığında Bilkent’te bunu hemen öğrenebilmek ve Esenboğa’ya buradan müdahale edebilmek. İlk yapmaya çalıştığımız bu iletişimsizliğimizi kırmak.
Çok da enseyi karartmadan biraz da güzel şeylerden bahsedelim. Şu ana kadar yaptıklarınız arasında sizi mutlu eden, kazanım olarak nitelendirdiğiniz şeyler var mı?
Yasin: Instagram’dan aldığımız mesajlar beni çok mutlu ediyor. “Okulda böyle bir topluluk olması beni çok güvende hissettiriyor” mesajı, o kişi topluluğa kaydolmasa bile bana iyi hissettiriyor. Onu temsil edecek bir topluluğun okulda olmasına dair güven hissi benim çok hoşuma gidiyor.
İlay: Beni en çok mutlu eden şeylerden biri, ÜniKuir’in okullarınızda başvurabileceğiniz topluluklar listesinde Kuir AYBÜ’yü görmek inanılmaz bir keyifti benim için gerçekten.
Yönetim, idari personel, güvenlik bu gibi birimler tarafından ayrımcılığa maruz kaldığınız oldu mu hiç?
İlay: Dekanlıkla aldığımız bir toplantıda, bir yönetici herkese ismi ile hitap etti. Bana gelince ısrarla hanım, hanım diye vurguladı. Bunu çok zorba bir yerden yaptığını düşünüyorum.
Yasin: Çok belirgin bir şekilde sadece İlay’la konuşurken hanım vurgusunu yapıyordu. Onun dışında konuştuğu kadın atanmış insanlara hiçbir şekilde adı ile hitap etmiyordu.
Ne söylemek istersiniz son söz olarak?
Arda: AYBÜ’nün tüm kuir bileşenlerine bize katılmaları ve kampüslerde dayanışmayı güçlendirmeleri için seslenmek istiyorum. Özellikle yurt dışından okumaya gelen ve kendini burada yalnız hisseden lubunyalara burada olduğumuzu ve dayanışma kurmak için can attığımızı söylemek istiyoruz. Dayanışmamız sınır tanımaz!
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.