ÜniKuir gönüllüsü Şilan’ın çevirdiği makale, Ortadoğu coğrafyasında kuir kimliğin nasıl şekillendiğine ve evrildiğine ışık tutuyor.
Yazar: Monir Ghaedi
Yayınlayan: Deutsche Welle (DW)
Yazı: LGBTQ Activism: Seeking Queer Love in Middle Eastern History
Yayın Tarihi: 7 Ekim 2023
Çeviren: Şilan
Kapak görseli: Queer Habibi
DW ile yaptığı bir telefon görüşmesinde 26 yaşındaki Fouad, "Hoşlandığım birini etkilemeye çalışırken, ona erkek güzelliğini yücelten klasik şiirler göndermeyi seviyorum" diyor. "Bunun çok etkili olduğunu da gördüm" diye de ekliyor gülerek.
Fouad, eşcinselliğin açıkça yasadışı olmadığı birkaç Arap ülkesinden biri olan Lübnan'da yaşıyor. Ancak hükümetin son zamanlarda ülkedeki LGBTİ+’lara yönelik baskıları nedeniyle dikkat çekmemeyi tercih ediyor ve tam adını paylaşmıyor.
Fouad, homoerotik dizeleriyle ünlü 8. yüzyıl şairi Ebu Nuvas'ın klasik şiirlerinden ilham aldığından söz ediyor.
Ebu Nuvas ve diğer birçok klasik Arap, Fars ve Türk şair, yüzyıllar önce homoerotik arzuları keşfetmiş; ancak bu miras modern Orta Doğuda bir kenara itilmiştir.
Eşcinsel ilişkilerin Orta Doğu'nun yerel kültürünün bir parçası olmadığı iddiası birçok devlet görevlisi ve dini liderden destek buluyor. Örneğin, Mısır'ın başkenti Kahire'deki bin yıllık Sünni ilim merkezi El-Ezher Şeyhi Ahmed el-Tayeb, eşcinselliği birçok kez Batı kültürünün bir dayatması olarak nitelendirdi. Ancak birçok LGBTİ+ aktivisti tam tersi bir görüşe sahip ve bölgedeki homofobinin yaygınlaşmasından sömürgeciliği sorumlu tutuyor.
Amerikalı siyah kuir Müslüman bir kadın olan Blair Imani, TED konuşmalarından birinde, Müslüman toplumların tarihsel olarak cinselliğe karşı katı tutumlara sahip olduğu fikrini şu sözlerle eleştiriyor: "Müslümanlar ve Hristiyanlar birbirleriyle temasa geçtiklerinde; Müslümanların, cinsellik konusunda Hristiyanlara göre daha toleranslı olduğunu görüyoruz."
Buna karşın, Orta Doğu'da eşcinsel romantizmin tarihinin kompleks ve nüanslarla dolu olduğunu söylemek mümkün.
Tarihsel araştırmalar kralların, komutanların, yargıçların ve sıradan insanların homoerotik arzulara karşı göreceli bir açıklık sergilediğini gösteriyor.
Örneğin, 19. yüzyılın ortalarında Avrupa'yı ziyaret eden Müslüman gezginler, Avrupalı erkeklerin genç erkeklere kur yapmamalarını ilginç bulmuşlar. Buna karşılık, sömürge öncesi Arap topluluklarını ziyaret eden Avrupalı gezginler, erkeklerin genç erkeklere olan ilgilerini açıkça ifade etmelerini şaşkınlıkla karşılamışlardır.
Orta Çağ’a ait bazı Arapça sözlük ve ansiklopedilerde beş veya daha fazla cinsiyet kategorisi tanımlanırken, kayıtlar transların da tanındığını gösteriyor. Harvard Üniversitesi'nde araştırmacı olan Shireen Hamza, 2020 tarihli makalesinde bu kategorileri "kadın, erkeksi kadın, khuntha, efemine erkek veya erkek" olarak tanımlamıştır.
Khuntha, cinsiyetler arası bir yerde olmayı ifade etmekteydi [1]. Shireen Hamza ayrıca, 16. yüzyılda Şam'da bir Müslüman hakimin trans bir kadının, kendisine aşık olan bir erkekle evlenmesine izin verdiği hukuki bir davadan da bahsetmektedir.
Öte yandan tarihçiler, sömürgecilik öncesi Orta Doğu'yu LGBTİ+’lara karşı ‘toleranslı’ olarak adlandırma konusunda temkinli davranıyor.
Cinsel yönelim, Müslüman toplumlarda bireyin kimliğinin merkezinde görülmüyordu. Harvard Üniversitesinden tarihçi Khaled el-Rouayheb, Orta Çağ Arap dünyasının cinsel çekime çelişkili biçimlerde baktığını ortaya koymuştur. El-Rouayheb, 2007 tarihli "Eşcinsellikten Önce" adlı kitabında, aynı cinsiyete yönelik çekim ifadelerinin farklı ölçülerde hoşgörü ve hoşgörüsüzlükle karşılandığını açıklıyor.
Örneğin, İslam alimleri tarafından iki erkek arasındaki cinsel ilişki ile bir erkeğin başka bir erkeğe duyduğu fiziksel olmayan aşk ifadesi arasında ayrım yapılmış, ilki günah olarak kabul edilirken ikincisi zarif bir duyarlılığın, insan güzelliğini takdir edebilmenin bir işareti olarak nitelendirilmiştir.
Çağdaş Orta Doğu'da eşcinsel çekime yönelik tutumların radikal bir şekilde değişmiş olmasında Batı sömürgeciliğinin önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir.
Arap dünyasının önemli bir bölümünü sömürgeleştiren Fransa ve İngiltere, bölgede eşcinselliğe karşı ilk yasal düzenlemeleri gerçekleştirmiştir. Örneğin Cezayir'de Fransız sömürge güçleri, eşcinsel ilişkiler için hapis ve zorla çalıştırma da dahil olmak üzere ağır cezalar öngörmüştür.
Koloniler, sömürgeciler tarafından terk edildikten sonra da bu durumun etkileri devam etmiştir. Milliyetçi politikalar, sömürgeciliğin eşcinsel çekiciliği yozlaşmışlık ya da bir tür akıl hastalığı olarak gören anlayışını benimsemiş, İslamcı hareketler de aynı yolu izleyerek eşcinsel ilişkileri suç saymıştır. Sonuç olarak, Ebu Nuvas gibi edebi yetenekleriyle uzun süredir takdir edilmiş şairler tartışmalı hale gelerek şiirleri sansürlenmiştir.
ABD'de yaşayan yazar ve bağımsız araştırmacı Samar Habib'e göre Arap dünyasının bu konuda hala bir kör noktası var. Fakat Arap LGBTİ+ topluluğunun ayrımcılık karşıtı davasında tarihi yeniden adımladığını belirten Habib, bunun direniş zemini oluşturmanın bir yolu olduğunu ifade ediyor.
Habib, LGBTİ+ aktivisti çevrelerde, homofobinin Arap ve Fars tarih ve kültürüne hakim olmadığını göstermek için Farsça ve Arapça edebiyatın örneklendiğini belirtiyor.
Lübnanlı popüler bir indie-rock grubu olan Mashrou Leila, tarihi ve geleneksel göndermelerden yararlanarak ve Ebu Nuvas gibi figürlerden bahsederek kuir aşk hakkında pek çok şarkı yapmıştır. Grubun LGBTİ+’lara verdiği açık destek bölgedeki bazı hükümetlerin tepkisine neden olmuş, Lübnan, Ürdün ve Mısır'da yasaklanmasına ve nihayetinde 2022 yılında dağılmasına yol açmıştır.
Benzer şekilde, Orta Doğulu LGBTİ+ komünitesinin mirası görsel sanatlarda ve resimlerde giderek daha fazla ön plana çıkmakta. Paris merkezli Arap Dünyası Enstitüsü'nde düzenlenen "Habibi, les revolutions de l'amour" (Habibi, Aşk Devrimi) adlı sanat sergisi, Arap ve Fars kültürünün çeşitli geleneksel unsurlarını ve tarihi referanslarını harmanlayarak Orta Doğu kuir kültürünü inceleyen popüler bir örnek.
Sosyal medyada da çoğunluğu Müslüman olan toplumların, edebiyat ve tarihlerinde eşcinsel aşkla ilgili paylaşımların artmasıyla beraber bazı kullanıcılar İslam hukukunun, LGBTİ+ haklarını kapsayan yorumlarının mümkün olduğunu savunuyor.
New York'taki Columbia Üniversitesi'nde araştırmacı olan Aya Labanieh DW' ye yaptığı açıklamada, Orta Doğulu LGBTİ+ topluluğunun oldukça çetrefilli bir sorunla karşı karşıya olduğunu belirtiyor.
"Bir tarafta, LGBTİ+ kimliğini İslam toplumuna ve kültürüne yabancı, ithal bir kimlik olarak damgalayan iç baskı. Diğer tarafta ise bu kültürlerdeki LGBTİ+’lara öteki muamelesi yapan ve sorunlarını Müslüman toplumların karanlık bir imajını yansıtmakta kullanan İslamofobik anlatılar."
Buna bağlı olarak kuir aktivistlerin, kimliklerinin yerelliğini giderek daha fazla vurguladığını da ekliyor.
Ancak Labanieh, geçmişin de yüceltilmemesi ve sorgulanması gerektiği konusunda uyararak "Eşitlik ve haklar gibi modern değerleri de göz önünde bulunduran eleştirel bir incelemenin gerekli" olduğu yorumunda bulunuyor.
Fouad, babasının etkisiyle genç yaşta klasik Arap şiiri okumaya başladığını ve bunun zamanla travmaya karşı bir sığınak görevi gördüğünü ifade ediyor:
"Kendisinde bir sorun olduğuna inandırıldığı için kendinden nefret ederek büyüyen pek çok gey ve lezbiyen tanıyorum. Ben bunu yaşamadım çünkü gençken Ebu Nuvas gibi dâhilerin benimle aynı arzulara sahip olduğunu görebiliyordum."
Röportajın sonunda Fouad, Ebu Nuvas'ın en sevdiği dizelerini okuyarak bunların herkes için bir mesaj içerdiğini ekliyor:
"Zamanla tahrip olmuş, rüzgâra ve yağmurlara bırakılmış, önlenemez çürümelere terk edilmiş kılıklarınızı ve adetlerinizi bırakın. Hayatı zevkleri ve riskleriyle yaşayanlardan olun."
---
[1] Çevirmen notu: Metinde Khuntha "cinsiyetler arası bir yerde" diye tarif edilmiş olsa da aslında tanım, interseksleri işaret ediyor. [Kaynak]
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.