Küçüklere zararlı diye zarfta satılan, terör propagandası yapıyor diye toplatılanlar ve her yerde bulunabilecek “eşcinseller hastadır” diyen kitaplar.
Muzır neşriyat, yani zararlı yayın.
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun Başbakanlık bünyesinden alınıp Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlandığı Temmuz 2018’den bu yana, 40’a yakın kitap zararlı yayın damgasıyla kısıtlara maruz kaldı. Son olarak Jeanette Winterson’ın Epsilon Yayınevi’nden Türkçe yayımlanan Vişnenin Cinsiyeti ve Ahmet Ümit’in Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Başkomser Nevzat: Tapınak Fahişeleri kitapları, “içerisinde yer alan bazı ifade, tasvir ve görsellerin 18 yaşından küçüklerin maneviyatı ve gelişimleri üzerinde muzır ve müstehcen tesir yapacak nitelikte olduğu” gerekçesiyle sansür ile karşılaştı.
Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu’na göre “muzır” kabul edilen kitaplar, sadece 18 yaşından büyüklere içi görülmeyen zarf veya poşet içinde satılabiliyor. Zarf ve poşetlerin üzerinde eserin ismi ile "Küçüklere zararlıdır" ibaresinden başka bir yazının ve resmin bulunması yasak.
Muzır neşriyat damgası ile kısıtlanan kitapların çoğu cinsel sağlık, toplumsal cinsiyet ve LGBTİ+ temalarını içeriyor.
Bu kitapların 18 yaşından küçüklerin “maneviyatı ve gelişimleri üzerinde” zararlı etkiler yapacağını iddia eden Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı, söz konusu temaların karşısında nefret üreten kitapları ise serbest bırakıyor. O kitaplardan bazılarının başlıkları şöyle: Eşcinsel Hayat Tarzının Sağlık Tehlikeleri, Günümüz Gençliğinin Karşı Karşıya Bulunduğu Büyük Tehlike: Farklı Cinsel Kimlik Yönelimleri, Eşcinselliğin Tedavisi: Onarım Terapisi Vaka Öyküleri.
Bu kitaplarda eşcinselliğin kişilerin hayat süresini kısalttığından sadece eşcinsellere özgü hastalıkların olduğuna, heteroseksüellik geninden eşcinselliğin tedavisine, onarım terapilerinin faydalarından eşcinsellik-pedofili kıyaslamalarına kadar LGBTİ+’ları suçlulaştıran, hasta olarak gören ve damgalayan pek çok ayrımcı ifade yer alıyor. LGBTİ+’ların var oluşlarını hedef haline getiren bu kitaplara kitabevlerinde ve internet sitelerinden ulaşmak çok kolay. Üstelik, muzır yayın ilan edilen eserlerde olduğu gibi herhangi bir kısıtla da karşılaşmıyorlar.
Muzır neşriyat yasaklarının son durumuna ve sürecin nasıl işlediğine dair bilgileri bulabileceğiniz bu haberde -herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan- LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemi üreten kitapların içeriklerinde neler olduğunu öğrenme imkanı bulabilirsiniz.
1927’den beri yürürlükte olan 1117 sayılı kanunla kurulan Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlandı. Bu değişiklikle beraber, daha önce farklı bakanlıklardan ve Gazeteciler Cemiyeti’nden temsilcilerin bulunduğu üye yapısı da değişti ve kurulun Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanı’nın belirleyeceği biri başkan olmak üzere bakanlığın beş birim amirinden oluşmasına karar verildi.
Kuruldan çıkan kararlara yönelik eleştirilerin ortaklaştığı noktalardan biri, neyin muzır olduğu ile ilgili belirsizlik. Kanun, “18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır tesir yapacağı anlaşılan” eserlere dair sınırlama yapılacağını söylerken, bu anlayışın kimin kıstaslarına göre belirlendiğini belirsiz bırakıyor. Kurul’un kararlarında 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’ndaki genel amaç ve ilkelerin göz önünde bulunduracağı şart koşulmuş olsa da söz konusu kanunda belirtilen “Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen (...) yurttaşlar yetiştirmek” gibi amaçlar, muzır yayın yasaklarının keyfiyetine dair endişeleri dinmesine değil tam aksine artmasına neden oluyor.
Bakanlık, 2021 yılında Muzır İçeriklere Müdahale İhbar Hattı kurduğunu ve Whatsapp ihbar hattına en çok kitap içerikleri ile ilgili bildirimler yapıldığını duyurdu. İhbar hattına gelen bildirimleri değerlendiren Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun kitapları inceledikten sonra, müstehcenlik suçuyla ilgili adli yargı organlarına bilirkişilik yaptığı açıklandı.
Muzır yayın kararlarının yanı sıra, kitap yasaklama ve toplatmalar da devam ediyor. Son olarak, Mart ayında Yavuz Ekinci’nin Rüyası Bölünenler kitabının Terörle Mücadele Kanunu kapsamında basımı, dağıtımı ve satışı yasaklanarak piyasadaki nüshalarına el konulmasına karar verildi. Ocak ayında da Murat Kahraman’ın Çığlık ve Bitmeyen Veda kitapları da “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla yasaklanmıştı.
Türkiye Yayıncılar Birliği, PEN Türkiye ve Türkiye Yazarlar Sendikası sansür politikalarına karşı açıklama yayınlamış ve kararın Anayasa ile güvence altına alınan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti hakkına müdahale olduğunun altını çizerek demokratik toplum ilkesinin zarar gördüğünü, aynı zamanda halkın bilgi alma hakkının sınırlandırıldığını ifade etmişti.
Muzır neşriyat sınırlandırmasına takılan kitaplardan kimilerine kitapçılarda ulaşmak mümkünken kimileri kitapçılarda ya da internet satışında yer almıyor. Örneğin, dünya çapında çok ilgi gören ve sonrasında Netflix’te diziye dönüşen Kalp Çarpıntısı (Heartstopper) serisi yasaklama ile karşılaştığında İdefix, D&R ve KitapYurdu gibi dijital kitap satış siteleri kitabı satıştan kaldırmıştı. Bu sitelerde hala satışı bulunmayan Kalp Çarpıntısı Amazon’dan satın alınabiliyor. Ancak, Ankara’nın en bilinen kitapçılarından Dost Kitabevi’nde kitaba erişilemiyor, zarf içinde dahi satılmıyor.
Yakın zamanda yasağa takılan Vişnenin Cinsiyeti kitabının Dost Kitabevi’nde 10 Nisan tarihi itibariyle poşete konmadan satışı mevcuttu. Ancak Ahmet Ümit’in Başkomser Nevzat: Tapınak Fahişeleri’nin raftaki kopyalarının yayıncısına geri gönderildiği ve poşetlenerek tekrar satışa çıkacağı öğrenildi. Aynı şekilde Yapı Kredi Yayınları'nın bir mağazasında stokların tükendiğini ve yeni gelecek kitapların poşet içerisinde satılacağı bilgisine ulaştık. Buradan hareketle, muzır yayın damgası yiyen kitapların yeni dağıtımlarında poşetlenerek gönderildiği, yani “Küçüklere zararlıdır” ifadesinin yer aldığı yeni paketlemenin yayınevi tarafından yapıldığı anlaşılmakla beraber raflardaki önceki dağıtımdan kitaplara dair prosedürün nasıl işlediği muallak. Bu noktada kimin kitabının yasaklandığı ve kitabın ününün süreçlere etkisi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Öte yandan Dost Kitabevi’nde, daha önce muzır yayın damgası alan Aziz Sivaslıoğlu’nun Ben De Okuyorum Öykü Dizisi 3 – Büyülü Gökkuşağı, Heinz Janisch’in Bazı Günler, Bernard Friot’un Şipşak Hikayeler – 1 Hayal Kurmak Yasak mı? kitaplarından hiçbiri bulunmuyor.
Bu kitapların, Kalp Çarpıntısı serisinin internet satışında ambargoya maruz kalması gibi, “zararlı” damgası nedeniyle mi yoksa talep yetersizliği sebebiyle mi raflarda yer almadığı belirsiz. Örneğin Dost Kitabevi, Kalp Çarpıntısı serisinin zarfta satılan ilk baskısından sonra bir daha gelmediğini bildiriyor. Kitabın yayıncısına, Yabancı Yayınevi ile iletişime geçtiğimizde ise kitabın basımına devam edildiği ve talep oldukça kitabın dağıtımını yaptıkları iletildi. Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk de 2021 yılında verdiği bir röportajda muzır yayınların satışını yapan kitabevlerinin cevabının sorguya açık olduğunu ifade ediyor:
“‘Biz yasaklamıyoruz’ sözü de bence çok doğruyu yansıtmıyor. Muzır Kurulu’nun muzır ilan ettiği kitapların da ben poşet içinde satıldığını görmedim açıkçası. Pratik öyle yürümüyor yani.”
Söz konusu kitaplara ulaşılamamasının tek nedeni talep eksikliği olsa dahi, ilk baskısını yaptıktan sonra “muzır yayın” ilan edilen kitapların kitabevlerinde bulunmamasının nedenlerinden biri, okuyucunun kitapla rafta tanışmasının artık imkansız olmasında yatabilir; yani diğer kitaplar gibi erişilebilir olmamasında.
LGBTİ+ temaları muzır yayın ilan edilirken, LGBTİ+’ları “hasta” olarak damgalayan kitaplar rafta.
Kaknüs Yayınlarından çıkan Eşcinsel Hayat Tarzının Sağlık Tehlikeleri kitabı onlardan biri. Yazarı “Kolektif” olarak belirtilmiş olsa da kitap tanıtımında Joseph Nicolosi’nin ismi geçiyor. “Onarım terapisinin mimarı” olarak bahsedilen Nicolosi’nin Kaknüs Yayınları ve Ayık Kitap’tan çıkan diğer kitapları ise birçok sağlık otoritesine göre işkence olarak tanımlanan, LGBTİ+’lara yönelik psikolojik ve fiziki müdahaleleri meşrulaştırmakta. O kitaplar:
- Erkek Homoseksüeller için Onarım Terapisi Yeni Bir Klinik Yaşam (Kaknüs Yayınları)
- Eşcinselliğin Tedavisi: Onarım Terapisi Vaka Öyküleri (Ayık Kitap)
- Eşcinsel Hayat Tarzını Değiştirenlerin Hayat Hikayeleri: Değişim Terapisi Vaka İncelemeleri (Kaknüs Yayınları)
Kaknüs Yayınları’nın bir diğer kitabı ise Türkiyeli yazarların elinden çıkmış, 2022 tarihli Günümüz Gençliğinin Karşı Karşıya Büyük Tehlike: Farklı Cinsel Kimlik Yönelimleri.
Birçok muzır yayına erişilemeyen Dost Kitabevi’nin raflarında, adı geçen dört kitabın hepsi bulunuyor. Aynı şekilde, Eşcinsel Hayat Tarzının Sağlık Tehlikeleri kitabında olduğu gibi bu kitaplar İdefix, D&R ve KitapYurdu kitap sitelerinde mevcut. Yukarıda adı geçen diğer kitaplar da internet üzerinden kolayca ulaşılabilir.
Bir “sağlık” kitabı olarak servis edilmeye çalışılsa da Eşcinsel Hayat Tarzının Sağlık Tehlikeleri, LGBTİ+’ların varoluşlarına karşı çok şiddetli bir nefret politikası üretmek için tasarlanmış. Örneğin “cinsel yönelim” diye bir gerçekliğin olmadığı iddia edilirken heteroseksüel olmayan kişilerin yönelimi, bir pedofilinin “çocuklara yönelimi” ile bir tutuluyor.
Kitap LGBTİ+’ların yaşadıkları deneyimleri, yaşam süresini kısaltan bir kamu sağlığı sorunu olarak ele alıyor. Kitapta LGBTİ+’lar depresyon, anksiyete, intihar düşüncesine açık olmakla damgalanıyor; ancak genellikle tüm hayatları boyunca hedef gösterilen, ayrımcılık ve şiddet ile yaşayan LGBTİ+’ların yaşam koşulları hakkındaki gerçeklerden söz edilmiyor. Damgalama ve azınlık stresi sebebiyle bu deneyimlerin yaşandığına yönelik referanslar ise “iddia” ve “medikal sorunların politikleştirilmesi” olarak değerlendiriliyor.
Çocuklukta cinsel saldırıya uğramakla eşcinsel olmak arasında bağlantılar kuran kitapta insanların eşcinsel ya da trans “doğduğu” savına şiddetle karşı çıkılıyor çünkü bunun “onarımın” önüne engel oluşturan bir argüman olduğunu savunuluyor.
Kitapta geylere, lezbiyenlere ve biseksüellere özgü olduğu iddia edilen pek çok hastalık mevcut: Obezite dahil.
Bulaşıcı hastalıklar, HIV/AIDS, hepatit, parazit enfeksiyonlar, anal kanserler ve psikiyatrik hastalıkları doğrudan LGBTİ+’larla ilişkilendiren kitapta eşcinselliğin ve anal seksin “normalleşmesinin sodom ve diğer tehlikeli pratikleri, kadın-erkek birlikteliklerindeki cinsel bulaşıcı hastalıkları artırdığı; cinsel birliktelikte rıza yaşının düşürülmesine, pedofili-seks işçiliği-hayvanlarla cinsel ilişkinin meşrulaşmasına” zemin hazırladığı savunuluyor.
Türkiye’den yazarların bir araya geldiği Günümüz Gençliğinin Karşı Karşıya Bulunduğu Büyük Tehlike: Farklı Cinsel Kimlik Yönelimleri kitabı, “gençlerin normal dışı cinsel eğilimlere teşvik edildiğinin” tespitine binaen kaleme alınmış. Bugün nefret mitinglerinden aşina olduğumuz söylemlerinin paralellik gösterdiği 2022 tarihli bu kitapta, günümüzdeki LGBTİ+ görünürlüğünün “küresel ölçekte bir oyunun” dayatması olduğu iddia ediliyor. Kitapta katkısı bulunan Dünya Çocuk ve Aile Koruma Platformu’nun (ÇAKOP) “Büyük Aile Buluşması” isimli LGBTİ+ karşıtı yürüyüşün örgütleyicileri arasında.
Nefret mitingi örgütleyen Yenişehirlioğlu birinci sıradan milletvekili adayı
Kitaba katkı sağlayan yazarlar arasında Türkiye’deki üniversitelerde yüksek unvanlı görev alan akademisyenler bulunuyor: İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Akın ve Doç. Dr. Mehmet Lütfi Arslan, Üsküdar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sefa Saygılı, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Sema Yılmaz, Erciyes Üniversitesi’nden Dr. Mustafa Atak.
Tüm kitaplardaki ortak tutum bu kitapta da kendini belli ediyor ve psikoloji başta olmak üzere bilimsel otoritelerin eşcinselliği ve transseksüelliği hastalık statüsünden çıkarmasından, bazı dini kurumların bu kimlikleri suçlululaştırmaktan vazgeçmesinden duyulan rahatsızlık açıkça dile getiriliyor. Kitapta çokça İslam dinine referans mevcut.
Cinsiyetsizleştirme projesi, gençliği kurtarmak ve Lut Kavmi gibi bilindik suçlulaştırma söylemlerinin tekrarlandığı kitaptaki farklı yazarların toplumsal cinsiyet rollerine ve LGBTİ+’lara yönelik savunduğu noktalardan birkaçı şöyle:
(s. 32) “Çocuk evde güçlü bir baba görmek ister, kadını güçlendirme adına babaların rencide edilmesi kimseye fayda sağlamaz. Zira araştırmalar en güçlü kadınların bile sonuçta bir dayanak olarak evlerinde bir figür görmek istediklerini ortaya koymaktadır. Adı baba olan bu figürün izole edilmesi herkesin zararınadır.” (s. 60) “Sağlıklı ailelerde baba başkan, anne de yardımcısıdır.
(s. 49) “Cinsel kimlik bozukluğu: Bir kişinin yoğun biçimde karşı cinsten olmak istemesi veya karşı cinsten olduğu gerçeğine inanması durumudur (...) Tedavisi gerektiği ve kitaplarda hastalık olarak tanımlandığı bilinmektedir.”
(s. 52) “Eşcinsellik biyolojik doğada var mıdır? (...) Sosyal öğrenme ile ve yanlış eğitimle geliştirilmiş bir durumdur. Biyolojik doğaya uymayan bir sapmadır. Heteroseksüelliğin geni vardır ancak eşcinselliğin geni yoktur.”
(s. 58) “Eğiliminizin gerektirdiği gibi davranacak olursanız inanın daha da mutsuz olursunuz. Ancak şimdi hiç olmazsa dini ve vicdani suçluluk hissetmiyorsunuz. Sabredin ve inşallah sabrınızın karşılığını bu dünyada da öbür dünyada da görürsünüz.”
(s. 129) “Eşcinsellik gibi insan fıtratına aykırı cinsel eğilimlerin toplumda yaygınlaştırılması projesi özellikle sanal alem üzerinden yürütülmektedir. Gençler zihinsel olarak ifsat edilmekte ve onların kafa karışıklığı yaşanması sağlanmaktadır.”
(s. 178) “Üniversitelerde kulüp, topluluk gibi şemsiyeler altında hayata geçirilen zararlı çalışmalar dikkatle takip edilmeli ve bu konuda gerekli önlemler alınmalıdır.”
“Eşcinsel olmak istemeyen 10 kişinin tedavi sürecine” dayandığı söylenen Eşcinselliğin Tedavisi: Onarım Terapisi Vaka Öyküleri kitabının girişindeki ifadelerden görüldüğü üzere eşcinselliği hastalaştıran failler dahi bu sürece tabii bırakılan kişilerin maruz kaldığı şiddeti teslim etmekte:
“Onarım Terapisti elbette ilgili bir terapisti, eski teröpatik gelenekteki ilgisiz, duygusal açıdan donuk olan analistten ayrılan “müşfik bir provokatör” rolündeki terapisti gerekli kılar (...) danışanı aktif bir şekilde zorlamalı fakat bunu samimi bir şekilde cesaret vererek dengelemelidir.”
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.