“Her yerde olduğu gibi hayat burada da gittikçe pahalılaşıyor. Eskiden villa kirası olabilecek tutarlar 1+1 evlerin kira bedeli haline geldi.”
Tercih dönemi devam ediyor. ÜniKuir olarak, birkaç ay sonra kampüslere güneş gibi doğacak lubunyalar için pek çok üniversitedeki LGBTİ+ özneden deneyim aktarımları almak için yola koyulduk. Lubunya Tercih Yapıyor (LTY) serisinde, kampüs güvenliğinden barınma sorunlarına, ders içeriklerinden burs imkanlarına, üniversite personelinin tutumlarından şehirdeki koli fırsatlarına kadar pek çok şeyden konuşacağız.
Elbette bu seri, tek bir lubunyanın belirli bir dönem içindeki deneyimini kapsıyor. Üniversitenin farklı kampüslerin, farklı bölümlerinden hatta aynı dersi alan lubunyaların tecrübe ettiklerinin dahi birbirinin aksi olabileceğini göz önünde bulunduruyoruz. Çünkü hepimizin deneyimi biricik.
Üniversiteli LGBTİ+ olmak hakkında daha çok deneyimi görünür kılmak ümidiyle oluşturduğumuz serinin on üçüncü konuğu Akdeniz Üniversitesi’nden Burcu.
LTY Serisi #12: Boğaziçi Üniversitesi’nden Yaren anlatıyor
Burcu, Akdeniz Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı’ndan yeni mezun olmuş. Üniversite ile ilgili deneyimi genel hatlarıyla olumsuz, “üniversite” sözcüğüne yaraşır bir akademik üretimle karşılaşmadığı için. Bölümü gereği lubunya gündemlerin dersin konusu olması kendini şanslı saydığı noktalardan biri olsa da üniversite ve bileşenlerine dair eleştirdiği çok şey var: “Memnun olmadığım taraflarından biri baskıyı ve liyakat dışı hareketleri hemen kabullenen ve direnmeyen bir kampüs ortamı olması.”
Farklı görüşte olduğu için öğrencisine cephe alanı hocası olduğu gibi Erasmus’tayken öğrencisinin hastalığıyla ilgilenen akademisyenlerin de yer aldığını söyleyen Burcu, LGBTİ+’lara ilişkin konuların genel bir toplumsal cinsiyet potası altında eritildiğini aktarıyor.
Konu kampüste LGBTİ+ olmaya gelince, üniversitesine dair beklentilerinde yanılmadığını ifade ediyor Burcu: “Biraz renkli giyinen iki üç lubunya olarak buluştuğumuzda, rengimiz dışında politik bir amacımız olmasa bile 'kampüs dışına çıkmamız gerektiği' söylenebiliyordu özel güvenlik birimleri tarafından”. Kampüsteki özel güvenliklerle ne zaman karşılaşsa içini bir tedirginliğin kapladığını ve onlardan kendini nasıl koruyacağını düşündüğü anlatan Burcu, onları da LGBTİ+’ları değersizleştirme ve kampüsten olabildiğince uzağa atma politikası güden üniversite yönetiminin bir yansıması olarak görüyor.
Baskıya rağmen ümidin olduğunu da atlamayan Burcu, lubunya olsun olmasın haksızlığa karşı görüşünü çekinmeyen gençlerin sayısının çoğaldığını hissediyor. “Tırnaklarıyla kazıyarak” kurdukları dayanışmalar sayesinde Antalya’da ve kampüste, baskılara rağmen güçsüz hissetmediğini dile getiriyor.
Burcu, Antalya yaşamına dair o kadar ayrıntı sayıyor ki onun tavsiyelerini görmeden geçme lubunya! Şimdi sözün tümü Burcu’da…
Senin tercih döneminden nasıl geçmişti hatırlıyor musun??
Gelen puanımla ben biraz daha hem büyükşehir havasını yaşayabileceğim hem de uyum sağlamakta maddi açıdan zorlanmayacağım, yaşaması kolay bir şehirde okumak istedim. Antalya’da ve Akdeniz Üniversitesi özelinde, şehrin sunduğu olanaklar sayesinde hem Türkiye’nin hem de dünyanın birçok yerinden insanlarla tanışmak mümkün. Bunun haricinde bir lubunya olarak açık kimlikli daha fazla lubunya ile karşılaşma olasılığımın yüksek olması, daha rahat edebileceğim bir şehir olduğunu düşündürdü.
Akdeniz Üniversitesi’ne gelmeden ne umuyordun? Beklentini karşıladı mı?
Buraya gelmeden “üniversite” sözcüğünün anlamına ve kökenine yakışır şekilde daha çok üretme, tartışma ve paylaşma olanağında bulunurum diye düşünüyordum. Ne yazık ki bu anlamda çok güçlü bir üniversite değil. Sosyal bilimler açısından düzenlenen sempozyumlar, kongre ya da farklı görüşleri bir araya getiren herhangi bir etkinlik açısından eksik kalabiliyor. Bu açıdan beklentilerimi karşılamadı. Öğrenciyi teşvik edici, geleceğe hazırlayan bir düzen yok. Biraz da araştırmayan, sadece puanı tuttuğu için gelen, bir beklentisi olmayan öğrenci profili yüzünden kimsenin sorumluluk alıp vermediği bir ortam var. Bunlar tabii ki karşılaşmak istediğim şeyler değildi.
Aşağıdaki cevap tetikleyici ögeler içeriyor: İntihar.
Okula dair memnun olduğun ve olmadığın şeylerden devam edelim mi?
Benim bölümüm İngiliz Dili ve Edebiyatı’nın bir artısı olsa gerek farklı görüşlere, tartışmalara açık bir bölümdü. Birinci sınıftan itibaren kuir tartışmalar içeren kompozisyonlar yazmaya başlamıştık. Hocadan hocaya bu tartışmaların derinliği elbette değişse de öğrenciler çoğunlukla görüşünü ifade etmekten çekinmiyordu. Bunun bir diğer sebebi de bölüm içerisinde görünürlüğü olan lubunyaların verdiği güven.
Memnun olmadığım tarafları ise baskıyı ve liyakat dışı hareketleri hemen kabullenen ve direnmeyen bir kampüs ortamı olması. Örneğin en pahalı yemekhane ücreti Akdeniz Üniversitesi’ndeydi en son, bu artışlara kayda değer bir direniş olmadı; bir gecede rektör değişti ama bunu sorgulayan belirgin bir kitle olmadı. Pandemi nedeniyle okul gündeminden 2 yıldır uzak kaldım ancak takip ettiğim kadarıyla KYK Yurtları’nda seri intiharlar gerçekleşmiş. Bu konunun da üstü örtüldü. Dolayısıyla içinde olmanın evrensel bir dünya görüşü, farklılıklara saygı, aktif yurttaşlık gibi kazanımlar katacağına inandığım bir üniversite değil, bunu birey yine kendi çabasıyla her zaman gerçekleştirebilir tabii. Neyse ki birbirimizden haber almamızı kolaylaştıran ağlarımız var.
Bunun yanı sıra cinsel taciz ya da şiddetle mücadele eden bir birim yok. Ayrıca kendine özgü bir kültürü, bir etkinliği de yok denecek kadar az. Üniversiteler arası tiyatro festivali var aklıma gelen sadece. Lisans döneminde sizi alana hazırlayacak, sizi akademinin diğer alanlarından ya da alanınızdan mezun çalışanlarla buluşturan etkinlikler yok. Bir dayanışmanın olmadığını da hissediyorum.
Nasıl bir kampüs ortamı sunuyor sence Akdeniz Üniversitesi?
Çok güzel, ağaçlık, geniş bir kampüs var aslında. Suya sabuna dokunmazsanız yaşar gidersiniz. Öğrenci toplulukları çok fazla ve çoğu aktif, latin danslarından tutun, mağaracılık, havacılık, bisiklet, fotoğrafçılık, sosyal sorumluluk ve daha onlarca alanda öğrenci topluluğu var. Öte yandan, “tüket, itaat et, öl” tarzında bir kampüs ortamı da sunuluyor. Belki bundan hoşlanan da olacaktır ama kampüsün üç ayrı noktasında yeme içme yerleri var. Buna karşın sanatsal ve kültürel etkinlikler yapılabilecek alanlar çok kısıtlı.
Aldığın eğitim hakkında neler söylersin?
Açıkçası iyi yapılandırılmış ve sizi gerçekten A noktasından B noktasına taşıyan bir süreç içeren, birbirini takip eden dersler yoktu. Her şeyden azar azar öğretilmiş gibiydi. Bazı derslerin açılıp açılmaması ekle/sil haftasına bırakılıyordu, bu konuda bilgi akışını sağlayan şeffaf bir ortam yoktu. Özellikle “okul çevrimiçi mi olacak, yoksa yüz yüze mi?” gibi kritik sorulara kadar varan öğrencileri mağdur eden bir belirsizlik vardı.
Akademik kadro açısından düşünülürse daha özgün ve yeni bir şeyler söyleyen araştırmalar açısından biraz sınırlı kalabilir. Biraz da öğrenci hevesli olduğu kadar hevesli olabilen hocalar var. Kimisi de kapısına “Haftanın bir günü öğrenci almıyorum, o gün de bugün” tarzında bir yazı asabiliyor. Bir başkası kendisiyle farklı görüşte olduğunuz için size cephe alabiliyor. Kimisi de öğrencisiyle ortak ilgili alanları bulup bunu geliştirmek için bölüme kolektif bir “karanlık oda” kuruyor kimisi siz Erasmus’ta iken halinizi hatrınızı sorup biraz hasta olduğunuzu öğrendiğinde bitki çayı yollamayı teklif ediyor kimisi her zaman öz değerimizi ve öz saygımızı hatırlatıyor ya da kimisi “benim kitaplığım sizin kitaplığınızdır” deyip tüm kaynaklarını açıyor.
Son zamanlarda dijital elverişlilik sayesinde farklı eğitimlere de yer veriliyor. Bu eğitimlerin katılım bilgileri mailinize kadar gönderiliyor. Bunlar arasında flört şiddeti, uyuşturucuyla mücadele gibi eğitimler olduğu gibi farklı yarışmaların ve programların duyuruları da yer alabiliyor.
Erasmus açısından birkaç farklı ülke ve üniversite ile anlaşması oluyor bölümlerin. İyi bir not ortalaması, yabancı dil puanı ve biraz da doğru zamanı kollamak gerekli bunun için. Erasmus yapmayı düşünen öğrencilere bu hedefi önceden koymalarını, bölümlerinin anlaşmalarını takip etmelerini ve gitmeyi düşündükleri üniversitenin de istediği şartlara bakmasını tavsiye edebilirim.
Nerede kaldın, barınma ihtiyacını nasıl giderdin üniversite sürecinde?
Ailemle kaldım ben, önceden farklı bir yerde okuyup buraya geri dönmüş biri olarak, üniversitenin ilk yıllarında bu durum ruhsal olarak zorluyordu beni. Öyle durumlar için birlikte eve çıkabileceğim arkadaşlarım da vardı ama buna hiç gerek olmadı. Bundan birkaç sene önce sadece KYK bursuyla iki kişi ortak eve çıkabilen arkadaşlarım varken şimdi konum fark etmeksizin 3 kişiden az eve çıkmak çok zorlayıcı bir duruma geldi. Ailesiyle yaşadığı şehre kaydını almak zorunda kalan kişiler oldu.
Burslara erişim imkanın oldu mu? Eğer çalışman gerektiyse iş bulman zor muydu, LGBTİ+ bir öğrenci olarak deneyimlerin nasıldı?
Başarı kıstasını karşılasam da herhangi bir burs almadım. Çok fazla organizasyon ve sirkülasyon olan bir şehir olduğu için iş bulmakta zorlanmadım. Kozmetik mağazası, spor salonu, bar, otel, organizasyon firması gibi yerlerde görünürlük problemi yaşamayabiliyorken eğitim ve sağlık sektörünü ilgilendiren alanlarda daha gizli kalmanın tercih edildiğini gözlemliyorum.
Bir lubunya öğrenci olarak kampüs deneyimini de konuşmak isteriz. Tercih döneminde senin beklentilerin neydi bu başlığa ilişkin?
Aslında aktivist bir üniversite ortamı olmayacağını öngörebiliyordum. LGBTİ+ kapsayıcılık açısından sadece akranlarımla dayanışma gösterebileceğim yönünde beklentilerim vardı. Antalya’da bu alanda da aktivizm yapmanın getirisiyle gerçekten birçok lubunya ile tanıştım ve birbirimizin çaresi olduk. Kampüste ise güvenli bir şekilde var olmak çok zordu. Biraz renkli giyinen iki üç lubunya olarak buluştuğumuzda, rengimiz dışında politik bir amacımız olmasa bile “kampüs dışına çıkmamız gerektiği” söylenebiliyordu özel güvenlik birimleri tarafından. Bu açıdan da beni yanıltmadı sevgili üniversitem.
Bir LGBTİ+ olarak kampüste, derste, yemekhanede, kantinde, tuvalette neler yaşadın, neler gördün?
LGBTİ+lar ile ilişkili konuların genelde toplumsal cinsiyet genel başlığı altında tartışıldığını gördüm. Yani açık açık “L, G, B, T, İ” demekten kaçınılıyordu. Bölümüne göre değişmekle birlikte bu konuda akademi yetersiz bilgiye sahipti. Bazen LGBTİ+ olmak adına olumlu sayılabilecek bir durum, söylemdeki çarpık yorumlar sebebiyle ayrımcı bir dile dönüşebiliyordu. Örneğin, 1. Dünya Savaşı’nda lubunya olduğu düşünülen savaş karşıtı olan bir yazar anılırken “böyle kişiler vardı savaşa katılmak istemeyen, muhtemelen onlar eşcinseldiler” derken eşcinsel olmanın da savaş karşıtı olmanın da hatta eşcinsel olunduğu için savaş karşıtı olmanın ekstra olumsuz bir durum olduğunu sezdiren anlatılarla karşılabiliyordunuz.
Bu küçük anektod haricinde, derste çoğunlukla hocaların tartışmaya açık, yeni görüşleri dinleyebilen bir pozisyonda olduklarını gördüm. Fakat yine de bu kendi deneyimim özelinde hocalarımla kurduğum güven ilişkisine göre değişiyordu. Bunlar dışında kuir konuları, sanatçıları, kavramları ele aldığımız sunumlar yapmakta hiçbir zaman bir sakınca olmadı. LGBTİ+ları bir şekilde akademik konulara sığınarak yeniden yeniden gündeme getirdik. Bunları yapan tabii ki çoğunlukla lubunyalar olarak bizlerdik.
Kantin ve yemekhane ise kesişimsel aktivizm yürüten LGBTİ+lar için zorlayıcıydı. Yani vegan seçenekler bulmakta zorlanıyorduk. Bununla ilgili öğrenci topluluğu oluşturulmak istense de işler genellikle yarım kaldı. Yüzlerce kişiden defalarca toplanan imzalar da sonuç vermedi. Ayrıca çok karma gruplar olduğu için ve üniversitenin lubunyaların arkasında durmayacağını bildiğimiz için böyle alanlarda ben daha temkinli olmaya çalışıyordum. Tuvaletler ikili cinsiyete dayalı. Kapılarında etiketi sökülmüş bolca eylem çağrısına rastlayabiliyordunuz.
Senin deneyimlerin içinde kampüsün, okulun veya yaşadığın şehrin olumlu yönlerinin olduğu bir şeyler var mı?
Lubunya olan arkadaşlarımla konuşmasak bile ortak paylaşımlarımız var gibi oluyordu ilk andan itibaren. Bir şekilde birbirimizi bulup destek olmaya, bizi aşan konularda şehirdeki hak temelli örgütlerden dayanışma talep etmeye çalışıyorduk. Özellikle son 2 yıldır lubunyalar ve feminist örgütlenmeler güçlü bir dayanışma içinde. Gökkuşağı bayrağımızın eskiden olmadığı kadar sahiplenildiğini hissediyoruz. Yine vegan topluluklar da lubunyalarla dayanışma gösteriyor. Kuir partnerler olarak birlikte eve çıkabilen arkadaşlarımız var. Okul ise eleştirel düşünen gençlerin var olduğu kadar var. Lubunya olsun olmasın bu konuda bir haksızlığa karşı görüşünü dile getirmekten çekinmeyen gençlerin sayısının çoğaldığını hissediyorum. Hak temelli aktivizm açısından bir şey söylemek konusunda emin değilim ama en azından görünürlük eskisinden daha çok gibi duruyor.
2022 mezuniyet töreninde gökkuşağı bayrağı sallayan arkadaşlarımız oldu. Bunun gibi adımlarla hakkımızı tırnaklarımızı kazıyarak almaya çalışıyoruz. Antalya’da ya da kampüste dayanışma sayesinde yukarıda bahsettiğim olumsuz örneklerde bile güçsüz hissetmedim. Sizi anlayan bir arkadaş, bir hoca çıkacağını düşünüyorum karşınıza. Ama dayanışmak şart, gerçekten.
Hocaların LGBTİ+ öğrencilere ve LGBTİ+ gündemlere yaklaşımları nasıldı?
Bazı hocalardan “renkli kişilikler” yorumlarını duysam da genel olarak farklı bir davranışla yaklaşıldığını görmedim kendi deneyimim açısından. LGBTİ+ gündemler de akademik çerçevede ele alınıyordu. Kuir teori, cinsiyetin sosyal inşası gibi konuları tartışıyorduk ancak bu meseleyi güncel olan bir olay açısından ele almıyorduk.
Diğer öğrencilerin davranışları peki?
Tabii ki ataerkil tutumlar çoğunluktaydı. Özellikle yurtlarda yaşayan birçok trans+ arkadaşımdan kendilerini güvende hissetmediğine yönelik yorumlar duydum. Böyle olunca çoğu zaman eve çıkarak rahat edebiliyorlardı.
Okul personeli hakkında ne söylersin?
Özel güvenlikle ne zaman karşılaşsam bir tedirginlik kaplar içimi. Benim için “benim güvenliğimi gözeten” bir birimden ziyade kendimi onlardan nasıl koruyacağımı düşünmemi gerektiren bir birim. Doğrudan fiziksel bir şiddete şimdiye kadar maruz kalmadım ama dolaylı ayrımcılıkları, bir araya geldiğimizde bizi dağıtmak istemeleri yeterince çok şey söylüyor. Güçlerini de üst mertebelerden aldıkları için idarecileri de tahmin etmek zor değil.
Üniversite yönetiminin LGBTİ+’lara yönelik tutumları ve politikaları ne durumda?
Kapsayıcı ve hak temelli bir politikaları yok. Sadece değersizleştirme ve kampüsten olabildiğince uzağa atma politikaları var.
Üniversitende LGBTİ+ öğrenci topluluğu var mıydı?
Üniversitede Toplum Gönüllüleri gibi sosyal sorumluluk gruplarının çalışmaları oluyordu. Bu etkinliklerde LGBTİ+ kavramları da ele alınıyordu. Onun dışında Oyunevi Tiyatro Topluluğu’ndaydım ve benim lubunya olarak rahatsız hissetmediğim bir topluluktu. Oyunlara hazırlanırken toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden mutlaka bakılıyordu. Fakat içinde LGBTİ+, kuir gibi sözcükler geçen bir topluluk yoktu.
Şimdilerde çoğunlukla üniversiteli gençlerin kurduğu Queer Akdeniz oluşumu var, onun yanı sıra eskiden daha aktif faaliyet gösteren Biz Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Araştırmaları Derneği var. Bu gibi örgütler LGBTİ+ları bir araya getiren, güvenli bir alanda paylaşım yapma olanağı sağlıyorlar. Bu nedenle iyi hissetmek, yalnız olmadığını bilmek, birileriyle ilişki içinde olmak açısından çok önemli. Şunu biliyoruz ki her an ayrımcılığın çeşitli türlerine maruz kalabiliriz. Böyle topluluklarda var olmak bize hakkımızı nasıl arayacağımızı da öğretiyor diye düşünüyorum.
Okuldaki LGBTİ+ öğrenci topluluğu olmayan diğer öğrenci topluluklarını nasıl değerlendirirsin? Bu topluluklar lubunyalar için güvenli mi? Faaliyetlerinde lubunyaları kapsıyor mu?
Dans topluluğunu ele alalım. “Leader” ve “follower” kullanımı daha çok yeni başladı. Çoğunlukla “kız” ve “erkek” olarak ayrıldığını gördüm. Son kullanımda bile atanmış cinsiyeti kadın olanlar “follower” olmaya, atanmış cinisyeti erkek olanlar “leader” olmaya layık görülüyor. Kimsenin istediği sorulmuyor ya da kapsayıcı bir zeminde bu konu tartışılmıyor.
LGBTİ+ kavramı ile ilişkisi olmayan topluluklarda yönetici pozisyonunda olan öğrencilerin cinsiyet dağılımına da dikkat edilmediğini gözlemliyorum. Çoğunlukla atanmış cinsiyeti erkek olan bireylerden oluşuyor. Ayrıca cinsel taciz ile mücadele eden politika belgeleri de yok. Basın-yayınla ilgilenen topluluklar hükümetin ağzından konuşuyor, muhalif öğrenciler gruptan uzaklaştırılıyor.
Bunlar dışında Münazara Topluluğu, Fotoğrafçılık Topluluğu gibi topluluklarda lubunyalar daha rahat edebilir. Sportif topluluklarda ise sporun eril diline rastlayabiliyordum bazen ancak bunu daha fazla aşan bir ayrımcılıkla karşılaşmadım.
Kampüsün neler sunduğundan bahsettik, biraz da şehirden bahsedelim. Nasıl bir şehir sence Antalya?
Her yerde olduğu gibi hayat burada da gittikçe pahalılaşıyor. Eskiden villa kirası olabilecek tutarlar 1+1 evlerin kira bedeli haline geldi.
Yeme içme konusunda her bütçeye uygun mekan var. Pazarlar mevsimlik meyve sebzelerle dolar taşar fakat pazardaki fiyatlar da sosyetik mahallelerde daha fazla olabiliyor.
Etkinlikler açısından direkt isim vermek gerekirse Antalya Kültür Sanat, Baküs Sahne, Panda Fikir Sanat gibi mecralara gidebilirler. Şehrin bir drag queeni var, adı da Kahpe Feleknaz. Yaratıcısı da açık kimlikli bir lubunya olan bu drag queenin gösterilerinde lubunyaları geçtim, herkes güvende hissediyor.
Koliler açısından zengin olsa da kolinizin arkadaşlarınızın kolisi de çıkabilir, sadece söylüyorum (Gülüyor).
Kaleiçi denen tarihi bölgede gidebileceğiniz çeşit çeşit bar var. Alkolü de güzel içen, eğlencesini de güzel yaşatan bir şehir Antalya. Denize ulaşımı çok kolay. Kıyı şeridinde, Sahil Antalya Yaşam Parkı’nda düşük bütçeyle denize nazır buluşmalar yapabilirsiniz. Queer Akdeniz, Antalya Vegan Topluluğu sık sık buluşmalar gerçekleştiriyor. Antalya Açıkhava Sahnesi yağmurlar diner dinmez bir sürü tiyatro ve konsere ev sahipliği yapıyor.
Ulaşım konusu ise yıllardan beri sıkıntılı, böyle bir şehirde inanılır gibi olmamakla birlikte 22:00’den sonra toplu taşıma bulmak zorlaşıyor. Yine de bisikletle ulaşım sağlamak birçok şehre göre çok kolay. Bu arada kampüs içinde de ulaşım sorun olabildiğinden gerçekten bir bisiklet edinmenizi öneririm.
Vegan yemek bulabileceğiniz Vegan House, Pumpkin Cafe, Rokka gibi mekanlar var. Bu mekanlar aynı zamanda güvenli alanlar.
Mayıs ayı gibi Uluslararası Tiyatro Festivali, Ekim gibi de Altın Portakal Festivali yaşanır. Yani etkinlikler açısından hiç boş kalmayacağınız bir şehir. Direk dansı dahil her çeşit dans ile ilgili kurs alabileceğiniz yerler de mevcut. Biraz iç mahallelere gidildikçe görünür olmak daha zorken, kıyıya daha yakın ve biraz da turistik ve ne yazık ki pahalı mahallelerde daha kolay.
Şehrimi gerçekten seviyorum ve daha da lubunya kapsayıcı bir er olması için elimden gelen mücadeleyi de vereceğim. Eğer yolun buraya düşerse sen de gel, birlikte güzelleştirelim bu şehri lubunya!
Bir lubunya olarak, bir üniversite/kampüs yaratma imkanı verilse sana, nasıl bir yer yapardın orayı?
Öncelikle lubunyaların öğrenci olarak çalışabilecekleri alanlar yaratırdım. Kendi ilgi alanlarına göre kütüphanede, üniversitenin sanat merkezinde, sosyal kuluçka merkezinde çalışabilirlerdi. Burada da adını geçirmiş olduğum gibi kuir sanatçıların eserlerinin ağırlandığı bir sanat merkezi olurdu, burada hafıza değeri taşıyan belgeseller, filmler izlerdik. Sosyal kuluçka merkezinde LGBTİ+ haklarını anaakımlaştıran projelere yer verilirdi. Kapsayıcı yurtlar olurdu. Herkesin birlikte yaşayabildiği bir alan yaratmaya çalışırdım. Kimsenin lubunya ya da başka bir kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğramamasını sağlardım. Kurtarılmış hayvanların olduğu bir çiftlik olurdu. Sürdürülebilirliğe ve ekolojik hayata dikkat edilmesini sağlardım. Akademik kadronun alanı ne olursa olsun toplumsal cinsiyet eşitliği ve LGBTİ+ hakları alanında en az 1 çalışması olmasını isterdim.
Akdeniz Üniversitesi’ni tercih etmeyi düşünenlere söylemek istediğin bir şey var mı?
Her yerde olduğumuz gibi kampüste de varız. Bu bizim hakkımız. Bu hakkımızdan vazgeçmeden birbirimizin yanında durarak, dayanışarak aşamayacağımız hiçbir şey yok. Ne olursa olsun yalnız olmadığını bilsin lubunyalar. Çünkü varlığınız çok şey ifade ediyor. Ayrımcı bir söylem olan bir sınıfta bulunmak bizi rahatsız etse de bu ayrımcı söyleme itiraz etmek, karşısında durmak bizi birden bine çıkarıyor. Yanınıza gelip biri sizden güç bulduğunu söyleyebiliyor. Hocanız sizden çok şey öğrendiğini söyleyebiliyor. O yüzden lubunya neredeyse direniş orada. Neden Akdeniz Üniversitesi’nde de olmasın?
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.