“Üniversiteye girmeden önce çok hayal ettiğim şey LGBTİ+ topluluklara girmekti. Aktif rol almak isterdim. Bunu göremedim ve hayal kırıklığı yaşadım.”
Üniversite tercih dönemi bitti ancak Lubunya Tercih Yapıyor serisi büyümek istiyor. Farklı şehirlerden farklı üniversitelerden lubunyalar seriyi katkılarıyla geliştirmek istedi, bu yüzden kısa süreliğine seriye devam edeceğiz! Çünkü bu serinin, tercih dönemindeki lubunyalara destek olmasını istediğimiz kadar yerleştirmelerle birlikte yeni bir şehre ya da kampüse ayak basacak lubunyalar için bilgilendirici bir not olarak kalmasını da arzu etmiştik. Umarız ki yıllarca genç lubunyalar için hep birlikte bu hafızayı canlı tutabiliriz.
Daha önce de hatırlattığımız gibi: Bu seri, tek bir lubunyanın belirli bir dönem içindeki deneyimini kapsıyor. Üniversitenin farklı kampüslerin, farklı bölümlerinden hatta aynı dersi alan lubunyaların tecrübe ettiklerinin dahi birbirinin aksi olabileceğini göz önünde bulunduruyoruz. Çünkü hepimizin deneyimi biricik.
Kampüs güvenliğinden barınma sorunlarına, ders içeriklerinden burs imkanlarına, üniversite personelinin tutumlarından şehirdeki koli fırsatlarına kadar pek çok şeyden konuşmaya kısa süre devam edeceğimiz Lubunya Tercih Yapıyor serisinin kırkıncı konuğu Anadolu Üniversitesi’nden Alp.
LTY Serisi #39: İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nden Zeze anlatıyor
Alp, Anadolu Üniversitesi Resim Öğretmenliği’nden yeni mezun. O da pek çok öğrenci gibi pandemi ile geçen dönemin üniversite öğrenciliğine dair beklentilerinin karşılanmamasında büyük etmen olduğunun altını çiziyor. Alp’in bir diğer beklentisi ise karşılaşacağı LGBTİ+fobiymiş. Ancak Alp kampüste neredeyse hiçbir sorun yaşamadığını aktarıyor. Bir özne olarak memnun olmadığı ender şeyler ise kampüste cinsiyetsiz tuvalet hakkının karşılanmaması ve LGBTİ+ toplulukların eksikliği olduğunu ifade ediyor.
Başka öznelerin deneyimlerinin farklı olabileceğini hatırlatarak Anadolu Üniversitesi’nin onun için güvenli bir alan olduğunu aktaran Alp, akranlarının ve hocalarının rolünün kampüsteki yaşamını çoğunlukla kolaylaştırıcı yönde işlediğini anlatıyor. İlk senesinde atanmış ismiyle hitap etmekte ısrar eden öğrencilerin olduğunu; ancak dört senenin sonunda tüm sınıfın ona ismi ile seslendiğini aktarıyor Alp ve ekliyor: “Bu benim en büyük zaferimdi.”
Barınma sorunu yaşayıp yaşamadığından da konuştuğumuz sohbet, üniversitesinin bulunduğu şehirde yaşayan ailesinin yanında kalan Alp’i açılma günlerinin zorluğuna götürüyor. Üniversite hayatının ilk senesinde, trans deneyime sahip olduğu için ailesinden ve akrabalarından yoğun baskı gördüğünü aktaran Alp, üniversiteyi bitirmiş olmasına rağmen hala o dönem yaşadıklarının yükünü taşıdığını ifade ediyor.
Aldığı eğitime dair detaylı bilgi veren Alp, sadece teorik bir eğitim almadığını bölümünün kendini geliştirme imkanı da sunduğunu aktarıyor. Gerisini Alp’ten dinleyelim…
Senin tercih döneminden başlayalım istersen. Üniversite tercih dönemi nasıl geçmişti, sen neye göre tercih yapmıştın onlardan bahseder misin?
Tercih dönemim diğer öğrencilere göre farklı işledi. Çünkü ben bütün üniversitelere bölümüm gereği yetenekle girmek durumundaydım. Bu nedenle mezun olduktan sonra iki yıl boyunca atölyeye gittim. İlk tercihim her zaman Eskişehir Anadolu Üniversitesi’ydi. 24 yıldır Eskişehir’de yaşadığım için hem de Anadolu Üniversitesi’nin kaliteli bir eğitim vereceğini düşündüğüm için ilk tercihimdi.
Onun dışında Hacettepe’nin, Kütahya’nın sınavlarına girdim. Kütahya’nın sınavını sadece kendimi denemek, heyecanımı atmak amacıyla girmiştim. Çünkü yaşayabileceğimi düşündüğüm bir şehir olarak görmedim. Seçimlerimi tamamıyla yaşayabilir miyim, barınabilir miyim diye yaptığımı net bir şekilde söyleyebilirim. Sınavlara girdiğimde çevreyi ve şartları da bu yüzden gözlemledim. Mesela Kütahya’da çok fazla gerildiğimi söyleyebilirim. Hacettepe’nin rahatlığını hissetsem de ortamına biraz önyargıyla yaklaştım. Yani belki de bu yüzden çok fazla Anadolu Üniversitesi’ni istedim diyebilirim. Hem büyüdüğüm yer olması yönüyle alışabileceğim tek şey okul ve dersler olacaktı. Bu isteğim de iki yıl sonra gerçekleşti.
Anadolu Üniversitesi’ne gelmeden ne umuyordun? Beklentini karşıladı mı?
Anadolu Üniversitesi’ne gelmeden önce dört yılı dolu dolu geçirmeyi bekliyordum. Fakat pandemi nedeniyle bu durumun eksilerini yaşadım. İlk bir buçuk yıl okula gidebildiğim dönemde de tek sıkıntı belki de uygulamalı ders saatlerinin daha az olmasıydı. Okul yapısı ortamı bakımından beklentimi fazlasıyla karşıladı. Özellikle okula girmeden önce karşılaşabileceğim bütün fobik senaryoları kafamda kurmuştum. Bir durum dışında kafamda kurduğum hiçbir senaryoyu neredeyse yaşamadım diyebilirim. Aslında şunu da söyleyebilirim. Üniversiteye girdiğim, hatta adımımı atmamla birlikte hiçbir şekilde kötü bir bakışla karşılaşmadım.
Okula dair memnun olduğun ve olmadığın şeylerden bahsedebilir misin?
Bölümüm gereği memnun olmadığım kısımlar vardı. Özellikle uygulama saatleri az olması bahsettiğim üzere bu konuda bir hayal kırıklığım oldu. Bunun dışında ortam çevre ve şartları beklentimi karşılar nitelikteydi. Memnun olmadığım tek bir kısım oldu o da cinsiyetsiz tuvaletlerinin olmamasıydı. Her ne kadar görünür bir birey olsam da tuvaletleri kullanmakta çok fazla çekindim. Belki buna ekleme yaparsak LGBTİ+ toplulukların yeterli olmaması da olabilir.
Nasıl bir kampüs ortamı sunuyor sence Anadolu Üniversitesi?
Anadolu Üniversitesi kampüs olarak şartlar açısından bence çok kaliteli bir üniversite. Kütüphanesinden tut, içinde bulunan kafelerine kadar belki de… Öğrencinin dersten sonra rahatlıkla vakit geçirmesine ortam sağlıyor. Kampüse ilk girdiğimde belki de keşfettiğim ilk yer Kare’ydi. Üniversitede Güzel Sanatlar Fakültesi’nin (GSF) tam yanında, öğrencilerin ipin üstünde yürüdüğü çimenlere yayıldığı bir alandı ve gerçekten hiç kimsenin umursamadan vakit geçirebileceği bir alan yaratılmıştı.
Bununla birlikte farklı bölgelerde kafeler, marketler yerleştirilmişti ki diğer üniversitelerle en azından biriyle kıyaslarsam gerçekten öğrencinin isteğini karşılar nitelikte bir üniversiteydi. Diğer artılardan bahsedersek özellikle bu dönem farklı kültürlerdeki öğrencilerin panayırları oldu. Çeşitli kültürleri görme ve tanıma fırsatımız oldu. Özellikle bu yıl Sinema Anadolu, ödüllü film gösterimleriyle insanları büyüler nitelikteydi.
Aldığın eğitim hakkında neler söylersin?
Aldığım eğitim şu an biraz yarım gibi hissediyorum. Bunun tek sebebi belki de pandemi. Yeterli düzeyde kendimde büyük bir gelişimi genel kültür alanında oldu.
Özellikle bölümüm hakkında bilgi verirsem: İlk yıl bütün öğrenciler aynı eğitimden geçtik. Uygulamalı, teorik derslerle dolu dolu geçirdik. İkinci yılda, bir ana sanat seçmemiz gerekiyordu. Grafik ve resim olarak ikiye ayrıldık. Bununla birlikte dört yılı bitirdiğimizde üç yan sanat almamız zorunluydu. Baskı, heykel, grafik gibi yan sanatları her dönem bütün resim öğretmenliği öğrencileri olarak aldık. Bu dersleri eğitim bakımından değerlendirdiğimde GSF’ye göre daha ayrıcalıklı olduğumuzu düşünüyorum bu açıdan çünkü bu üç yan sanat hakkında da hocalarımızın bizi fazlasıyla iyi eğittiğini düşünüyorum. En azından pandemi olmadığı dönemde aldığım yan sanatları ve ana sanatı beni belirli yerlere getirdiği görüşündeyim. Fakat o istediğim noktaya geldiğimi düşünmüyorum. Çok iyi hocalarla çalıştım özellikle bunu belirtmek istiyorum. Sadece öğretmenlik adına değil de sanat hakkında bir sürü teorik ve uygulamalı fikir edindik. Sanat tarihi, çağdaş sanat, her dönem bu tür derslerimizle sanattaki düşüncelerimizin değişimine yardımcı olduklarını düşünüyorum. Bunun dışında sadece ders odaklı gitmedik.
Filmlerden, müziklerden, kitaplardan konuşuyorduk ki bu benim için artı bir durumdu. Tek tip veya monoton bir durum yaşamadım. Bu bölüme geleceklere tek bir tavsiye verebilirim. Bir tane ana sanat hocasıyla sınırlı kalmayın. Çünkü ben iki ana sanat hocasından ders aldım. Hangisi bana daha uygunsa, tarz olarak gelişim bakımından onunla devam ettim. Yan sanat bakımından her hocanın kendine özgü öğretme biçimi olduğunu üniversiteye geçince net bir şekilde anladım. Çünkü bazı hocalarımız uygulamalı bir dersi kendimizin öğrenebileceğine inanıyordu. Müfredata gelecek olursak, belki de bu hocalarımızın da serzenişte bulunduğu bir kısımdı. Çünkü uygulamalı saatler 5 saatle sınırlıydı. 5 saatle sınırlı kalması bizi çizim olarak geriye attı. Bunun yerine koyulan dersleri çok fazla yeterli görmedim.
Müfredat dışında kütüphanede sabahladığım çok zamanım oldu. İki katlı ve büyük olması bizim için çok ayrıcalık taşıyordu. Her türlü istediğimiz kısımda ders çalışma imkanı buluyorduk.
Aşağıdaki cevap LGBTİ+’lar için tetikleyici olabilecek ögeler barındırıyor: Baskı, psikolojik şiddet, ayrımcılık.
Nerede kalıyorsun barınma ile ilgili sorun yaşadın mı?
Eskişehirli olmam ve aile evinde yaşamam sebebiyle artı ve eksi yönlerini yaşadım. İlk olarak artı yönleri: Yurt sorunu, ev arkadaşlığı gibi sorunlarla karşılaşmadım. Bir sürü trans erkek yurt sorununa maruz kalıyor. Ben bu konuda ayrıcalıklıydım fakat bunun dışında aile faktörü benim için sorun yaratıyordu. Yani aile evinin eksi yönlerini sürece başlayamamakla yaşadım.
Aileme üniversitenin ilk yıllarında açılmak durumunda kaldım. Alacağım tepkileri bildiğim halde bunu yaptım. Tepkileri tamamıyla olumsuzdu. Saçıma, kıyafetime, davranışlarıma açılmadan önce de karışıyorlardı. Fakat bunu tamamıyla neden olduğunu bilmedikleri için yapıyorlardı. Açıldığımda bu durumu daha kötü bir hale getirdi. Çünkü artık bildikleri bir şeyin, onların diliyle söylüyorum “düzeleceğini” umdukları için bunun daha fazla üstüne gitmeye başladılar. Tabii ki bir süre sonra baskın çıkan kişinin ben olduğumu gördüklerinde bu duruma alışmak zorunda kaldılar. Fakat bunun acısını, dört yıl boyunca sürece başlayamamakla ben çektim. Hem öğretmenlik okumam, atanmış ismimi kullanmak zorunda kalmam bu durumu çıkmaza soktu. Ve şunu da söylemek mümkün evet aile içinde baskın çıktım ama bunu sadece kıyafetlerimi saçımı kabul ettirmekle yapabildim.
Aile yanında yaşayan trans bireyler çok iyi bilir. Ailenizle dışarı çıkmaktan kaçınırsınız. Ailenizin tanıdığı akrabaları gördüğünde hep bir sorgulama yaşarsınız. Kendimi bu yönden hep geri çektim. Her karşılaştığım akraba, tanıdık ailemi bana karşı daha çok baskı yapmaya zorluyor gibi hissetim. Her seferinde “Bu kim oğlun mu?”… Buna tabii ki ağız dolusu evet demek isterdim. Fakat ailenin yıllar boyu kızı olarak büyüttüğü birini kabul dahi etmemişken buna evet demesi imkansız gibi bir şeydi.
Bununla birlikte psikolojik baskıyı fazla yaşadım. Manipüle edilmeye çalıştım, öfke krizleri geçirdim. Çünkü her seferinde saçınızı kestirdiğinizde aynı surat ifadesini görmek yıpratıcı hale getirebiliyor. Defalarca bu durumun nedenini araştırma çabalarıyla birlikte çocukluk travmalarımın ortaya koyulması da yıpratıcıydı. Çünkü insanlar bunun nedenine mutlaka bir sebep arama gereği duyuyorlar. Özellikle onlara göre düzeltme terapileri veya dini yöntemlerle geçeceğine inandıkları bir duruma da dönüşüyor. Bunların hepsini üniversite yıllımın ilk senesinde yaşadım.
Buna nasıl izin verdiğime gelecek olursak... Psikolojimi alt üst etmelerine rağmen bunlara karşı koymadım. Çünkü olmayacağını görmelerini istedim. Sayamayacağım kadar psikolog değiştirdik. Hiç denenmemiş, iyi geleceklerini düşündükleri her şeyi yaptım. Fakat şu an bu yazıyı okuyacaklara tek tavsiyem buna izin vermemeleri. Çünkü ben ne kadar bu yaptıklarının gereksiz olduğunu, hiçbir şeyin onların tabiriyle düzelmeyeceğini anlatmaya çalıştıkça ve bunlara izin verdikçe kendi psikolojimi bitirdim. Üniversiteyi bitirdim ve hala o dönemlerin acısını çok fazla yaşıyorum.
Burslara erişim imkanın oldu mu? Eğer çalışman gerektiyse iş bulman zor muydu, LGBTİ+ bir öğrenci olarak deneyimlerin nasıldı?
Geri ödemeli kredi çıktığı için ailemle yaşadığımdan dolayı alma gereği duymadım. Bununla birlikte üniversitede okurken derslerimin yoğunluğundan çalışmadım.
Üniversitenin birinci yılında evden çok fazla bunaldığım ve psikolojimin alt üst olduğunu düşündüğüm bir dönemde yaz tatilinde bir kafede çalıştım, kafeye bir arkadaşımın sayesinde girmiştim. Tabii ki oraya girmeden önce birçok yere kendim başvuru yaptım. Bu başvurulardan hep olumsuz sonuç aldım. Çünkü “Bay” aranıyor yazısını görüp girdiğimde aldığım cevap hep aynıydı. Arkadaşımın sayesinde girdiğim kafede de kapıda duruyordum. Tabii ki çok fazla durumla karşılaştım. En basit örnek iki tane liseli gencin yanıma gelip trans mısın diye sorduğunu hatırlıyorum. Bu sorunun cevabını öğrenme amaçlarını hep merak ettim açıkçası. Çünkü birinin cinsiyetini öğrendiğinizde kimsenin eline bir şey geçmiyor.
Özellikle bir LGBTİ+ öğrenci olarak kampüs deneyimini de konuşmak isteriz. Kampüse girmeden önce beklentilerin neydi, ne umdun ne buldun?
Bir LGBTİ+ olarak üniversiteye girmeden önce çok fazla hayal ettiğim şey topluluklara girmekti. Aktif olarak rol almak isterdim. Çalışmaları bulunan bir topluluk hayal etmiştim. Bunu üniversitede göremedim ve hayal kırıklığı yaşadım.
Bunun dışında beklentim hep bölümüme yönelik oldu. Çok fazla gelişmek ve istediğim noktaya gelmek istedim. Bu benim için karşılanmadı veya ben o noktaya erişmekte çok zorlandım. Yani bir LGBTİ+ öğrenci olarak fobik bir ortam olmaması benim beklentimin özellikle üstündeydi. Çünkü aslında beklediğimiz durum fobinin olmamasıydı. Diğer umduğum durumlar hep kampüse yönelik oldu.
Bir LGBTİ+ olarak kampüste, derste, yemekhanede, kantinde, tuvaletteki deneyimlerinden bahsetmek ister misin?
Özellikle bu sayılanların içinde tek tuvaletlerde sıkıntı yaşadım. Ben bir transım, erkekler tuvaletine girmekten çok fazla çekiniyordum. Belki de atanmış adımdan sonra tek çekincem bu olmuştu. Bu dışında bir şey yaşamadım açıkçası. Çünkü hiçbir şekilde kampüste, derste, yemekhanede transfobiyle karşılaşmadım, ki görünür bir bireyim. Sınıftan ya da tanıştığım bir insandan kendimi gizlemedim. Tabii ki bu benim deneyimim sonuç olarak Anadolu’da okuyan biri belki sınıfında veya kampüste olumsuz bir şey yaşamıştır.
Senin deneyimlerin içinde kampüsün, okulun veya yaşadığın şehrin olumlu yönlerinin olduğu bir şeyler var mı?
İlk olarak kampüsten bahsedecek olursam gayet medeni bir ortam olarak görüyorum. Tabii ki bu benim düşüncem. Bir başkası hayır çok kötü bir ortam da diyebilir. Deneyimlerim doğrultusunda bütün yakın arkadaşlarım beni anlamaya yönelik davrandılar. İncitmekten korktuklarını net bir şekilde hissediyordum. Yanlış bir söylemde, davranışta bulunduklarında, ki bunu bir defa yaşadım, tekrar eden bir olayı asla yaşamadım. En yakın arkadaşlarımın yaşadığım bütün olaylara karşı desteğini her zaman hissetim. Özellikle Onur Yürüyüşü’ne katılmak istediklerini ve yardım edebileceklerini dile getirdiler. Bununla birlikte ödev olarak toplumsal cinsiyet konularını özellikle ele alıyorduk. En basitinden hocalarımızın da zaman zaman LGBTİ+’lara yönelik olumlu konuşmalarıyla karşılaştığımı da belirtmem gerekiyor.
Hocalarının ve öğrencilerin LGBTİ+ öğrencilere ve LGBTİ+ gündemlere yaklaşımları nasıldı?
Ben resim öğretmeniyim bu nedenle eğitim binasında derslerimizi görüyorduk. Fakat tabii ki eğitim binasının dışında bir binada uygulamalı ve teorik derslerimizi işliyorduk. Bu yüzden herkes neredeyse birbirini tanıyordu. Hocalarımın hiçbir kötü durumuna şahit olmadım. Özellikle derslerinde çok az da olsa kuir teoriden bahseden hocalarımız vardı. Bunun dışında hiçbir şekilde sorgulanmadım. Özellikle hocalarımız destekleyici bir biçimde karşılıyorlardı. Hiç unutamadığım şey, heykel hocama atanmış ismimi kullanmadığımı söylediğimde “Bana neden daha önce söylemedin?” diye kızmıştı. Ve bir daha atanmış ismimi kullanmamıştı.
Bu açıdan hocalar bakımından gayet iyiyken öğrencilerde sorunlar yaşadım. İlk senemde atanmış ismimi kullanmamalarını istediğimde çok fazla sorgulandım ve inatla bunu yapmaya devam edenler oldu. Fakat bakıldığında sınıfta tek görünür bireydim ve kendimi hiçbir zaman saklamadım. Dört yılın sonunda herkes hitap edilmek istediğim adımla sesleniyordu. Bu benim en büyük zaferimdi. Çünkü ben hiç kimsenin gözüne ne kimliğimi soktum ne de kimliğimi yok saydırmıştım.
Aşağıdaki cevap LGBTİ+’lar için tetikleyici olabilecek ögeler barındırıyor: Taciz, şiddet.
Kampüsün neler sunduğundan bahsettik, biraz da şehirden bahsedelim. Nasıl bir yer sence Eskişehir?
24 yıldır Eskişehir’de yaşıyorum buranın yerlisiyim. Bir öğrenci ve yerlisi olarak ilk olarak artı yönlerinden bahsedersem ulaşımın her yere çok kolay olduğunu düşünüyorum. Özellikle okul dönemimde sürekli tramvay kullanıyordum çok uzak bir mesafe olmadığı sürece, rahat bir şekilde istenilen yere de yürüyerek gidebiliyordum. Ayrıca Eskişehir’de belirli bölgelerde güvenli alanlarımız var. Hatta 1. Onur Yürüyüşü’nde toplandığımız kafeler var ki bu kafelerin hepsini lubunyalara duyuruyoruz. Özellikle Uçurtma, Cups Pubs, Hey Joe, Hera gibi ki şu an aklıma gelenler sadece bu kadar ki bu kafelerin hepsi lubunya dostu olarak bilinen kafeler. Tabii ki lubunya dostunun yanında tam tersi düşmanı olanda birçok kafe barda var.
Üniversiteye başladığım dönemde tabii ki her şey daha ucuzdu fakat şu an bir öğrencinin oturmak istediği bir apart, yurt çok pahalı. Bunu şu an okula devam eden arkadaşlarımın yakınmalarından dolayı söylüyorum. Özellikle bölümüm uygulamalı ve masraflı bir bölüm olması yönüyle son sene çok fazla zorlandım. Bu tabii ki şehir dışında ülkenin zorluklarından biriydi. Üniversiteye başladığım ilk sene ve son sene yaptığım masraflar birbirinden farklıydı. Yani şöyle düşünüyorum eğer şu an 19 yaşında olsaydım ve üniversiteye başlasaydım gerçekten çok fazla zorlanırdım. Bölümüm gereği ilk sene çok olmasa da ikinci üçüncü senelerde çok fazla tuval, boya masrafımız oluyordu. Bunlar 4 sene önce karşılanabilirken şu an bu çok zor.
Eskişehir’in diğer şehirler gibi artı ve kabullenici tarafı yanında kabullenmeyen tarafıyla da karşılaştım. Bununlar ilgili birçok deneyimim oldu. İlk olarak bakışları üstünüzde hissediyorsunuz. Bu her yerde böyle fakat çok fazla vücudunuza bakıyorlarsa bu kadınsanız da erkekseniz de rahatsız ediyor. Dikkatlice gözleriyle her şeyine kadar incelenmeyi de maalesef Eskişehir’de olmama rağmen yaşadım.
Bunlar anlatacaklarımın en hafif olanı, en fazla rahatsız eden ve insanın psikolojisini alt üst eden taraflarını da yaşadım. Bir yaz tatilimde tam dört defa sözlü tacize uğradım. Bunu kız arkadaşımla dolaşmaya çıktığımda daha fazla yaşadım. Çünkü onların tabiriyle kız mı erkek mi anlamlandıramadıkları biri ve yanında saçı kısa bir kadının birlikte dolaşması fobik sinyallerini göndermeye yetiyordu. Bunun dışında motorla yanımıza gelmeye çalışan bir grup ergenin sözlü tacizine maruz kaldık.
El ele tutuştuğumuzda bakışların çok fazla olduğunu net bir şekilde hissediyorduk. Fakat hiçbir zaman bir iki bakış yüzünden davranışlarımdan vazgeçmedim. Çünkü biz insanları hak ve özgürlüklerini çiğneyen bir durum yapmıyoruz. Saygısızlık veya şiddette, tacizde bulunmuyoruz. Bu durumlara gözlerini kapatan bütün insanlar nedense onların normlarına uymayan iki kişinin ele ele tutuşmasını anormal buldukları için bizi gözleriyle taciz edebiliyorlar.
Bu yaz tatilinde tekrar aynı durumlardan birini yaşadım. Bir eğlence mekanında arkadaşlarım gittiği için tek başıma saat doldurmak için dans ederken bir anda bir adam yaklaştı yanıma. Her şey normal dans ediyoruz. Doğal bir şey tarzlarımız aynı, hiçbir gariplik yokken dışarıya çıktığımda adamın niyetinin farklı olduğunu anladım. Evine çağırdı, beyanımı anlattığım halde bunu yaşadım. Gelmek istemediğimi defalarca söylememe rağmen adamın farklı sözlerine maruz kaldım. Sözlü tacizine devam etti ve ben tabii ki buna katlanamayıp ortamı terk ettim. İnsanlara trans erkeğim dediğimde net bir şekilde anlamasını beklediğim bir durumu burada da bekledim. Ama adam ne benim beyanımı kabul etti ne de sözlü tacizini kesmeyi bitirdi.
Deneyimlerimden bahsedersem ben genellikle LGBTİ+ topluluklarında bazı problemler yaşadım. Beyanımın sorgulanmaya çalışması veya yaşımın büyüklüğünü ve sürece girmememi başka sebeplere bağlayan insanlarla karşılaştım. Topluluk dedim ama bunu kişisel olarak bazı insanlardan duyduğumu belirtmem gerek. Çünkü bunu genellersem çok sevdiğim arkadaşlarıma haksızlık olur. 2. Onur Yürüyüşü’nde sesleri bütün Eskişehir’de yankılanan bütün lubunyalar benim ailem gibidir. Yani bazı insanlar ne kadar sorguluyorsa LGBTİ+ olmasına rağmen bunu yapıyorsa, oradaki insanlar gerçekten en ufak bir durumda her zaman arkamda oldular.
Bir lubunya olarak, sana kampüs yaratma imkanı verilse nasıl bir yer yapardın orayı?
İlk olarak tuvaletlerin cinsiyetsiz olmasına özellikle önem verirdim. Çünkü dışarıda nasıl güvenli alanlar dediğimiz kafelerde cinsiyetsiz tuvaletler arıyorsak, okul ortamımızda da bunun olmasını istiyoruz. LGBTİ+ özel film gösterimleri koymak isterdim. Özellikle bu film gösterimlerini herkese duyurarak yapmak isterdim. Bana kalsa tabii ki bütün merdivenleri rengârenk boyardım. Anadolu Üniversitesi’nde şu anki düşüncelerimle kesinlikle bir topluluk kurardım. Bu toplulukta bilinçlendirme yapmaya çalışırdım. Çünkü LGBTİ+’ların birbirlerine olan saygısının bazı durumlarda sıfıra düştüğünü gördüm. Bir trans erkeğe, “Lezbiyen misin?” sorusunun cinsiyet atadığını bilmeyen lubunyalarla yolum kesişti. Ve bu durum aynı zamanda trans kadınlar için de geçerli, aynı soruları farklı şekilde alıyorlar. Bunların ne kadar kırıcı olduğunu bilmeyen LGBTİ+’larla bilgilendirmeye yönelik çalışmalar yapardım.
Anadolu Üniversitesi’ni tercih etmeyi düşünenlere söylemek istediğin bir şey var mı?
Anadolu Üniversitesi hakkında bireysel olarak deneyimlerimi aktarmaya çalıştım. Tabii ki burada çok az vakit geçirdim, deneyimlerim sınırlı da olsa yaşadığım ufak şeyleri de kendimce çözdüm. Eğer benim gibi LGBTİ+ öznesiyseniz, ben okulumda hiçbir şekilde rahatsız bir durumla karşılaşmadım. Bu yönde soru işaretlerinizi kendi açımdan cevaplamaya çalıştım. Anadolu Üniversitesi’ni tercih etmek isteyenlere tavsiyem kendi beyanlarını hiçbir şekilde gizlemesinler.
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.