14-28 Mayıs Seçimlerini ve TBMM’nin 27. Dönem 6. Yasama Yılını, LGBTİ+ hakları bağlamında izleyerek elde ettiklerimizi Ankara’da kamuoyuyla paylaştık.
>Seçim İzleme raporu için tıklayın<
>Meclis İzleme raporu için tıklayın<
Cuma günü (27 Ekim) Tüm Bel-Sen’de düzenlenen lansmana Ankara’daki LGBTİ+ dernekleri ile LGBTİ+ aktivistleri, hak örgütleri, üniversitelerden araştırmacılar, Ankara Barosundan avukatlar, üniversiteli LGBTİ+ topluluklarından öğrenciler ile HEDEP’ten ve TİP’ten temsilciler katıldı.
Derneğin Siyasal Katılım ve Savunuculuk Programı’nın çalışmalarının çıktılarının üç bölümde sunulduğu etkinlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi 27. Dönem 6. Yasama Yılının LGBTİ+ Hakları Bağlamında İzlenmesi Raporu ile Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekilliği Seçimlerini LGBTİ+ Hakları Bağlamında İzleme Raporu tanıtıldı ve 2023 yılı boyunca hem siyasetin hem Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama faaliyetinin konusu olan anayasa değişikliği gündemine ilişkin oturum düzenlendi.
LGBTİ+’ların etkinliklerinin dahi suçlulaştırdığı bir dönemde, lansman için mekan sağlayan Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası’na (TÜM BEL-SEN) ve süreçteki katkıları için İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi’ne sonsuz teşekkürler!
Lansmanın açılış konuşmasını gerçekleştiren, ilk oturumun da sahibi ÜniKuir Siyasal Katılım ve Savunuculuk Programı Koordinatörü Mahmut Şeren, TBMM’nin 27. Dönem 6. Yasama Yılını LGBTİ+ hakları bağlamında inceleyerek elde ettikleri bulguları paylaştı.
Rapor, Ekim 2022’den seçim nedeniyle ara verildiği Nisan 2023’e kadar Meclis’in faaliyetlerinde LGBTİ+’ların nasıl yer bulduğunu -ya da bulamadığını- ortaya koyuyor. Başka bir deyişle Meclis’teki genel kurul toplantıları, milletvekillerinin Meclis’te düzenlediği basın toplantıları, siyasi partilerin haftalık grup toplantıları, komisyon toplantıları, kanun teklifleri, meclis araştırma önergeleri, yazılı soru önergeleri, genel görüşme önergeleri ve Meclis soruşturma önergelerinde “LGBTİ+’lar var mıydı?”; varsa “Hak temelli mi isimleri geçti yoksa nefretin hedefi haline mi getirildiler?”, yer almadılar ise “Nerelerde olması gerekirken unutuldular?” sorularına cevaplar sunuyor.
İzleme çalışması ile elde ettikleri bulguları özetleyen Şeren, Meclis’te grubu bulunan beş siyasi partinin grup başkan vekillerinin hiçbirinin her genel kurul birleşiminin başındaki konuşmasında LGBTİ+ haklarından bir kez dahi söz etmediğini; LGBTİ+’ların maruz kaldığı onca hak ihlaline rağmen yarısının dahi Meclis’in gündemine giremediği ancak çokça kez ayrımcı söylemlerle konu edildiğini; iktidar kanadının LGBTİ+’lara ilişkin argümanlarına başta Anayasa değişikliği gündemi olmak üzere muhalefet milletvekillerinin yeterli yanıtlar veremediğini hatırlattı.
Şeren’in paylaştığı en çarpıcı bilgiler arasında, 2018 Genel Seçimlerinden evvel adaylık sürecinde LGBTİ+ haklarını savunmaya söz veren yedi milletvekilinin tek bir faaliyetinde dahi LGBTİ+’ların yer almadığı gerçeği vardı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda, TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil’in LGBTİ+ haklarını savunduğu için iktidar partisi grubu ta- rafından yuhalanmasının ise geçen dönem Meclis faaliyetlerinin en dikkat çekici düşmanlaştırma örneklerinden biri olduğu hatırlatıldı.
Rapora ve izleme çalışmasının yöntemine dair katılımcı sorularının cevaplandığı oturum sonunda Şeren, Siyasal Katılım ve Savunuculuk Programının 28. Dönem’de izlemeye devam edeceği TBMM’nin birinci yasama yılına ilişkin gözlemlerini de paylaştı.
Etkinliğin ikinci bölümünde ÜniKuir gönüllülerinden Enes Hocaoğulları, LGBTİ+’ların ana odak haline geldiği 14-28 Mayıs Seçimleri sürecinde siyasiler tarafından LGBTİ+’lara dair üretilen söylemleri izleyen Siyasal Katılım ve Savunuculuk Programı’nın ortaya çıkardığı bulguları tanıttı.
Yüksek Seçim Kurulu tarafından ilan edilen seçim kampanya döneminin başlangıç tarihi 18 Mart’tan seçimin ikinci tur ile son bulduğu 28 Mayıs tarihleri arasındaki kampanya dönemini izlediklerini aktaran Hocaoğulları, verileri Cumhurbaşkanı adaylarının ve belirlenen siyasi aktörlerin katıldıkları mitingler, açılış törenleri, halk buluşmaları, basın açıklamaları, konuk oldukları yayın ve programlarından; sosyal medya hesaplarından; siyasi partilerin seçim beyannameleri ve ittifak protokollerinden; TRT’de yayınlanan propaganda konuşmaları ve belirlenen siyasi partilerin sosyal medya hesaplarından sağladıklarını açıkladı.
Çalışma sonucunda Cumhurbaşkanı adaylarının ve siyasi aktörlerin toplamda sadece 6 hak temelli söylemine rastladıklarını ifade eden Hocaoğulları, buna karşın 125 kez LGBTİ+’ları düşmanlaştıran, kriminalize eden, ötekileştiren, ayrımcı ya da nefret içerik söylem tespit ettiklerini aktardı. Seçim beyannamesi yayınlayan 11 siyasi partiden 3’ünün beyannamesinde LGBTİ+’ların hak temelli bir biçimde yer aldığını not düşen Hocaoğulları, 5’inde LGBTİ+ karşıtı politikaların varlığına rastladıklarını paylaştı.
Hocaoğulları sunumunda, resmi olarak Cumhurbaşkanı olan dört isim Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce ve Sinan Oğan’ın yanı sıra aday olma iradesini açıklayan Doğu Perinçek’in ve Fatih Erbakan’ın; Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayları Ekrem İmamoğlu’nun ve Mansur Yavaş’ın; Cumhurbaşkanı adayı çıkarmamasına rağmen Emek ve Özgürlük İttifakı’nın görünürlüğü yüksek iki partisi HDP ve TİP’in genel başkanları Pervin Buldun, Mithat Sancar ve Erkan Baş’ın seçim sürecindeki ürettikleri ve üretmedikleri söylemleri rakamlarla tek tek ortaya koydu.
Rapor tanıtımını, milletvekili adaylığı açıklanan açık kimlikli LGBTİ+’lar, seçim öncesi LGBTİ+ Hakları Sözleşmesini imzalayan adaylar ve seçim sürecine dair diğer gözlemler ile sonlandıran Hocaoğulları, ardından seçim izleme çalışması hakkında merak edilenleri cevapladı.
Lansmanın son oturumu ise ÜniKuir Siyasal Katılım ve Savunuculuk Programı’nın bir diğer gönüllüsü Seda Karakaş gerçekleştirdi. 24. ve 41. Maddelerinin değişimi ile hem kamuoyunun hem de Meclis’in gündemine damga vuran anayasa değişikliği tartışmalarını sunumuna taşıyan Karakaş, sözü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin anayasa tarihinden başlattı.
Türkiye’nin anayasa tarihinin oldukça karmaşık ve tartışmalı olduğunu hatırlatan Karakaş, anayasa değişikliğinin bu nedenle siyasetin sabit bir gündemi haline dönüştüğünü vurguladı. Mevcut Anayasa’ya dair yaygın eleştirileri dile getirerek Madde 10 gibi ayrımcılığa karşı yazılmış bir maddenin ayrımcılığa yasal zemin oluşturduğunu söyleyen Karakaş, tartışmalı anayasa tarihinden sözü bugüne getirdi.
Eş tanımını “kadın” ve “erkek” olarak belirginleştirecek Anayasa’nın 41. Maddesine yönelik değişiklik teklifinin, sadece bir ifade değişikliği olmadığını vurgulan Karakaş, anayasa değişikliği tartışmalarında görüleceği üzere bu gündemin LGBTİ+’lara yönelik nefret siyasetini daha da beslediğini ortaya koydu.
19-24 Ocak tarihlerinde, değişiklik teklifinin görüşüldüğü Anayasa Komisyonu’nda ortaya çıkan söylemlerin LGBTİ+’ları hasta, suçlu ya da sapkınmışçasına damgaladığını örneklerle gösteren Karakaş, Komisyon’da dillendirilen ve skandal denebilecek hak ihlallerini tek tek ortaya koydu. LGBTİ+’ların var oluşlarını “bilimsel açıdan açıklaması için” Komisyon’a bir ürolog çağrılması, en dikkat çeken örneklerden biri oldu.
Lansman, anayasa değişikliğine dair katılımcıların katkıları ve fotoğraf çekimi ile son buldu.
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.