ÜniKuir Derneği'nin düzenlediği kamp, birçok öğrenciye pandemi sonrasında ilk kez akranları ile yan yana gelme imkanı tanıdı.
ÜniKuir’in "Üniversiteli LGBTİ+ Kulüplerinin Güçlendirilmesi" projesi kapsamında düzenlediği dört günlük güz kampında 14 üniversite topluluğundan temsilci bir araya geldi. İzmir – Karaburun’da gerçekleşen buluşma, birçok öğrenci için pandemi sonrasında ilk kez lubunya akranları ile yan yana gelme imkanı tanıdı.
Örgütlenme, Savunuculuk, Eylemlilik, Akademi, Medya oturumlarının yanı sıra öğrencilerin ihtiyaçlarına göre belirlenen odak grup toplantılarının gerçekleştirildiği kampta, toplulukların hem ÜniKuir’le hem de diğer topluluklarla kamp boyunca kurduğu iletişimin/dayanışmanın sürdürülebilir hale getirilmesine ilişkin yollar arandı. Öte yandan, ÜniKuir Derneği’nin psikolog ve sosyal hizmet uzmanı ekip arkadaşları, öğrencilere isteğe bağlı olarak kamp boyunca ulaşabilecekleri danışmanlığı sundu.
Birinci gün: Tanışıyoruz
Kampın açılışı, tanışma oyunları ve tüm katılımcılarla birlikte kamp sözleşmesinin yazılması ile yapıldı. Tartışmaların sonunda ortaklaşma kurulan sözleşmeyle, geçirilecek dört gün için güvenli bir alan yaratılması amaçlandı. Kamp sonu değerlendirmesinde ise öğrenciler, “değişmeye ve gelişmeye açık” bu sözleşmenin topluluk içi toplantılarında ve düzenlendikleri etkinliklerde uygulamak isteyebilecekleri bir yöntem olduğunu ifade etti.
İkinci gün: Örgütleniyoruz, Savunuyoruz
Kampın ikinci günü, üniversite topluluklarının dayanışmaya ve örgütlenmeye ilişkin deneyim aktarımları ile başladı. Resmi topluluk statüsüne kavuşmanın dahi kampüs içerisinde özgürce faaliyet göstermeyi sağlamadığının hatırlatıldığı oturumda, üniversite bünyesindeki diğer topluluklarla dayanışmanın kimi zaman sorunları aşmakta etkili yöntem olduğu ifade edildi.
Pandeminin örgütlülüğe etkilerinin konuşulduğu aynı oturumda dikkat çeken, toplulukların dijitalde gerçekleşen faaliyetlerin güvenliğini sağlamaya ilişkin endişelerinin ortaklaşmasıydı. Katılımcıların kontrolü ve güvenli alan yaratmanın zorluğu gibi endişelerin yanı sıra her öğrencinin dijital kaynaklara erişiminin aynı ölçüde olmamasının yarattığı sorunlar da dile getirildi.
Dijitale geçiş, katılımcı sayılarında azalma ya da topluluklarda inisiyatifin belirli kişilerde yoğunlaşma riskini beraberinde getirse de bu süreci verimli geçiren grupların da olduğu görüldü. Sorumluluk paylaşımında başarılı olduğunu düşünen topluluklar, pandeminin negatif etkilerinden görece korunabildiklerini ifade etti. Öte yandan, topluluğa dahil olmanın sadece etkinlik örgütlemede görev almak manasına gelmemesi gerektiğinin hatırlatıldığı toplantıda oyun oynamanın, sohbet etmenin, birlikte vakit geçirmenin de toplulukların hayatta kalması için aynı ölçüde elzem olduğunun altı çizildi.
Nasıl bir kampüs?
Sabahki oturumlardan ikincisi savunuculuk alanını kapsıyordu. Öğrenciler kampüs içinde üstlendikleri savunuculuk faaliyetlerini sıraladı. Cinsiyetsiz tuvaletler, lubunyalar için güvenli ve görünür alanlar yaratma, hocaları aktivizmin paydaşlarından biri haline getirme, hayvan özgürlüğü gibi kesişimsel mücadelelerde aktif olma ve diğer topluluklarla dayanışma kurma gibi birçok alanda savunuculuk faaliyeti sıralanırken paylaşımlar gösterdi ki bazı topluluklar için hayatta kalmanın kendisi savunuculuk alanının temel mesaisini oluşturuyordu.
Aynı zamanda öğrencilerin nasıl bir kampüs hayal ettiklerinin konuşulduğu oturumda şu dilekler yer buldu:
-Kampüste vegan yemek
-Sadece lubunyalar için değil, herkes için güvenli alan
-Tüm öğrenciler için ücretsiz ve kapsayıcı psikososyal destek
-Akademisyenlerin dönüşümü
-LGBTİ+fobiyle mücadelede önleyici hukuki mekanizmalar
-Güvenli ve kapsayıcı spor
-Kampüs Pride
-Şehirden ve diğer fakültelerden izole olmayan gerçek bir kampüs
-Kuir çalışmaların akademide yerini alması
-Tarih derslerinin geçmişteki lubunya özneleri tanıması
-Ekonomik kaygılardan yoksun öğrencilik
-Trans dayanışması
İkinci günün öğleden sonra oturumları ise odak grup çalışmalarına ayrıldı. İlk oturumlardan çıkarılan problemlerden çeşitli başlıklar oluşturuldu ve öğrenciler, ihtiyaç duydukları ya da ilgilerini çeken odak gruplara isimlerini yazdırdı. “Psikososyal Destek, Psikoloji/ Sosyal Hizmet Eğitiminde LGBTİ+ Kapsayıcılık”, “Kampanyacılık Hedefleri ve Savunuculuk”, “Örgütlenme Pratikleri”, “Güvenli Alanların Yaratılması” ve “Hukuk” başlıklarının ortaya çıktığı grupların yürütücülüğünü, çalıştıkları alana göre ÜniKuir ekibinden kişiler gerçekleştirdi. 5 ayrı grup halinde gerçekleştirilen bu oturumlarda önce sorunlar belirlendi, sonra deneyim aktarımları yapıldı ve en son çözüm yolları arandı. Odak grupların çıktıları, oturumların ardından düzenlenen forumda diğer öğrencilerle paylaşıldı. İkinci gün, günün değerlendirilmesi ve geri bildirimlerle son buldu.
Üçüncü Gün: Akademide ve Medyada Var Oluyoruz
Kampın üçüncü günü, LGBTİ+ üniversite topluluklarının akademide ve medyada nasıl var olduğunu ve nasıl var olmak istediğini tartışmaya açan deneyim aktarımları ve fikirlere ev sahipliği yaptı.
Toplulukların ve bireysel olarak öğrencilerin akademide karşılaştıkları sorunların paylaşıldığı ilk oturumda, derslerin içeriğinden akademisyenlerin öznelere yaklaşımlarına kadar pek çok noktaya değinildi. İngilizce yürütülen derslerde öğrencilerin kendilerini tanımladıkları zamirlerin akademisyenler tarafından göz ardı edilmesi, öğrencilere atanmış isimleriyle hitap edilmesi, akademisyenlerin kuir teoriden bihaber olması ya da değinmekten kaçınması, müfredatların lubunya özneleri kapsamaması ya da tıp gibi alanlarda ‘bilimsel’ damgalamanın sürdürülmesi, toplumsal cinsiyet çalışmalarında dahi cinsiyeti ikili kurgulama, derslerde fobik söylemlerin önüne geçmeye yönelik çabaların olmaması ya da yetersiz kalması, derslerde konu LGBTİ+’lara geldiğinde çeşitliliği yok sayıp açık kimlikli öğrencilerin fikirlerini paylaşmaya zorlanması, toplulukların etkinliklerin engellenmeye çalışılması paylaşılan başlıca sorunlar arasındaydı.
Akademide pek çok öğrencinin maruz kaldığı sorunlara rağmen öğrenciler, direniş yöntemlerinden ve pozitif gelişmelerden de bahsetti. Engellemelere rağmen ödev ve projelerinde istedikleri konuları çalışmakta ısrar ettiklerini belirten lubunyalar, bazı hocaları dönüştürebildiklerini aktardı.
Günün ikinci oturumu medya başlığına ayrıldı. Öğrencilerin sosyal medyadaki görünürlüklerine ilişkin sıkıntılarını paylaştıkları etkinliğin diğer kısmında ÜniKuir’in yeni yayına giren medya portalının topluluklar için bir üretim alanına dönüştürülmesi fikri tartışıldı. LGBTİ+ üniversite topluluklarının her biri için ayrı alanın bulunduğu portalın medya politikasının ve yayın ilkelerinin tüm bileşenlerinin katkısı ile belirlenebileceğinin aktarıldığı toplantıda ÜniKuir Derneği ve öğrenciler karşılıklı ihtiyaçlarını dile getirdi. Öte yandan öğrenciler, dahil olmayı arzu edecekleri medya içeriklerine dair önerilerde bulundu.
Öğleden sonra, iki günlük oturumlar boyunca eksik kalan noktalara odaklanabilmek için odak gruplar oluşturuldu. “Gullüm ve Eylemlilik”, “Kesişimsellik”, “Medya ve Görünürlük”, “Psikososyal”, “İfşa Mekanizmaları ve Hayatta Kalan ile Dayanışma” başlıklarında en az dört öğrencinin katılımıyla odak grup oturumları gerçekleştirildi.
Dördüncü Gün: Kopmuyoruz
Dört günlük kamp, kamp değerlendirilmesi ve kamp boyunca kurulan iletişimin/arkadaşlığın/dayanışmanın nasıl sürdürülebilir hale getirilebileceğine yönelik fikirlerin paylaşılmasıyla son buldu. Pandemi gibi stresli bir dönemin ardından tekrar bir araya gelmenin iyi hissettirdiğinden ve kamp programının öğrencilerin talepleriyle belirlenmiş olmasının hiyerarşik ilişkilenmeyi kırdığından bahsedilen oturumda, kampta olmayan toplulukların da en yakın zamanda etkinliklere ve kurulan iletişime dahil edilmesi gerektiğinin altı çizildi.
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.