Depremde yitirdiğimiz LGBTİ+ aktivisti Begüm'ün ardından Özgür Gür, yol arkadaşından kalanları yazdı.
Haberi ilk aldığım andan itibaren beraber paylaştığımız anılarımızı hatırlamaya çalışıyorum. Benim hafızamda anlar bir akış halinde değil hep fotoğraflar halinde kalır; fotoğrafla beraber orada hissettiklerimi, düşündüklerimi hatırlarım. Duyduğumdan beri düşünüyorum, birkaç kare var aklıma gelen hepsi de yürüttüğümüz mücadele için yaptıklarımızla iç içe. Peki yürüttüğümüz mücadeleye dair güzel varlığı dışında “Onunla alakalı ne biliyorum ben?” diye hatırlamaya çalışıyorum.
Aklımda kalanlardan bir fotoğraf karesi kafenin üst katında: Yakın zamanda gerçekleşecek 10. ODTÜ Onur Yürüyüşü’nün toplantısında masanın öbür ucunda oturan Begüm’ün endişe dolu ama etrafı dikkatle izleyen, kararlı görüntüsü. Toplantının arasında birkaç cümle söyledikleri kulağıma çalınıyor, uyumakta uyanmakta zorlandığına, anksiyete dolu olduğuna dair. Sanıyorum ardından eski Onur Yürüyüşleri konuşuluyor, yüzlerce insanla şanlattığımız eski günlerden, elbet yapacaklarına dair bir şeyler söylüyor. Saatler saatler biz bunları konuşurken, yapmayı çok sevdiğim “Aha bakalım şimdi bu gruptan ileride kimler kalır?” diye düşünüyorum. Gözlerim renkli saçlarıyla, siyahlı dekolteli elbisesiyle, makyajıyla ona takılıyor.
Günler, geceler süren hazırlıklarda saatlerce konuşsak da toplantıların kimilerinden ayrılamazdık. Sonrasında, içerdik gullümümüze devam ederdik. Tam anımsayamıyorum hangisiydi ama aklımdaki karede bir yüzüncü yıl barında yine siyah tonlarıyla, makyajıyla bizi güldüren ve gülen Begüm var. O saate kadar konuştuğumuz yetmemiş gibi (yürüyüş konuşmuşuz yine ama) konu nasılsa bir şekilde pride’larda koli kesmeye, oradan hayatlarımızdaki insanlara geliyor. Geçmişten bir, iki parça şey anlatıyor sonra gullüme vuruyoruz. Kevaşeliğimizi yarıştırıyoruz; salak laçolardan kopardıklarını, çorladıklarını anlatıyor, gülüyoruz. Anlattıklarında ona yaşatılan travmalar var ama o travmaları gullüm alıkarak anlatıyor, hepimizden bir şeyler dökülüyor yaşadıklarımıza dair, paylaşarak güç buluyoruz.
Gecenin ilerleyen saatlerinden bir karede, endişelerini sözlere döküyor bu sefer. Her bir cümlesinde, insanların görebileceği zararlardan duyduğu korkusunu anlatıyor. “Ya biz yaşadığımız saldırıları dünya aleme duyurmaya çalışırken bunları görenler ne düşünecek?” diye soruyor, evet ama anlatmamız gerekiyor diye konuşuyoruz. Sakin kalmalıyız yürüyecek arkadaşlarımıza destek olabilmemiz için diye mutabık kalıyoruz, birbirimizi teskin ediyoruz.
Duyduğumdan beri mesajlaşmalarımıza bakıyorum, konuştuklarımızı hatırlamaya çalışıyorum, dinlemek istiyorum hatırlayanlardan. Hep o koşturmacanın içerisinde durduğumuz anlarda var sana dair şeyler. Sahi, ben ne kadar tanıyordum seni, beraber bu kavganın içinde olmaktan gurur duyduğum seni? Keşke daha çok tanıyabilseydim, koparmasalardı seni bizden. Yaşadıklarını düşünmeye korkuyorum, insanlar incinmesin diye endişe eden seni incitmelerine çaresiz kalışımıza yanıyorum, utanıyorum, öfkeleniyorum.
İlk defa oturup bir yazı paylaşılsın diye yazıyorum, yıllardır oturup yazmaya hep üşendim; ama bu sefer yazmak istedim az da olsa birkaç anına denk geldiğim güzel insan unutulacak diye, belki de ben unuturum diye korktuğumdan. Umarım gittiğin yerde mutlusundur, endişelenmiyorsundur kimse için.
---
ÜniKuir medya portalında yayınlanan köşe yazıları, yazarlarının sorumluluğundadır. Yazıların unikuir.org adresinde yayınlanmış olması, ÜniKuir’in metindeki görüşleri desteklediği anlamına gelmemektedir.
---
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.