Uzunca bir süredir Türkiye'de bir üniversitede "kadrolu" Sa, akademideki LGBTİ+ görünmezliğini ve bir türlü alışamadığı biat kültürünü anlatıyor.
Kapak fotoğrafı: Robert Neubecker / science.org
Bu yazıda ülkemizdeki üniversitelerde, yani akademide LGBTİ+ görünürlüğü ve/veya temsili üzerine kısa ve oldukça öznel bir fikir söylemeye çalışacağım. Yazı boyunca üniversite ve akademi kavramlarını aynı şeyi temsil edecek şekilde birbiri yerine kullanabileceğim. Fikir ve gözlemlerimi beyan etmeden önce, isterseniz gelin bu iki terimin birbiri yerine kullanılabilirliği üzerine küçük bir değerlendirme yapalım.
Akademi Vikipedi’de “en geniş anlamıyla bir yüksek öğrenim kurumu” olarak tanımlanıyor. Kelimenin kökeni ise en açık dilli filozof olarak tanımlayabileceğim Platon’un, Atina yakınlarında, öğrencilerine dersler verdiği Akademia isimli zeytinlikten gelmekteymiş. Öte yandan ‘üniversite’ye baktığımızda, kökenini Orta Çağ Latincesi’nden aldığını ve ‘bir konu etrafında birleşen herhangi bir topluluk ya da kurum’ anlamına gelen universitas kelimesinden türediğini görüyoruz. Ancak günümüzdeki yaygın anlamının “yüksek öğretim kurumu” olduğunu da öğreniyoruz hemen. Demek ki, gerçekten de bu iki terim (üniversite ve akademi) aynı anlama gelebiliyor. Güzel...
Evet, lafı daha fazla uzatmadan asıl konuya girelim artık. Neydi asıl konumuz? Akademide LGBTİ+ görünürlüğü... Hah, evet!
Peki ben bu konuya neden ilgili duyuyorum? Çünkü, ben de, 9 yılı aşkın süredir ülkemizin sözümona büyük şehirlerinden birinde bir üniversitede, akademik kadroda yer almaktayım. Ve kendimi cis-eşcinsel bir erkek olarak tanımlıyorum. İşin acıklı yanı, bunu çalıştığım kurumda neredeyse hiç kimsenin bilmemesi. Üniversitemiz akademik kadrosunda bulunan bireylerin büyük çoğunluğunun, bırakın benim böyle olduğumu bilmesini, eşcinsel ve cis kelimelerinin tam karşılıklarını bildiklerinden bile şüpheliyim açıkçası.
Şimdi durun.
Kasedi biraz geri sarıyorum...
Ben 1982 yılında Adana’da doğdum. Kalabalık bir ailenin en küçük çocuğu olarak ezilerek/büzülerek ve her daim ‘kız kılıklılığı’ndan utandırılarak nihayet büyüdüm ve 2000 yılında, ülkemizin başkentindeki (ülkücü) bir üniversiteye öğrenci olarak yerleştim. Yani, akademiyle fiziksel olarak tanışıklığım 22 yıl önce bir Eylül ayına rast geliyor. Üstelik daha bu temastan başlayarak, özgürlük yuvası olarak hayal ettiğimiz üniversitelerin nasıl birer kafese, toplama kampına, ıslahevine, işkence odasına dönüştürüldüğünü çok iyi öğrendim. Sonrasında, ‘bilim insanı’ olmayı kafaya takmış bir lubunya olarak, doğduğum kentte yüksek lisans ve devlet bursu sayesinde ABD’de doktora eğitimlerimi aldım. Tüm bu eğitim sürecim sonunda, öğrenciler arasında tek tük birkaç cis-eşcinsele rastladıysam da tek bir hocamın açık bir şekilde cinsel yönelim ve/veya cinsiyet kimliğini ortaya koyduğuna tanık olmadım.
Elbette bu hikayenin büyük kısmının Türkiye’de geçmesinin böyle bir gizliliği açıklayan kısımları var; ama doktora sürecimde de hiçbir trans öğrenci ya da hoca ile tanışmadım. Burada “belki de tanışmışsındır da bunu sana ifade etmek ihtiyacı duymamışlardır” diyebilirsiniz. Haklısınız, belki de öyle olmuştur. Yine de gittiğim “özel” plajlarda, barlarda, partilerde, onur yürüyüşlerinde, bir yerlerde bu öğrenci ve/veya hocalara rast gelmeyi çok isterdim.
Neden olmadı diye düşünmedim sanmayın sakın. Sık sık düşünürüm bunu hem de. Neden olimpiyat sporcuları, şarkıcılar, dansçılar, oyuncular, yazarlar vs. açılır da akademiden pek kimse açılmaz? Düşünsenize “Nobel Ödüllü Bilim Kadını Lezbiyen Olarak Açıldı!” şahane bir başlık değil mi? Tamam, belki de değil. Bilmiyorum, tartışılır...
“Neden böyle olmadığı?” sorusuna geri dönersek, bence cevap sizi şok edebilir: Çünkü Akademi Biat Eder! Bakın burada “eder”i “etmeli” anlamında kullanmıyorum; durumun kendisini ortaya koymak için yazıyorum yalnızca. Çünkü, 22 yıllık akademik temasımda gerçekten “biat etmediğini” görmedim akademinin. Hakikaten, hiç görmedim ya!
Evet, şimdi Boğaziçi Üniversitesi protestolarında bunun aksini söyleyen pankartlar görüyoruz. Ama o pankartların söylemi, bana sorarsanız “Tanrı Sizi Seviyor” ile aynı psikolojik süreçlerin sonucu. Yani, kişi kendi hislerini bir soyut varlığa (gruba, ideale) atfediyor. “Evet, Boğaziçi’nde biat etmeyen akademisyenler var, doğru. Ve hatta başka üniversitelerimizde de biat etmemek konusunda ısrarcı olan akademisyenler olduğuna eminim. Ancak, genel olarak ülkemizde temas ettiğim akademisyenlere baktığımda biat etmeyen akademisyenlerin sayısının oldukça düşük olduğunu; bu kişilerin tüm akademik kadronun oldukça küçük bir kısmını oluşturduğunu görüyorum. Bu küçük (ama asla önemsiz değil) grubu çıkardığımızda akademinin kendisinin pekâlâ biat ettiği gerçeği ile yüzleşiyoruz. Hem de nasıl biat ediyor; bir görseniz, canınız sıkılır.
Örneğin, benim görev yaptığım üniversitenin rektörü, başkanımız tarafından “inme” üsuluyle getirildiğinde hocalar, idari personel ya da öğrencilerden tek bir "gık" bile çıkmadı. Açıkçası benim de umrumda değildi. Çünkü ben zaten gizleniyor, saklanıyor, gerçek bir korkak gibi yaşıyor(d)um. Oralara bakmaya, söz söylemeye cesaretim yok(tu). Koskoca okulda, bir ben olmadığım halde “tek başıma” olduğumu çok iyi biliyor, bu konuda bir girişimde bulunma fikrine bile girişmiyor(d)um.
Neyse, bu rektör üniversitemize bir havuz yaptırdı. Havuz, şehrin bulunduğu ‘kültür’e uygun olarak (atanmış) erkeklere ayrı gün, (atanmış) kadınlara ayrı günlerde hizmet veriyor. Cinsiyetinizden bağımsız olarak havuza girebileceğiniz hiçbir gün ve saat yok! Neden? Çünkü akademi biat ediyor. Demiyor ki, “Biz şehre bir yenilik katalım. Bu ayırıcı tutumu değiştirelim”. Ve bunun bu üniversiteye özel bir durum olduğunu düşünmeyin sakın. Ülkemizde 129’u devlet üniversitesi olmak üzere 205 üniversite var(mış). Bunların web sitelerine girin. Özellikle devlet üniversitelerinin. O sayfalardaki Haberler kısmına tıklayın. Kimlerle el sıkışıldığına, kimlere kutlama mesaları yağdırıldığına bakın. Büyük ihtimalle bir süre sonra ağlamak isteyeceksiniz. Ben sadece bir örnek olarak buraya bir bağlantı bırakıyorum. Dilerseniz, bakarsınız.
Ben tabii ki, bu üniversitelerde görev alan “biat etmek istemeyen” bir akademik personel grubu olmadığını iddia etmiyorum. Ama onlar da “hayatta kalma/doyabilme” endişesiyle eski devrimci günlerinin ateşini, sadece arkadaş ortamlarında gösterdikleri cılız bir muma dönüştürebiliyorlar sadece. O alevi güçlendirmek isterseniz de ilk yanan siz olursunuz.
Neyse ki şimdi üniversitelerde öğrenciler arasında bir hareketlilik ve dinamizm var. Bu sayede en azından öğrenciler kendilerini güvende ve birlikte hissedebiliyorlar. Bu harika ve bir benzerinin öğrenci dışı üniversite bileşenleri için de gerçekleşmesi lazım. Çünkü gerçekten üniversitelerdeki idari personelin de akademik personelin de böyle bir harekete, birlikteliğe ve güce ihtiyacı var.
Bazen kendi kendime LGBTİ+ Akademi’nin kurulduğunu hayal ediyorum. Bunun hayalden öte bir yere gitmemesi beni üzüyor tabii; yeterince cesaretim olmamasına hayıflanıyorum. Televizyonlara çıkarılacak kadar önemsenen; oturmasını, kalkmasını, konuşmasını bilen uslu akademisyenlerimizin LGBTİ+ hareketine etken bir katılımının ne denli dönüştürücü olacağını düşününce heyecandan başım dönüyor. Ama bunun gerçekliğe dönüştürülmesinde ilk aşamanın ötekileştirme, yalnızlaştırma ve hatta terörize etme olacağının da farkındayım. O yüzden, bunun büyük ve kalabalık bir şehirde, hali hazırda var olan öğrenci hareketlerinden destek alarak yapılması şimdilik çok daha olası görünüyor bana. Yani gördüğünüz gibi yine kendimi adayamıyorum bu işe...
Akademik’im ve bariz biat ediyorum yani. Her ne kadar biat etmeyen LGBTİ+’lerden bir Akademi Topluluğu oluşturmak, uzun zamandır kurduğum ancak ilk kez dile getirdiğim bir düş ise de.
Çok geçmeden gerçekleşmesi dileğiyle.
Hepinize sabır, hoşgörü ve dayanışma dolu günler dilerim.
---
ÜniKuir medya portalında yayınlanan köşe yazıları, yazarlarının sorumluluğundadır. Yazıların unikuir.org adresinde yayınlanmış olması, ÜniKuir’in metindeki görüşleri desteklediği anlamına gelmemektedir.
---
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.