"Evli olmakla yapacağım, yetiştireceğim işler olması çok farklı değildi gözümde."
Annemle “Gone Girl” izliyorduk. Ben ikinci kez izliyordum, annem ise kitabını okumuştu. İlk izlediğimde Amy’nin kocası, Amy’ye vurduğunda bu bana tuhaf gelmemişti. Eşinden korkmayı da normal zannediyordum. Hatta dört senelik bir evlilikte şiddetin ilk kez uygulanmasına şaşırmıştım. Anneminse aynı sahnede yüzü değişti, benim yüzümü kontrol etti, bir şeyler söyleyecek oldu; ancak babamdan, yani sevmem ve sevilmem gereken kişiden bahsedeceğini hatırlayarak sustu.
Düşününce, “herhalde ben de evlenirim” dediğim günlerde aklımda canlandırdığım koca, sandalyeden veya köşedeki saksıdan pek farklı değildi. Fiziksel olarak inceydi, böylelikle bana vuramazdı. Ondan daha başarılı, daha becerikli olmamdan dolayı beni ezmeye çalışmazdı. Ayrıca beni kısıtlamaması gerekiyordu, çocuk aklımla kafamda ilk beliren şeyler bunlardı. Bu müstakbel eşle iletişim kurmazdık, genel olarak konuşacağımızı düşünmemiştim. Kenarda bilgisayar oyunu oynar veya kitap okurdu sanırım, ben de işlerimle ilgilenirdim. Evli olmakla yapacağım, yetiştireceğim işler olması çok farklı değildi gözümde.
Evlenmeyeceğimi düşündüğüm zamanlarda daha huzurlu ve zorunluluk olmayan akşamlar düşünürdüm. Bitkilerim vardı, muhtemelen bir veya birkaç kediyle yaşıyordum. Bu senaryoda eşimden başka ayrıntılar da oluyordu geleceğimle ilgili kafamda, olumlu şeylerdi hep: Yaşlandığımda büyükşehrin sakin bir yerinde yaşayacaktım, balkonda keyif yapacaktım, evimde bir sürü kurutulmuş çay ve baharat olacaktı, kitaplığım karmaşık olacaktı. Toplasam da dağılacaktı sürekli çünkü yaşayan ve kullanılan bir kütüphaneydi. Hiç haz etmezdim öyle camlı kütüphanelerden. Benim kitaplarım alabildiğine tozlu, katlanmış, bükülmüş, yaşamış olurdu. Muhtemelen benim evimde başlanmış ve bırakılmış bir sürü hobi köşesi vardı. Evim hep sıcaktı, her yer rahattı, çünkü benim yaşama alanımdı. Rahat hissettiğim bir yerdi. Evleneceğim durumda rahatlık düşünmemiştim hiç.
Kendimi bildim bileli aile toplanmalarında bana hep evlenmeyeceğimi söylediğim için ilk evlenen olacağımı söylerlerdi. Beş-altı yaşlarındayken dedem beni kucağına alıp “Büyüyünce evleneceksin, evlenmeyeceğim desen de evleneceksin, evlenmeyeceğim dediğin için ilk evlenen sen olacaksın” demeye devam etmiş ben ağlayana kadar. Ağlamaya başlayınca annem girmiş araya, ayaklarımı yere vura vura bağırmışım “İstemiyorum ben evlenmek, erkeklerin hepsinden nefret ediyorum!” diye.
Annem eğer tekrar başa dönebilse bizi kaybetmemek için aynı evliliği yapacağını, son çocuğu doğar doğmaz da boşanacağını söylemişti sohbet ederken. Ailemdeki, çevremdeki otuz yaş üstü evli kadınlarda aynı bıkkınlığı, aynı yıpranmışlığı, aynı bezginliği görüyorum hep. Sürekli korunan “aile değerleri”nin bu olduğunu her seferinde görmek içimi acıtıyor.
---
ÜniKuir medya portalında yayınlanan köşe yazıları, yazarlarının sorumluluğundadır. Yazıların unikuir.org adresinde yayınlanmış olması, ÜniKuir’in metindeki görüşleri desteklediği anlamına gelmemektedir.
---
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.