Bizi birbirimize ne bağlıyor aşkım?
Günler, haftalar, aylar, yıllar geçti o gün gelmeyeceğini kabul edeli. Gelmeyene saplanıp kalmak benim kitabımda yoktur, olamaz. Hele de o kişi bir telefon uygulamasındaki profil fotoğrafından ibaretse. Bir fotoğrafa elbet aşık olabilir insan, bir mesaja düşebilir, bir ses kaydına masturbasyon yapabilir. Böyle bir sırrı olmayan da yoktur. Hatta çocukluğun gizli anılarına gömülmüş erotik bir sırrı saklamak insan olmanın şartıdır. Ergenlik heyecanıyla vurulmadı mı sanıyorsun bir oğlanın ucuz takım elbisesinden beliren dar ve kuru poposuna anneannenin annesi?
Köprünün altından çok sular aktı, sayısız metro geçti, birçok özel halk otobüsü beni almadı, İstanbul-Ankara arası hızlı tren zamlı biletleriyle sayısız sevgiliyi kavuşturdu ve ben her toplu taşımada başka bir hikâye taşıdım. Bir insan sırt çantasına ne kadar anlatı sığdırabilirse o kadarıyla yola çıktım. Yollar beni anlamaya çalışmadı, ben de yolların üstünden yalnızca akıp gittim.
Yol, uyumsuz rastlaşmaların evi.
Oysa ben, kendi içimde dünyanın geri kalanına kafa tutarak büyüyen uyumsuz… Oysa ben, kendine yaklaşanı yaralamadan bırakmayan arzuları dışında uyumsuza rastlamayan…
Biraz daha yaklaşmak ister misin? Arzular ormanımın derine nüfuz edecek çalılarına razı mısın?
İnsan böyle bir ormana dalları budamadan girer mi dersin?
Aforizma 0: Kendini mağlup etmeyen lubunyayı sevemez.
Yaş aldıkça aşk benden uzaklaşıyor, ben de aşktan!
Yere döktüğüm kahveyle ne kadar zamandır bakışıyorum, yatağımda uzanırken dating app’te insanları kaç saattir kaydırıyorum, hastanede randevu sırasının bana gelmesini kaç aydır bekliyorum, annemin aramalarıma geri dönmesini kaç bayramdır bekliyorum, bilmiyorum. Ekildiğim kafenin kapısında ne kadar zamandır dikiliyorum, anlamıyorum.
Dışarıda hava açıyor. Kuğulu Park beni çağırıyor. Kendimi çarkta hayal ederek dolanmaya, salınmaya, her adımımı özenle atmaya başlıyorum. Lubunyalığı ucundan yakalamışım. Sıray’ı Sıray yapan sıradan ve sıra dışı sırlarımı paylaşıyorum, burada. Anlarsın sen aşkım, birbirimizi hiç görmesek ne olur! Uğruna öleceğimiz sır aynı sır değil mi? Ne dersin? Merak ediyorum. Aynı gece için alıktığımız lavajın her damlası beni sana, ona, bize daha çok bağladı. Her lavaj bir başka sır. Her öpücük onların dünyasından kaçış. Vücudumun her girişi beni hepimize bağlayan portal, her giriş bir başka Sıray. Einstein’a sorsak bunu ne derdi? Işık hızına yaklaşırken pass’liyorum, alıktırmıyorum, cıvır cıvırım.
Ne kadar görünmez olur ışık hızıyla pass’leyen bir travesti, sayın Einstein?
Görünmemek için ne kadar daha hızlanmalıyım?
Bacıkolim, laçom, alıktığım süpet ve çarkım, seninle, lubunyayla birsem, Hallac-ı Mansur’u olmuşum bu çağın. Ondan daha çok haşır neşir olmuşumdur bir olduklarımla. Daha çok bölünmüşümdür bir oldukça.
Kuğulu’ya sığmaz oldum.
Diyarları aşmam, tadabileceğim her şeyi ve herkesi tatmam, her putkanın dudaklarına birer öpücük bırakmam, dünyadaki her ev sahibinin kiracısı olup hepsine ihtarname çektirmem gerekiyor. Yirmi-otuz-kırk sene geç kalınca hayata, yalnızca ev sahiplerine bela olmak yetmiyor. Hallac-ı Mansur’u Allah olduğuna pişman etmeliyim. Feminist teorisyenlere bela olmalıyım. Her açıklama yetersiz, her açıklama yersiz kalmalı. Arzularımdaki gemi çıkarmalı, psikoloğuma aldığı örgün eğitimi sorgulatmalı, akademisyenlerin etik değerlerini yıkmalı, siyasetin temel taşlarını yerinden oynatmalıyım.
Bana verdikleri hormonu yutmamalı, herhangi bir kadın gibi olmamalıyım.
Kaç tane daha silikon, laçomu bugün bana getirirdi?
Parklara, sokaklara, caddelere ve toplu taşıma araçlarına sığmadıkça taşıyorum. Pass’lemedikçe pes etmeye yaklaşıyorum. Sadece alıktırmayla alakalı değil bu. İkili cinsiyet sistemi karabasan gibi üzerimde.
Cinsiyet, herkesin gözünde kültürel bir inşa. Ta ki oturduğunuz barda bir trans kadın pass’lemeyene kadar.
O anda bütün biyolojisiyle saldırıya geçer bar sakinleri.
Kıl kökleri, histon proteinleri, spermatogonyum, ter bezleri, kromozomlar ve Leydig hücreleri… Bar, üçüncü basamak sağlık hizmeti veren bir üniversite hastanesi olmuş.
Sen, ben, hepimiz… Dördüncü basamağı oluruz sağlık sisteminin. Sağlık sistemine suç ortaklığından suçluyuz. Gelmeyen laçomdan beni hiç yalnız bırakmayan bacıkolilerime kadar…
Tam tutmuştum ucundan, inanır mısın? Paylaştığımız sırlarımızla, bastırdığımız arzularımızla, görmezden gelmeye çalıştığımız yasal düzenlemelerle, aynı anda nefret ettiğimiz Kanye West’le, tatlılarını sevdiğimiz yukarı-Seğmenler-kafesiyle birbirimize bağlandık sanmıştım.
Aynı şeyleri tüketmek ve aynı yollardan geçmek bizi birbirimize hiç yakınlaştırmadı aşkım. Aynı yoldan geçerken yola daha iyi ayak uydurmak ve yolun şeklini almak için soldan gelen arzuyu bastır, ki sağ patlak versin. Alttakini bastır ki üstten patlak versin. Delik deşik, her yerimiz arzu dikeni. Bu dikenlerin acısının muhatabı gerçekten de bir olduğum lubunya mı ki hoyratım bu kadar…
Kuğulu’daki sokak lambaları yanmaya başladı. Kendime, dikenlerime ve yaralarıma katlanamayacağım saatler geldi. Rehberime bakıp gidebileceğim bir koli bulmam gerek.
Sevişirken sanki çok da önemsemiyormuş ve anın heyecanına kapılmışız gibi öpeceğiz birbirimizi. İçe çekilen tenimizde iyileşeceğiz, birbirimize itiraf etmeye yanaşmadan.
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.