“Dayanışma yalnızca kulüpler çevresiyle sınırlı kalmadı, kampüsün tamamına yayılan bir direnç dokusuna dönüştü.”
1. GSÜ kampüsü 19 Mart ile başlayan süreç için ilk andan itibaren diringenliğini koruyan bir merkezdi. 11 Mayıs’ta duyurduğunuz Onur Haftası öncesi hepiniz alanlarda, kampüsten sokağa dayanışmayı sürdürüyordunuz. Halihazırda süregelen kampüs boyu direniş, sizin süreçlerinizi nasıl etkiledi? Güç aldıklarınız veya zorlaştırıcı bulduklarınızı merak ediyorum?
19 Mart ile başlayan direniş atmosferi, GSÜ kampüsünde lubunyalar için yalnızca politik bir direnç hattı değil, aynı zamanda varoluşun duyulabildiği, taleplerin ete kemiğe bürünebildiği bir alan oldu. Direnişin ilk günlerinden beri LionQueer üyeleri olarak ön saflarda yer almamız, kulübün sadece sosyal bir yapı olmadığını, aynı zamanda bir hak arama alanı haline geldiğini gösterdi. Elbette bu süreç kolay ilerlemedi. Yıldırılmaya çalışıldığımız, hatta okulda bazı kesimler tarafından hedef gösterildiğimiz anlar oldu. Ancak tam da bu anlarda, kampüs içindeki diğer öğrenci topluluklarından, akademisyenlerden ve dayanışma atmosferinden aldığımız destek, sesimizin çoğalmasını sağladı.
2. 2025 yılı “Aile Yılı” ilan edildi ve LGBTİ+ var oluşu keskin bir hedef noktası haline geldi. Yani aslında 19 Mart öncesinde biz, lubunyalar olarak, nefesimizi düzenlemeye, önümüzdeki yola hazırlanmaya başlamıştık. Bir LGBTİ+ ve Kuir Çalışmalar Kulübü olarak, siz bu yılı nasıl ele aldınız? Kulüp içerisindeki pratiklerinize yaklaşımlarınız tekrar şekillendi mi? “Aile Yılı” nasıl etkiledi GSÜ Lion Queer’ı?
2025 yılının "Aile Yılı" ilan edilmesi, LGBTİ+ varoluşunu hedef tahtasına koyan bir dizi söylem ve uygulamayla birlikte geldi. Dilekçelere zorla eklenen logolardan, kamu alanlarındaki fobiye kadar her şey lubunya varlığını sıkıştırmayı amaçlıyordu. Bizlere de ilk günlerden itibaren bu durumun farkındalığı ve bilinciyle yol almaya başladık. LionQueer olarak bu süreci bir suskunluk haliyle değil, bellek aktırımı ve tarihsel direniş çağrısıyla karşılamayı seçtik. Bu anlamda senenin başında mezunlarımızla gerçekleştirilen buluşmalardan uzun yıllardır dile getirdiğimiz cinsiyetsiz tuvalet talebine yönelik okul nezdinde destek ve kamu oyu oluşturmaya dair çabalarımızın olduğu bir süreç takip etti . Bizi yok etmeye yönelik politikalar, aksine mücadelemizle bağımızı ve örgütlenme arzumuzu derinleştirdi.
3. İlk paylaşımınız ile de yoğun bir program açıkladınız. Bu yıl Onur Haftası’nı gerçekleştirme fikri ortaya çıktığında sizi devam etmeye ve fikri hayata geçirmeye motive eden etmenler nelerdi?
Haziran ayında okulun kapanacak olması nedeniyle Onur Haftası'nı belki de erken bir tarihte yapmak, aslında tam da bu "erken uyanış" halinin ve okul içinde 19 Mart’ta başlayan direnişle büyüttüğümüz mücadelemizin bize verdiği güçle planladığımız bir süreç oldu. Geçen seneki Lokma etkinliğine duyulan ilgiden yola çıkarak bu yıl kapsamı daha geniş, çeşitli etkinliklerin yer aldığı bir program planladık. Kampüs içindeki direnişimiz ve hem Türkiye’de LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemlerindeki artış hem de okul içinde yaşadığımız fobi ve karşılaştığımız sorunlarla, bu kararımızı gerçekleştirmede ve okul içerisindeki varoluşumuzun bir deklarasyonu olarak bu haftayı gerçekleştirmeye bizi motive eden başlıca etmenlerdi. Etkinlik fikri bir "tepki" olarak değil, bir "varoluş kutlaması" olarak hayata geçti.
4. Etkinliklerinizin üçüncü gününde lokma sembolü ile üniversite yönetiminin resmi izinleri vermediği ve gelenekselleşme yolunda olan etkinlikleri engelleme çabası boy gösterdi. Mizahı eksik olmayan cevabınızı ise kampüs içerisinde lubunyaları hedef alan tehditler ve “Kuir Düğün” etkinliğinizi gerçekleştireceğiniz gün yönetimin sözlü “YÖK Yasağı” aktarımı takip etti. İktidarın çeşitli uzuvları ile kurumsallaştırdığı hedef gösterme ve çevik kuvvet şiddetinin yansımaları Onur Haftasını organize eden ekibi, katılımcılarını nasıl etkiledi? İlerleyen etkinlik organizasyon ve dayanışmayı büyütme süreçlerinizi, pratiklerinizi nasıl etkileyecek?
Onur Haftası'nın özellikle üçüncü gününde lokma etkinliğimize izin verilmemesi, geleneksel hale gelen ve sürdürmeyi amaçladığımız bir alanımızın kasıtlı olarak engellenmek istenmesiydi. Ancak buna verdigimiz mizahi yanıt, lubunya direnişinin tarihsel espirili, gullümlü ve çok katmanlı direncini de taşıyordu. Ardından gelen "YÖK yasağı" sözlü aktırımı ve çevik kuvvetin kampüs civarındaki varlığı, bu mizahı daha da politik hale getirdi. Katılımcılar, bu baskılar karşısında geri çekilmek yerine daha fazla dayanışma ve örgütlenmeyle cevap verdi. Bu politikalarla asla yılmadık, sesimizi daha gür çıkarmayı hedefledik ve bundan sonrası içinde bu şekilde devam etmek ve dayanışmamızı büyüterek ilerlemede kararlıyız.
5. Onur Haftası için hazırlık süreciniz nasıl ilerledi? Kampüs içerisindeki diğer topluluklar ile dayanışma içerisinde miydiniz? Üniversite -hem akademisyenleri, hem yönetimi- ile kurduğunuz iletişim ve ilişkiniz ne durumdaydı ve nereye evrildi?
Bu yılki Onur Haftası planlaması, sinema kulübü gibi kulüplerle ortaklıklar ve okul içindeki dayanışma (GSÜ Dayanışma Ağı, GSÜ ÖTK gibi) üzerinden şekillendi. Hiçbir etkinlik yapmasak bile birilerinin rahatsız olacağının bilincindeydik; bu sebeple etkinlikleri planlarken bu rahatsızlığın gelebileceğini görüyorduk, Onur Haftasının planlanmasının ve gerçekleştirilmesinde de bu konunun bilincinde olarak hareket ettik. Okulda varolan direniş havasının etkisiyle, kampüs içinde daha geniş bir destek ortamı oluştu. Akademisyenlerin verdiği destek de bu noktada güç vericiydi. Dayanışma yalnızca kulüpler çevresiyle sınırlı kalmadı, kampüsün tamamına yayılan bir direnç dokusuna dönüştü.
6. Süreç içerisinde sizi kaygılandıranlar ve güçlendirenler neler oldu? Bunlar haftanın tamamı için beklentilerinizi nasıl şekillendirdi?
Çeşitli gruplar tarafından hedef gösterilmek, okul yönetiminin dolaylı baskıları ve "aile yılı" söylemleri, kuir varlığını tehdit eden yapıların başlıca kaynağıydı. Ancak tam da bu baskının yoğunluğu, bizleri bir adım geri çekmek yerine daha çok örgütlenmeye ve direnmeye itti. Etkinlikler bazen planladığımız gibi gitmese de, dayanışma sayesinde çok daha kapsayıcı, yaratıcı çözümlerle haftayı tamamlamış olduğumuzu düşünüyorum. Bu süreç aynı zamanda kulübün geleceğine dair taşıdığımız umudu da artırdı.
7. Onur Hafta’sı nasıl geçti? Birkaç cümle ile özetleyebilir misiniz?
Onur Haftası, tüm baskılara, engellere, tehditlere rağmen hem duygusal hem politik olarak bizi güçlendiren bir ortamda gerçekleşti. "Birbirimizi beslediğimiz" bu hafta, sadece fiziksel değil, ruhsal bir beslenme alanı da sundu. Lubunya görünürlüğü kampüste belki de ilk kez bu denli geniş bir kesime ulaştı. Lionkuir olarak söylemek isteriz ki: Bu haftayı kendimize bayram ettik ve etmeye devam edeceğiz. Gelecek senelerde de gelenekselleştirerek devam etmeyi hedefliyoruz. Varoluşumuzdan utanmıyor, aksine onu birlikte yüceltiyoruz.
8. Aktarımlarınızın ardından, söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?
GSÜ kampüsünde bu yıl yaşananlar, sadece bir haftalık etkinliklerin ötesinde, yeni kuşaklara aktarılacak bir hafızanın da başlangıcı oldu. Burdaydık, buradayız ve burada olmaya devam edeceğimizi söylemek ve okul içerisinde mücadelemizle, direnişimizle ve dayanışmamızla hep var olacağımızı dile getirmek isteriz
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.