"Aile Yılında Anayasa Değişsin, Aile Korunsun" imza kampanyasına ilişkin basın açıklamasının hedefinde, yine, LGBTİ+ vardı.
Yalçın, konuşmasında “küresel lobilerin” aile yapısını bozduğunu, “toplumsal cinsiyet ideolojisinin” sapkınlık olduğunu öne sürerek LGBTİ+’ları ve hak savunucularını hedef aldı. LGBTİ+ varoluşunu “anormallik” ve “ahlaki çöküş” ile ilişkilendiren Yalçın, eşcinsel evliliklerin normalleştirilmesine karşı olduklarını vurguladı.
Konuşmasında biyolojik cinsiyetin reddedildiğini öne süren Yalçın, “kimliksiz, cinsiyetsiz, değerlerinden arındırılmış bireyler yaratılmaya çalışıldığını” iddia etti. LGBTİ+ haklarını savunan sivil toplum kuruluşlarını ise “işbirlikçi” olarak tanımlayarak, bu kuruluşların insan haklarını kötüye kullandığını öne sürdü. LGBTİ+’ları doğrudan hedef gösteren açıklama “Aile Yılı” teması altında oluşan ayrımcı nefret söyleminin örneği ve artçısı niteliğinde.
Yalçın, şöyle devam etti: "Kimliksiz, cinsiyetsiz, değerlerinden arındırılmış, sağlıksız bireyler imal etmek üzere kendisini konumlandırmış bu odakların karşısında durmak ve aileyi korumak hepimizin sorumluluğudur. Bizler, bu hayati meselede devletin her türlü tedbiri almasının tercih değil zorunluluk olduğunu buradan ifade ediyoruz. Bu noktada, aileye karşı yapılan saldırılara karşı sesimizi yükseltiyor, aileyi koruyacak somut hükümlerin Anayasa'da yer almasını sağlamak amacıyla 'aileye değer' diyor ve imza kampanyası başlatıyoruz.”
Anayasa'nın 41'inci maddesinin birinci fıkrasına, 'Aile, kadın ve erkekten oluşur. Aile ilişkisinin temeli evliliktir' cümlelerinin eklenerek, aile kurumunun ifsada açık olmamasını, sapkınlıkların üzerinde tepinmek istedikleri bir zemine dönüşmemesini istiyoruz. Binlerce yıldır olduğu gibi bugün de yarın da aile, kadın, erkek ve çocuklardan oluşur. Başka bir tanım ve dayatmayı asla kabul etmiyoruz."
Memur-Sen’in Anayasa’nın 41. maddesinde değişiklik talep ederek “Aile, kadın ve erkekten oluşur. Aile ilişkisinin temeli evliliktir.” ifadesinin ekleme isteği, toplumun farklı kesimlerini hiçe sayan bir yönetim anlayışını besleyerken, ayrımcılığı, anayasal düzeyde kalıcı hale getirmeyi hedefliyor.
Ayrıca, eğitim ve medya gibi alanlarda LGBTİ+ varlığını daha da görünmez kılmaya yönelik çabalar, “aileyi koruma” adı altında LGBTİ+ haklarını kısıtlayan anayasal değişiklikleri beraberinde getiriyor.
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) taraf bir ülke olarak, özel hayatın ve aile hayatının korunmasını garanti eden 8. maddeye uymak zorunda. AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) içtihatlarına göre, devletler, vatandaşlarının aile hayatına keyfi müdahalelerde bulunamaz ve ayrımcılığı körükleyen yasalar çıkaramaz.
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.