"Ama biz susup da siner miyiz? Mekândan çıksak da önündeki sokakta durmaya, dans etmeye, şarkı söylemeye ve halay çekmeye devam ettik."
İstisnasız her sene mart ayını, özellikle de 8 Mart haftasını heyecanla beklerim. Yalnızca bahar geldiği için değil, zorlu geçen kış aylarının ardından bir tür kavuşmayı da beraberinde getirdiği için, hem de feminist bir kavuşma! Örneğin Boğaziçi’nde epey hareketli geçer bu hafta, Kadın Araştırmaları Kulübü her günü ayrı bir etkinlikle taçlandırır çünkü: tiyatro oyunları, kitap sergisi, söyleşiler, paneller ve en önemlisi de 8 Mart yürüyüşü! Ben bu yıl artık başka bir üniversitede yüksek lisansa başladığım için bu süreçten biraz ayrı düşmüş olsam da benim için mart ayı kadınlarla daha sık bir araya geldiğim bir süreç olur bu etkinlikler sayesinde ve belki de daha az yalnız hissettiğim.
Bunun da ötesinde Feminist Gece Yürüyüşü sayesinde kendi mikro siyaset alanlarımın dışında da ayrı bir kavuşma alanı 8 Mart. Güneşin batmasına yakın derslerimizden ya da işlerimizden çıkıp da saçlarımızda mor kurdelelerimiz, ellerimizde gökkuşaklı morlu bayraklarımız koştur koştur Taksim Meydanı yakınlarında buluşmanın heyecanı bambaşka!
Yine de bu 8 Mart bir buruk geçti. Hem inat etti bahar gelmek bilmedi hem de Taksim ve Şişhane metroları kapatıldığı için meydana daha uzak noktalarda buluşmak zorunda kaldık. Ama onun da ötesinde Cihangir’e kadar her bir köşede polis barikatı, dört beş kadın ya da lubun bir araya gelsek hemen tepemizde birisi: “Burada böyle toplanamazsınız!”
Kalabalık bir grup Divan Otel’in oradan Cihangir’e doğru yürümek istediğimiz için barikatları geçemedik ama yılmadık, denenmedik ara sokak da bırakmadık. Düşünün o 20-30 kişilik ekip tüm Dolapdere’yi dolanıp Tarlabaşı Bulvarı’ndan çıktık fakat bir çıkar yol bulamadık. Yine de bu barikatlar ve engellemeler istemeden bize bir iyilik yapmış oldu. Ellerimizde bayraklar, boyunlarımızda düdükler, yüzlerimizde femina sembolleriyle ve çoğumuzun ikili cinsiyet kalıplarına pek de (!) uygun görünmeyen bedenleriyle belki de tek başımıza olsak o saatte asla yürüyemeyeceğimiz sokakları hep beraber yürümüş olduk. Farkında olmadan iyilik yaptılar diyorum çünkü bedenlerimizle ve varoluşumuzla orada bulunmak bir karşılaşma ya da yüzleşme alanı yaratmış oldu o akşam o sokaklarda. Tenha ve karanlık olsalar da!
Benim de dahil olduğum üç kişilik ekip kalabalıktan ayrılınca sonunda ara sokaklardan bir şekilde Cihangir’deki topluluğa ulaşabildik. Toplanma yerine ulaşabilmek için küçük gruplara ayrılmamız gerekse de güçlü aurasıyla beni her zaman kendine hayran bırakan o kalabalığa geç de olsa girebilmek tüm yıl için motive olmama yetti de arttı bile! 8 Mart’ta yürüyüşte olan her yüz öyle güzel ki… Sanki bize bir şey oluyor da bir araya geldiğimizde daha da çok parlamaya başlıyoruz. Tıpkı birbirinin ışığından güç buldukça uyumlu bir takım yıldızı haline gelen yıldızlar gibi!
Sadece o an için değil, yürüyüşten sonra Feminist Gece Yürüyüşü ekibi tarafından düzenlenecek parti için de ayrıca heyecanlıydım. Çünkü Türkiye’de hâlâ kadınlar ve kuirler için tacize ve baskıya maruz kalmadan eğlenebilecek (özellikle de feminist) ortamlar bulmak çok zor! 2021 gibi zor bir seneden sonra baharın gelişini böyle feminist bir partiyle kutlamaktan daha güzel ne olabilir ki? Fakat yetkili abilerimiz (!) partiyi yürüyüşün bir uzantısı ve 8 Mart eylemlerinin bir parçası olarak gördükleri için; birlikte eğlendikçe ve güvenli alanlarımızı çoğalttıkça birbirimizden güç alacağımızı ve daha da otorite dinlemez bir hâle geleceğimizi bildikleri için ona da engel oldular. Mekânı terk etmek zorunda kaldık. Ama biz susup da siner miyiz? Mekândan çıksak da önündeki sokakta durmaya, dans etmeye, şarkı söylemeye ve halay çekmeye devam ettik. Geceye damgasını tabii ki yine Yıldız Tilbe vurdu! Uyumsuz seslerimiz ve ritimlerimizle tekrar tekrar bağırdık seslerimiz kısılana kadar: “Akarım sonsuza deli sel gibi,” “Çarparım ne varsa deli yel gibi,” ve elbette ki: “Sen öyle bela deli sev ki beni/ Bütün yasakları yasakla!” Sevginin, sevgi üzerine politika yapmanın bizim için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlarken yine ve yine fark ettim ki uyumsuz da olsa seslerimiz erkeklerin hetero-patriyarkası karşısında uyumsuz olmak feminist bir eylem.
Bu sene bir buruk geçti ama şimdi bu satırları yazarken size bir itirafta bulunayım. 8 Martların en sevdiğim yanı ne biliyor musunuz? Gece bitip de tek başıma eve yürürken o kalabalığı da benimle yürütmeye devam etmek! O kalabalık bir sonraki sene 8 Mart’a kadar gece vakti her eve dönüşümde, ne zaman bir tenha sokağa girsem yanımda. İyi ki varız ve birlikte güçlüyüz! Seneye yürüyüşte görüşürüz!
---
ÜniKuir medya portalında yayınlanan köşe yazıları, yazarlarının sorumluluğundadır. Yazıların unikuir.org adresinde yayınlanmış olması, ÜniKuir’in metindeki görüşleri desteklediği anlamına gelmemektedir.
---
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.