Anayasa Komisyonu’nda "başörtüsüne güvence" maddesinin oylandığı ikinci oturumda LGBTİ+’lara yönelik nefret eksik kalmadı.
Anayasa değişikliği teklifininin görüşüldüğü 24 Ocak'taki ikinci oturumda LGBTİ+'ların yine, aile kurumuna zarar veren "sapkınlık" ve "uluslararası tehdit" olarak damgalanması devam etti. Komisyona davet edilen ürolog Zeki Bayraktar, nefretin dozuna "bilimselik" kattı ve salgın olarak tanımlayarak LGBTİ+ görünürlüğünü patolojize etti.
Komisyonda dikkat çeken tartışmalardan biri, evlilik eşitliğinin konuşulmasının Türkiye gündeminde asla yeri olmadığına dair varsayımlar oldu. Bu varsayımlara sahip vekiller arasında CHP'liler de vardı. Geçen hafta olduğu gibi CHP adına söz alan milletvekilleri, evliliğin sınırlarını çizerek "ailenin korunmasını" vaat eden 41. maddedeki değişikliğe karşı çıkarken nefret üretmeye devam etti.
Anayasa Komisyonu’nda “Yok artık!” dedirten LGBTİ+ karşıtlıkları
Anayasa Komisyonu’nda başörtüsüne güvence maddesinin oylandığı ikinci oturumda LGBTİ+’lara yönelik nefret eksik kalmadı.
CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Anayasa Komisyonu’nda 19 Ocak’ta sarf ettiği sözlerini tekrar dile getirirken LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığı körükledi. Tezcan, evlilik eşitliği gündeminin suni bir gündem olduğunu iddia etmeye çalışırken, evlilik eşitliğini toplumu “tehdit” eden bir talep olarak suçlulaştırdı:
“Şimdi bunun çözülmemesi üzerine kurgulandığını 41’inci maddenin oraya kuyruk olarak eklenmesinden biliyoruz. Yani ben merak ediyorum, kızlarımızın başının açık olup kapalı olmasıyla, işte, LGBTİ'yi ya da başka bir meseleyi yan yana hangi zihniyet bir araya getirebilir? Niye ikisini bir pakette görüşme ihtiyacı duyuyoruz? Ya, somut bir problem var, bunu çözüyoruz. Niye ikisini? Sonra 41’inci maddeyle ilgili aileyi koruma meselesi, Medeni Kanun’da güvence altına alınmış bir mesele, Nüfus Kanunu’nda güvence altına alınmış bir mesele; toplumda böyle bir beklenti yok, toplumda böyle bir istek yok.
Bu konuda Kamu Başdenetçisi burada, geçen hafta da sordum, Kamu Denetçiliğine gelmiş bir tane müracaat yok bu konuda. Bu konuda Adalet Bakanına sordum, Sayın Adalet Bakanına geldiğinde görüşmek için bize, ilk geldikleri zaman heyet hâlinde ben de vardım. Ya Sayın Bakan, bizim bilmediğimiz, buna ilişkin talepler mi var? Bunları bir paylaşın, hakikaten tehdidin boyutunu görelim diye. Yok. Ancak aileyi, çocuğu korumaya, kadını korumaya ilişkin başka tehditler var."
Tezcan konuşmasında ayrıca, toplumu rahatsız ettiğini iddia ettiği noktaları sayarken çocuk tacizi ile LGBTİ+’ların evlilik eşitliğini bir tuttu:
“41’inci maddeyle ilgili ‘Aileyi koruyacağız, kadını koruyacağız.’ İyi, güzel. Getirilen teklife bakıyoruz, sorun olmayan bir mesele, Medeni Kanun’da var olan bir şeyi Anayasa’ya taşıyalım. Çocuk tacizleri ne olacak? Onlarla ilgili hiç rahatsız edici bir şey yok mu? Bir endişe yok mu? Onu Anayasa’ya taşıyıp da koruma ihtiyacı yok mu? Yok. Niye? Çünkü mesele başka. tacizleri ne olacak? Onlarla ilgili hiç rahatsız edici bir şey yok mu? Bir endişe yok mu? Onu Anayasa’ya taşıyıp da koruma ihtiyacı yok mu? Yok. Niye? Çünkü mesele başka.”
AKP İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy, aile kavramının AKP için kutsal olduğundan başlayıp “toplumun ahlaki yapısını bozan LGBT gibi oluşumlara, muhafazakar devrimciler" olarak müsaade etmeyeceklerine kadar gitti:
"AK PARTİ iktidarımız temel hak ve özgürlükleri öncelediği gibi her zaman 'aile' kavramını da öncelikli görmüş ve bu kutsal yapının korunmasıyla ilgili de adımlar atmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanları ülkemizi fiziki olarak yıkmayı defalarca denemiş fakat başarılı olamamışlardır. Son olarak da 15 Temmuzda bunun mümkün olmadığına kanaat getirmişlerdir. Yine, Türkiye düşmanları ekonomik olarak da defalarca saldırıda bulunmuşlar, 2018 yılında yaptıkları saldırı da o dönemdeki Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayrak’ın üstün gayretleriyle bertaraf edilmiş ve ekonomik olarak da Türkiye'nin yıkılamayacağı anlaşılmıştır. O sebepledir ki artık LGBT gibi oluşumlarla toplumumuzun ahlaki yapısı ve aile kurumu hedef alınmaya başlamıştır.
Türk aile yapısı bir erkek ve bir kadından ve bu aile birliğiyle oluşan çocuklardan meydana gelir, aksini iddia etmek bu ülkenin millî ve manevi değerlerine ne kadar uzak olunduğunun göstergesidir. Bu yapıyı bozmaya, tahrip etmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Şu iyi bilinsin ki bizler muhafazakâr devrimciler olarak aile yapımızın bozulmasına asla müsaade etmeyeceğiz.”
MHP İstanbul Milletveki Feti Yıldız’ın, evlilik eşitliğinin söze dökülmesine dahi tahammülü yok:
“Perşembe gecesi biz burada bu konuları tartışırken yani ismini vermemde de hiç şey yok, Halk TV ‘İçerden gelen bir şeyle...’ diyor yani dışarıya herhâlde bir arkadaş haber göndermiş, bir avukat arkadaş bilgiyi de yarım almış yani tam da doğru değil söyledikleri, söylediği aynen şu: ‘Ya, Türkiye’de bu LGBT evliliklerine, efendim, bu tip serbest hayata, birlikteliklere marjinal bir grup karşı, bunlar da küçük bir grup, bunlar kendi aralarında istedikleri gibi tartışsınlar.’ diyor ve o televizyonlarda -daha sonra bana bandı gönderildiği için baktım- aklı başında bir insan da bir sürü insan da ‘Ya, hanımefendi, ne diyorsun sen? Erkeğin erkekle evlenmesi, kadının kadınla evlenmesi. Ya, biz Lût Kavmi miyiz?’ diye bir itiraz göremedik.”
Komisyona sivil toplum alanından görüş bildirmek için katılan Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı Figen Şaştım, nefret mitinglerinde sık duyulan fobiyi tekrarlayarak baskının LGBTİ+’lara değil LGBTİ+’ların görünür olmasına yönelik olduğunu ifade etti:
“Peki, şöyle: Şu anda seçilmiş bir Meclis var, Anayasa yapma noktasında hiçbir sorun yok, kurucu meclis ya da danışma meclisinin olmasına gerek yok. Dolayısıyla da ben tüm partilerin mutabakatıyla bir Anayasa’nın 24’üncü madde düzenlemesinin geçeceğini, artı, 41’inci madde konusunda da tüm dünyada insanlık adına, ailenin temellerinin dinamitlendiği, aile müessesesinin zarar gördüğü dikkate alındığında, LGBTQ hareketinin bu konuda örgütlenerek Türkiye'de de bilinçli anlamda eşcinselliğin yalnızca kişiye özel bir mahremiyet alanı olmaktan çıkarılıp, bunun propaganda aracına dönüştürüldüğü ve eşcinsel evliliklerin teşvik edilip kadın erkek değil, kadın ile kadın, erkek ile erkeğin teşvik edildiği evlilik düşünüldüğünde ailenin korunması açısından da 41’inci maddedeki düzenlemenin de mutlaka yapılması gerektiğini düşünüyorum.”
19 Ocak’taki ilk oturumda Anayasa Komisyonu’nda sivil toplumdan farklı seslerin yer alması gerektiğini söyleyen CHP’li Özgür Özel, 300’ün üzerinde kadın örgütünün temsil edildiği EŞİK Platformu’nun (Eşitlik İçin Kadın) komisyona dahil olmasını önermişti. Bu talep karşılıksız kalırken evliliğin kimler arasında yapılacağını sınırlayan ifadenin yer almasının öngörüldüğü “Ailenin korunması” maddesine (41. Madde) ilişkin görüş bildirmesi için bir ürolog olarak çağrıldı. Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde çalışan Prof. Dr. Zeki Bayraktar, biseksüelliği” olarak ergenler arasındaki bir “salgın” olarak tanımladı:
“Bütün literatür verileri son on yılda, bunun da özellikle son beş yılında daha önce görmediğimiz yeni bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor, hatta bu kelime sizi ürkütebilir ama yine bir salgın var fakat bu enfeksiyon salgını değil, ‘ergen karmaşası’ dediğimiz, ‘ergenlerde biseksüel konfüzyon’ dediğimiz, aslında eskiden beri var olan ama yüzde 98’i geçici olan bir durumun günümüze özgü koşullar nedeniyle, özellikle internet ve sosyal medya etkileşimleri bağlamında kalıcı hâle gelmesi sonucunda gördüğümüz ve teknik terimle ‘ergenlerde hızlı başlangıçlı cinsiyet hoşnutsuzluğu’ adı verilen bir durum var, bu yeni bir klinik antite.
Eğer biz bu süreci doğru yönetemezsek; hekimler olarak, yöneticiler olarak, devlet olarak bu süreci rasyonel biçimde, akılcı yöntemlerle, panik yapmadan doğru bir şekilde yönetemezsek ne yazık ki önümüzdeki yıllarda eş cinsel ve transeksüel vakalarda bir patlamayla karşı karşıya kalabiliriz. Çünkü bu, eş cinselliğin ve transeksüelliğin öncülüğü olan bir durumdur. Aslında eş cinsellik ve transeksüellik büyük oranda erken çocukluk döneminde ‘cinsiyet kimlik bozukluğu’ dediğimiz ve burada da hatalı ebeveyn davranışlarının etkili olduğu, akran etkileşimlerinin rol oynadığı, ergenlik döneminde yaşanan bu karmaşaların rol oynadığı bir süreçtir, bu süreci iyi yönetemezsek önümüzdeki yıllarda böyle bir patlamayla karşı karşıya kalabiliriz.
Şu denilebilir mi: ‘Olsun -çünkü bizim bunu söyleyen arkadaşlarımızın da var olduğunu biliyoruz; bir karşıt görüş olarak da ele alınabilir, bir görüş olarak da ele alınabilir- eş cinsellik diyelim ki önümüzdeki yıllarda Hollanda gibi yüzde 15’lere, yüzde 25’lere çıksın, neticede bu da bir tercihtir, niçin bundan kaygılanalım?’ denilebilir mi? Cevabı şöyle verelim: Devlet, vatandaşının, özellikle gençlerinin beden ve ruh sağlığını korumakla yükümlüdür. Bu, devletin Anayasal görevidir benim bildiğim kadarıyla.”
Bayraktar ayrıca LGBTİ+ olmanın beraberinde HIV’le yaşamak, madde bağımlısı ve intihara eğilimli olmayı getirdiğini kastederek çocukları “bu duruma” karşı korumak gerektiğini savundu:
“Eş cinsellik ve transeksüellik, adına ister ‘hastalık’ deyin, ister ‘tercih’ deyin, ister ‘yönelim’ deyin, ister ‘normatif bir davranış’ deyin, ne derseniz deyin, öyle bir şeydir ki bireyin yaşam süresini on altı yıl ile yirmi yedi yıl arasında kısaltan yani ömrü ortalama yirmi beş yıl kısaltan bir durumdur.
Niye bu böyle? Çünkü eş cinseller, eş cinselliğe özgü davranışlar nedeniyle multipartnerli bir yaşam sürerler yani çok fazla partnerli bir yaşamları olur; 100’lü, 200’lü, 300’lü, 500’lü ve bu yaşamın getirdiği zührevi hastalıklar, riskler nedeniyle başta HIV olmak üzere bütün cinsel temasla gelen hastalıklara çok yüksek oranda yakalanırlar ve bu nedenle de başta kaposi sarkomu, lenfoma, anal, genital kanserler olmak üzere, kanserler ve enfeksiyonlar çok sık görülür ve bunlardan dolayı bağışıklık sistemi baskılanır ve ortalama yirmi, yirmi beş yıl ömrü kısalır bu bireylerin.
Ayrıca, yaşadığı sürede de yüksek oranda psikolojik sorunlar yaşar yani madde bağımlılığı, anksiyete, depresyon, intihara eğilim ve bizatihi intihar eğilimleri 7 kat ile 16 kat arasında fazla görülür bu bireylerde. Dolayısıyla, sanıyorum hepimiz çocuklarımızın, torunlarımızın böyle bir durumla karşılaşmasını arzu etmeyiz.”
“Meclis bunlara mahkum mu?”
Bayraktar’ın açıklamalarına karşı ortada bilgi yoksunluğu olduğunu ortaya koyan CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Türk Psikiyatri Derneği ya da Türk Tabipler Birliği’nden uzmanların komisyonda olmasını önerdi:
“Bakın, ergenlik karmaşası, cinsel kimlik bunalımı, cinsel kimlik arayışı, normatif davranış, psikolojik sorunlar, intihar, depresyon, ya bunlar üroloğun işi değil arkadaşlar, bunlar psikiyatristlerin işi, psikologların işi, ergen psikiyatrisiyle uğraşanların işi; getirin bir tane uzman onlar anlatsın bunları. Ya, bu yüce Meclis bunlara mahkûm mu?”
Feti Yıldız, başörtüsüne güvencenin öngörüldüğü madde (24. Madde) kadar 41’inci maddenin de hayati olduğunu iddia etti ve bu maddenin “sapkın akımların dayatmasına karşı” aileyi koruduğunu savundu:
“Daha önce konuşan arkadaşımız, profesör arkadaş ‘Toplumda bu neredeyse yüzde 4 seviyesinde.’ falan dedi, yüzde 4 korkunç bir şey. Yani sokağa gönderdiğimiz çocuğumuzu, sokakta oynasın, akşam ezanıyla beraber eve çağırdığımız çocuğu sokakta nasıl tehlikeler beklemektedir? Bana göre -maddeler arasında kıyas yapılmaz ama- bu madde de 1’inci madde kadar önemlidir, bunu ihmal edemeyiz. Devletimizin görevlerinin arasında da ahlaklı nesiller ve sağlıklı nesiller yetiştirmek vardır. Devletimiz bunu bihakkın yerine getirmiş midir? Evet diyemeyiz. Yani görüyoruz, buna karşı çıktığın anda, bu lobilere, bu ahlaksız lobilere karşı çıktığın anda bir linç kampanyasıyla karşı karşıya kalıyorsunuz.
(…)
Diyorlar ki: ‘Medeni Kanun’da var, şu kanunda var, bu kanunda var; bir evlilik kadın ile erkek arasında olur.’ Böyle bir şey yok, doğru dürüstü, tam bir açık tarifi yok. Milletimizin mahremiyetinin, ailesinin, cinsiyetinin, nesillerinin bozmaya elbette hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİ milletvekillerinin tamamının imzasıyla 41’inci maddedeki yapılan değişiklikle ailenin ve evlilik kurumunun her türlü tehlikeye, tehdide, saldırılara, sapkın akımların dayatmasına karşı korunması amaçlanmıştır.
(…)
Dışarıdaki tehlikeleri biliyoruz, hatta, bu tehlikeler basın yayın yoluyla da o kadar çok ileri gitmiş ki eskiden sübliminal yöntemlerle yapılmaya çalışılan manipülasyonlar şimdilerde açık seçik ortaya konuluyor, cinsel gelişimini tamamlamamış çocukların saf akılları bulandırılmaya çalışılıyor. Özellikle, Türkiye aleyhinde yaptıkları yayınlarla ve eşcinselliğin övüldüğü dizi ve filmlerde tepki çeken, özellikle tepki çeken Netflix, millî ve manevi değerlerimizi ayaklar altına alıyor, bu konuda içerikler üretiyor. Uluslararası dizi ve film izleme platformları artık eşcinsel temalı yayınların ötesinde bunu özendiriyor yani sapkın ilişkileri ekrana getirmekte de hiçbir beis görmüyorlar.”
Komisyon Başkanı tarafından Anayasa Komisyonu’na davet edilen Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, Avrupa Birliği ile temaslarında LGBTİ+ haklarının üzerinde durulmasından rahatsız olduğunu açıkladı ve “proje” olarak yaftaladığı hak arayışlarının çocuklara zarar verdiğini iddia etti:
“Biz de kapanış ziyaretini yaptığımızda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiyle görüştük, Avrupa Parlamentosu ve 3 komisyonuyla görüştük, Türkiye'nin Avrupa Birliği ilerleme raporunu yazan komisyonun başkanı ve üyeleriyle görüştük; istisnasız, tümünde hak ve özgürlükleri sayarken LGBT konusunda ısrarla durdular ve bu konuda da bunu bir proje olarak -biz de bir hak arama kurumu olduğumuz için- ısrarla vurguladılar.
Yine bize gelen şikâyetler kapsamında veyahut da görüştüğümüz anlamda, Zeki Hoca ifade etti, bu olay bir tsunami gibi geliyor. Eğer Aile Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri teşkilatı veya sivil toplum örgütleri bu manada -sadece itiraz etmekle ilgili değil- gerçekten sosyal faaliyetlerde bulunmazlarsa veyahut da buna ilişkin tedbirler almazlarsa bu bir tsunami gibi geliyor. Bir müddet sonra belki de hiç dönülmeyecek bir noktaya gelecek. Burada da en büyük tahribatı yine bu genç yavrularımız görüyor. Biraz önce bilimsel olarak yaptığı çalışmalardan söyledi, on altı yıl ile yirmi beş yıl arasında ömür kısalması falan ama ondan daha önemlisi, annelerin babaların feryadı çok daha etkili olacaktır.”
Komisyonda söz alanda Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu Başkanı Hasan Tahsin Fendoğlu, üniversitelerde cinsiyet eşitliğinin alet edilerek LGBTİ+ propagandası yapıldığını ve 41’inci maddenin bu yüzden ihtiyaç olduğunu savundu:
“Demin konuşmalarda, bu konuda bir dip akıntı olduğu üzerinde duruldu. Aslında bir dip akıntı değil de bir dip sel gibi bir şey de söylenebilir. Çok güçlü bir akım var, demin yüzde 4 olduğu söylendi. Üniversitede hâlen ders veren bir hoca olarak, anayasa hukuku hocası olarak bunu çok yakından görüyoruz.
Bir de üniversitede yapılan seminerler, konferanslar, bunlar da bu konuda çok etkin ve cinsiyet eşitliğinin altına sığınılarak birtakım propagandaların yapıldığını görüyoruz. Ayrıca, diziler, Netflix’teki diziler veya sosyal medyadaki, YouTube’daki medyaya veya filmlere bakıldığında -epey bir zamandır, bu yeni bir şey değil- bu konuda çok yani nahoş olan olayların olduğunu görüyoruz, RTÜK’ün ihlal kararlarına baktığımızda da bunları görüyoruz. Bazı sivil toplum kuruluşlarımızda da yine bu tür kuruluşların teşkilatlandırıldığını görüyoruz. Bu nedenle 41’inci maddede yapılması istenilen değişikliğin, ihtiyacın üzerinde zaruret olduğunu söylememiz gerekiyor, büyük fayda olduğunu söylememiz gerekiyor.”
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı Fatma Öncü de benzer bir tonda, LGBTİ+ örgütlenmelerini suçladı:
“Toplumun sağlıklı nesil olarak ileriye aktarılabilmesi için bir başka en önemli unsur ne? Ailedir, ‘aile’ kavramıdır ve ailenin güçlü bir şekilde desteklenmesi gerekiyor. Dolayısıyla, var olan bir gerçeği görmezden gelip bunu başka bir boyuta geçirmek... Şu an Türkiye'de bu alanda 17 tane aktif dernek çalışıyor -az önce Sayın Başkanımızla da bunu istişare ettik- ve bu dernekler uluslararası alanda en çok fonlanan dernekler. ‘Niçin?’ diye bir sormak gerekiyor.”
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.