Horton, bir Kuzey Amerika ülkesinde lisans edebiyat dersinde Herculine Barbin'nın otobiyografisini okuttuğu için başına gelenleri ÜniKuir için yazdı.
Michel Foucault’nun editörlüğünde yayınlanan Herculine Barbin (1978), Fransız bir interseksin 19. yüzyıl anılarına dayanan bir otobiyografi. Adélaïde Herculine “Alexina” Barbin’nın hayatı (1838-1868) bir dizi hak ihlaline maruz kalması ile biliniyor. Alexina önce doğumunda kız çocuğu olarak cinsiyetlendiriliyor. Daha sonra, kızlardan hoşlandığı ve vücudu farklı geliştiği için türlü “uzmanların” ve otorite figürlerinin araştırmalarıyla git gide daha fazla karşı karşıya kalıyor: Öğretmenler, gözetmenler, rahipler, doktorlar… Alexina, doktorların “gerçek” genital morfolojisine dayandırılarak zorla toplumsal cinsiyetini yeniden atamasıyla sonuçlanan sorgulamalara ve müdahaleci klinik muayenelere maruz kalıyor ve bu kez “erkek” Abel olarak anılmaya başlıyor. Gelinen noktada, zaten bir kadın olarak sosyalleştiği için yaşadığı küçük Fransız kasabasındaki insanlar da onu “gerçek” bir erkek olarak kabullenmiyor. Cinsel ve cinsiyet özerkliğinden yoksun Barbin’nın kısa hayatı sosyal dışlanma, toplumsal cinsiyet disforisi, intiharla sonuçlanıyor ve de tıbbi “merak” denen muayeneyle. Foucault’un kitabı o tıbbi kayıtların ve ilgili belgelerin bazılarını da barındırııyor.
ÜniKuir’in İnter Dayanışma ile beraber düzenlediği İnterseks Forum’un raporlarında da görüldüğü üzere Herculine Barbin’nın 19. Yüzyıl’da karşılaştığı sorunların çoğu, maalesef ki 21. Yüzyılda interseksler için hala geçerliliğini koruyor. Bense bunu birkaç yıl önce, bir Kuzey Amerika ülkesinde Eleştirel Analiz üzerine lisans edebiyat dersinde Herculine Barbin okuturken dolaylı yoldan öğrendim. İnterseks farkındalığını arttırmaya çalışırken deneyimlediğim şiddetli tepkinin, interkseks olarak kimliklenmediğim halde kariyerimin ve hayatımın gidişatını değiştirmeye yeterli olmasının çok dikkate değer olduğunu düşünüyorum.
Bir gün dersten sonra, ders içeriğine itiraz eden iki öğrenci koridorda beni durdurdu. Kitabın “pornografi” olduğunu ve dini inançlarına saldırdığını söylediler. Bunun yerine başka bir metnin okutulmasını istediler. Derslerimi bireysel okuma planlarına göre düzenlememin mümkün olmadığını; ders izlencesinin bağlayıcı bir anlaşma görevi gördüğünü ve eğer onlara uymuyorsa, dersi değiştirebilmeleri için çokça fırsat sunulduğu konusunda onları bilgilendirdim. Ayrıca okudukları her kitabı sevmeye zorunda olmadıklarını, birinin bakış açısını zorlamasını ve çeşitlendirmesini eğitimin (ve özellikle “Eleştirel Analiz”in) amaçlarından biri olduğunu, deneme yazılarında ve sınıftaki tartışmalarda fikirlerini tartışmaya katmakta her zaman özgür olduklarını hatırlattım.
Fakat onların problem akademik değildi. Daha çok, böyle bir metnin hiçbir surette okutulmaması gerektiğini çünkü bunun “saldırgan” olduğuna inanıyorlardı.
Şikayetlerini çabucak üst makamlara bildirdiler. Öğrencilerden -ve ailelerinden- üniversite yönetimini de yazışmalara ekledikleri e-postalar almaya başladım. Yine bir gün dersten sonra, içlerinden birinin annesiyle birlikte öğrenciler beni durdurdu. Annesi ofis saatlerimde benimle görüşmek istediğini söyledi ben de ona bu saatlerin sadece öğrenciler için olduğunu ifade ettim. O da “reşit olmayan” oğlunu yasal olarak temsil ettiğini söyledi. Öğrencilerin aileleriyle görüşme mecburiyetim olmasa da -çünkü burası ilkokul değildi!- bu noktada görmezden gelmenin onları daha da tahrik edeceğini düşündüm ve ofisime götürdüm.
Öncekinde olduğu gibi aynı “ahlaki” dayanaklarla fakat bu kez tehditlerle kapsamlı bir savunmaya girişildi. Reşit olmamış kişilere “pornografik” materyal dağıttığım gerekçesiyle kişisel olarak beni hedef alacak bir “toplu dava” açmakla tehdit etti. Sınıfta benzer şekilde rahatsız olan bir “grup” öğrenci olduğunu; kiliseden ve iş yerinden tanıdığı avukatlar ve hakim olduğu iddia etti. Oğlunun ihtiyaçlarını karşılamam için gerekli ekstra iş yükü için ek bir anlaşma yapabileceğimizi söylerek bir de bana rüşvet teklif etti.
Gözümü korkutamadılar; ancak umutsuz olan onlardı. Çünkü dersin başlamasının üzerinden bir ay geçmişti ve dersi bırakabilecekleri tarih geçmişti. Oğlunun, derste okutulan iki kitabı pas geçerek (oğlunun, seks işçiliğini olumlu ele aldığı için itiraz ettiği bir kitap daha vardı) iyi bir not alamayacak olsa da hala dersi hala geçebileceğine ikna etmeye çalıştım. Ayrıca, hikâyenin pek çok bölümünün açık ve net tasvirler içermediğinin altını çizdim. Annesi daha uzlaşmacı bir noktaya geldi ve oğlundan sadece bu bölümlere odaklanmasını istedi. Fakat bu kitapların onun karşısında bir haça saygısızlık etmekle aynı olduğunu söyleyerek oğlu bu öneriyi peşinen reddetti. Anne de oğlunun Hristiyan değerlerini aşağılayan hiçbir metni okumak zorunda olmadığı gibi, Müslüman olduğu için Hristiyan içerikli hiçbir metni okumasına gerek olmadığını söylediği diğer öğrenciyi savundu.
Sonrasında, bölümüm meseleye dahil olan diğer yöneticilerle görüştükten sonra beni bilgilendirdi ve ekle-bırak tarihleri geçmesine rağmen öğrencileri başka bir derse kaydırmaya çalışacaklarını söylediler. Şok olmuştum. Bölümümün gericiliğe zemin sağlayarak “Eleştirel Analiz”in amacını baltalayacağından duyduğum hayal kırıklığını dile getirdim. Kesişimsellik ve toplumsal cinsiyet çalışmaları üzerine süslü makaleler yazabilecek ve dersler verebilecek profesörlerin gerçek dünyada sözde değerlerinden bu kadar kolay ödün vermelerinden dolayı dehşete düşmüştüm. Bir profesör bana, bu özel hükümet yargısında, ebeveynlerin, cinsel materyale itiraz etmeleri durumunda çocuklarını ortaokuldaki sağlık derslerinden almalarına izin verildiğini belirterek yanıt verdi. İnanamadım.
Ancak en inanılmaz olan ise öğrencilerin dersi bırakmamalarıydı. Çünkü onun yerine, bölüm benim yerimi değiştirdi.
Yeni görevlendirlen hoca dönemin ortasında artık Herculine Barbin’ı ya da “sakıncalı” başka bir kitabı içermeyen bir izlence ile geldi. Bu olaydan sonra, Hristiyan öğrenci bana e-posta gönderme ve beni kilisesine katılmaya davet etme cüretini gösterdi - böylece kurtuluşum için dua edebilirlerdi. Evet, haklı olan her zamanki gibi kendini üstün görmeye ve bir yanlış yaparak onu savunan üniversitesinden de hiçbir şey öğrenmemeye devam etti.
Ancak bu hikaye yüksek öğrenimin ikiyüzlülüğünü ve başarısızlığına, homonormativitenin derin kurumsallaşmasını vurgulasa da ben bunu 8 Kasım’da İnterseks Farkındalık Günü’nde, daha da önemlisi Herculine Barbin'nın ve interseks kişilerin gücüne, interseks farkındalığına duyulan kritik ihtiyacına tanıklık ederek paylaşıyorum.
Bu deneyimden aldığım bir şey belki de heteronormatif aşırılık yanlılarına ulaşmanın bir yolu, heteronormativitenin sadece “ötekiler”e değil, onlara da uygulanan bir şiddet olduğunu anlamalarına yardımcı olmaktır. Heteronormatif cinsiyet atamaları Herculine Barbin gibi insanların haklarını ihlal ediyor, özellikle de sonrasında söz konusu ikili cinsiyet kalıplarına uymadıklarını keşfettiklerinde. Fakat atanmış cinsiyeti ile gerçek cinsiyeti uyan kişiler benzer bir ihlale, cinsel kimliklerinin aslında genital morfolojilerine bağlı olmadığını öğrendiklerinde maruz kalıyor. Bu yüzden, benim gibi bir öğretim elemanı için Herculine Barbin’daki toplumsal cinsiyetten konuşmak bir tür yeniden cinsiyet atamayı içeriyor: Elbette doğrudan özneler değil; ancak bahsettiğim, penis ve klitoris, erkek ve kadın gibi ikilikler ve dolayısıyla toplumsal cinsiyetin kendisinin anlamı yeniden anlam kazanıyor. Bu nedenle, tüm hayatı boyunca penisi olduğu için oğlan/erkek olduğu öğretilmiş cis kimseler için, penislerinin kesinlikle bir penis olmadığını ve erkek olarak kimliklerinin buna bağlı olmadığını öğrenmek (sembolik olarak hadım edilmek) incitebilir. Böylesine bir incinme, böylesine bir güç kaybı algılaması ters tepmeye neden olabilir. Demek istediğim, interseks farkındalığı, ilk etapta erken cinsel eğitimde normalleştirilseydi, kurumsallaşmış heteronormatif cinsiyet atamasının zoruyla silinmeseydi bu durum böylesine bir saldırı olarak algılanmazdı.
Bu noktaya kadarki hikayemin belki de en büyük ironisi, şikayetçi öğrencilerden birinin fizyoloji okuyor olmasıydı. Cinsel fizyolojiden rahatsız olan bir fizyoloji öğrencisi mi?! Sanki heteronormatif doktorlarının “bilimsel” raporlarıyla Herculine Barbin gözlerimin önünde tekrar ediyordu. Çünkü böyle bir öğrenci nasıl bir tıp “uzmanı” olabilir? Ve fizyoloji derslerinde interseksüel olmak öğretilmiyor mu?
Tüm bunlara rağmen, daha parlak bir gelecek için umutluyum. Pek çok öğrenci Herculine Barbin ile iyi ilişkiler kurdu ve bu kitabı ilk kez okuttuğum, üniversite hocalığımın son döneminden hemen önceki dönemde ondan çok şey öğrendiler. Ve eğer ÜniKuir’in İnterseks Forum raporlarına o zaman sahip olsaydım bu, on dokuzuncu yüzyıldan kalma bir otobiyografiyi bugün İnterseks Farkındalığı için devam eden ihtiyaca bağlamak için şahane bir katkı sağlayabilirdi.
---
ÜniKuir medya portalında yayınlanan köşe yazıları, yazarlarının sorumluluğundadır. Yazıların unikuir.org adresinde yayınlanmış olması, ÜniKuir’in metindeki görüşleri desteklediği anlamına gelmemektedir.
---
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.