“Bir yandan kat kat aştı beklentilerimi bu üniversite bir yandan da özellikle son iki yılda çok altında kaldı."
Tercih dönemi devam ediyor. ÜniKuir olarak, birkaç ay sonra kampüslere güneş gibi doğacak lubunyalar için pek çok üniversitedeki LGBTİ+ özneden deneyim aktarımları almak için yola koyulduk. Lubunya Tercih Yapıyor (LTY) serisinde, kampüs güvenliğinden barınma sorunlarına, ders içeriklerinden burs imkanlarına, üniversite personelinin tutumlarından şehirdeki koli fırsatlarına kadar pek çok şeyden konuşacağız.
Elbette bu seri, tek bir lubunyanın belirli bir dönem içindeki deneyimini kapsıyor. Üniversitenin farklı kampüslerin, farklı bölümlerinden hatta aynı dersi alan lubunyaların tecrübe ettiklerinin dahi birbirinin aksi olabileceğini göz önünde bulunduruyoruz. Çünkü hepimizin deneyimi biricik.
Üniversiteli LGBTİ+ olmak hakkında daha çok deneyimi görünür kılmak ümidiyle oluşturduğumuz serinin on ikinci konuğu Boğaziçi Üniversitesi’nden Yaren.
LTY Serisi #11: Başkent Üniversitesi’nden Güneş anlatıyor
Yaren, Boğaziçi Üniversitesi’nde Sosyoloji okuyor, tercih döneminde bölüm ve üniversite arasında seçim yapmak zorunda kaldığında Boğaziçi ağır basmış. Üniversitesinin, beklentilerini hem çok aştığını hem de siyasal kuklalar olarak tanımladığı kayyum rektörlerle gelen şiddet sebebiyle bazı beklentilerinin altında kaldığını ifade ediyor.
Manzara, çim, SİNEBU. “Kolaya kaçmak istemiyorum ancak buralar hala beni çok mutlu ediyor” diyen Yaren, baskıcı pratiklere karşı kampüste güvenli alan yaratma çabalarının kampüsü hala öğrencilere ait kıldığını ortaya koyuyor. Hem akademik kadrosu hem de özenle hazırlanmış müfredatı sebebiyle Türkiye’nin en iyilerinden biri olduğunu söylediği üniversitesinin eğitiminde sorun gördüğü nokta ise kimi akademisyenlere ulaşılamıyor olması ve sınırlı sayıda da olsa fobik akademisyenler. Bu zorluklara rağmen üniversitede derslerini daha kapsayıcı hale getirmeye çalışan akademisyenlerin olduğunu da atlamadan geçmiyor.
Sadece çimde birlikte uzanabilen lubunyalar görmenin bile ona iyi hissettirdiğini ifade eden Yaren, Boğaziçi Üniversitesi’ne ve İstanbul’a dair kendini şanslı saydığı şeyleri şöyle anlatıyor: “Bir hocanın daha kapsayıcı olabilmek adına sorularını size yöneltmesi, salonlardan çimlere aksa da LGBTİ+ etkinliklerini devam ettirebilmek, yine sınırlı sayıda olsa da diğer kulüplerle yönetim baskısına rağmen dayanışabilmek, İstanbul özelinde de lubunya mekanların, derneklerin varlığı...”
2021 Şubat'ında kapatılarak resmi kulüp statüsünü kaybeden ama topluluk kimliğini muhafaza eden BÜLGBTİ+’nın faaliyetlerinin yanında sadece var olmasının dahi kendi için çok önemli bir yerde olduğunu söylüyor Yaren. Deneyiminin tümünü ondan dinleyelim, söz Yaren’de.
Senin tercih dönemin nasıl geçmişti, oradan başlayalım mı?
Kulağa aşırı şımarık geliyor ama benim için çok çalkantılı bir dönemdi: İstediğim bölümle (psikoloji), istediğim üniversite (Boğaziçi) arasında seçim yapmam gerekiyordu, ben de üniversiteyi seçtim. Karar verme sürecim de aslında çift anadal, yurt dışı, burs olanakları üzerinden gelişti. Bir de kampüsün o zamanlardaki ortamın güzelliği, lubunya kapsayıcılığı, manzarası kandırdı diyebilirim…
Boğaziçi Üniversitesi’ne gelmeden ne umuyordun? Beklentini karşıladı mı?
Yani üst seviye bir eğitim, lubunya kapsayıcı bir sosyal ortam, bir de mezuniyet sonrası için önümde az çok açık olacak kapılar bekliyordum kariyer adına. Bir yandan kat kat aştı beklentilerimi bir yandan da özellikle son iki yılda çok altlarında kaldı. Bunu belki şu şekilde açıklayabilirim: Beklentilerimi kendi bölümüm sosyoloji, hocalar, yardımseverlikleri, verdikleri eğitimin kalitesi, bir de yine kendi kurduğum arkadaşlıklar ve kampüs ortamı çok aştı; altta kalan kısım ise aslında okula girdiğim yıldan beri devam eden kayyum hükmü, lubunya etkinliklerinin önce kısıtlanmakla başlayıp sonra tamamen yasaklanması, kulübümüzün kapatılması, okula sürekli yapılan polis baskınları, gözaltı ve tutuklamalar oldu. Detaylı da anlatırım zaten bu son kısmı…
Okula dair memnun olduğun ve olmadığın şeylerden biraz daha devam edelim mi?
Temel olarak memnun olduğum şeyler okulun eğitim kalitesi, yurt dışı ve burs olanaklarının, mezuniyet sonrası staj/iş bulma ya da yüksek lisans başvuru süreçlerinde okulun prestijinden ötürü zorluğun çok yüksek olmaması, her ne kadar azalıyor olsa da bir lubunya olarak içinde rahat hissettiğim bir sosyal ortam kurabilmem.
Memnun olmadıklarımsa okul içinde lubunya etkinliklerinin bundan da öte varoluşunun gitgide kısıtlanıp yasaklanması, okula her geçen yıl daha fazla kişi geldiği için yaşanan lojistik sorunlar, değerli hocalarımın teker teker işlerinden uzaklaştırılmaları hatta en basitinden, birlikte yaşama politikalarının kayyum gibi siyasal kuklalar tarafından yok sayılması diyebilirim.
Nasıl bir kampüs ortamı sunuyor sence Boğaziçi Üniversitesi?
Açıkçası bu soruya net bir cevap vermek güç çünkü her geçen gün kendi tercih dönemimde heyecanla adım atmayı beklediğim kampüs ortamının daha da kötüleştiğini görüyorum. Boğaziçi her ne kadar Türkiye’nin geri kalanına kıyasla hala iyi sayılabilecek bir noktada olsa da farklı arka planlara, kültür ve pratiklere sahip öğrencilerin tamamen çatışmasız barınabileceği bir yer tam olarak değil.
Benim için kendi sosyal ortamımı gerek bölümden arkadaşlarla gerek lubunyalarla ya da diğer kulüp üyeleriyle kurabildiğim için kampüs ortamı hala çok keyifli; manzara, çim, SineBU diyerek kolaya kaçmak istemiyorum ama bu faktörler hala beni çok mutlu ediyor diyebilirim. Zaten kötü olarak tanımlayabileceğim baskıcı pratikleri de bir araya gelip kendi güvenli ortamlarımızı oluşturarak az çok elimine edebiliyoruz, kampüsü bizim yapabiliyoruz.
Aldığın eğitim hakkında neler söylersin?
Boğaziçi aslında bünyesinde birçok disiplinden farklı bölüm barındırdığı için benim sadece sosyal bilimler alanında detaylı konuşmam doğru olur diye düşünüyorum, eğitim kalitesinin özellikle pozitif bilimler ve bazı mühendislikler için Türkiye şartlarında en iyilerden biri olduğunu belirtmek dışında.
Sosyal bilimler bence Boğaziçi’nin hem akademik kadro ve onların arka planları hem dikkatlice hazırlanmış müfredatlar hem de gelen öğrencinin genel olarak bölüme bağlılığı çerçevesinde parladığı alan. Hocaların maalesef ki hepsi ulaşılabilir diyemiyorum, bazı hocalara gerçekten erişemiyoruz çünkü. Alternatif mailleri, asistanlarını denemek gerekiyor.
Kütüphane hem fiziksel olarak hem de online kaynaklar yönünden gayet zengin, bir eksikliğini görmedim ben şu ana kadar hatta üstüne aşırı bir doluluk var hem kaynaklar hem de asla boş bulunamayan o kütüphane sandalyeleri özelinde…
Erasmus ve değişim programları ise bölümden bölüme değişmekle birlikte fazlasıyla rekabetçi. Çok yüksek ortalama yapıp gidemeyen de oluyor yüksek sayılabilecek bir ortalamayla çok rahat giden de… Ama en azından anlaşmalı okulların çokluğu bir pozitif.
Nerede kalıyorsun, barınma ihtiyacını nasıl giderdin anlatır mısın?
Pandemi dönemi hariç yurtta kaldım ben. Yurtlar, Kuzey ve Güney kampüslerinin içinde. Karma yurtlar birkaç yıl önce kaldırıldığı için ikisi hazırlık yurdu olmak üzere atanmış cinsiyete göre dört kız dört erkek yurdu var ve maalesef ki yurtlar genel olarak aşırı iyi diyemem. Özellikle 1. sınıfların kalmak zorunda oldukları yurtlar fazlasıyla küçük ve başta insana zor gelebiliyor ama hem fiyat olarak insanı çok zorlayan bir noktada değiller hem de tamamen şansa bağlı olarak, çok güzel arkadaşlıklar bazen de küçük flingler (kaçamaklar) çıkabiliyor yurtlardan.
“Superdorm” yine okulun çok yakınındaki rahat bir yurt ama fiyat skalasında normal yurtlardan bir hayli yukarıda. Hisarüstü’ndeki ev piyasası, yurtlara kıyasla berbat diyebilirim. Evler çoğumuzun ihtiyacını karşılamaktan uzak, fiyatlar son yıllarda kat kar arttı, ev kurmak ya da ev arkadaşları bulmak için Facebook grupları var.
Burslara erişim imkanın oldu mu? Eğer çalışman gerektiyse iş bulman zor muydu, LGBTİ+ bir öğrenci olarak deneyimlerin nasıldı?
Kişisel olarak burslara erişim imkanı olmadı fakat çevremdeki çoğu insanın burs aldığını söyleyebilirim. Burada hem okulun mezunlar derneği vasıtasıyla hem burs ofisinden hem de biraz da Boğaziçi isminden faydalanıp özel kurumlardan burs alınabildiğini görüyorum.
Okul çevresinde çalışan lubunya arkadaşlarım da oldu farklı şirketlerde kurumsal stajlar bulabilenler de. Burada yine Boğaziçi’nin de Türkiye’nin bir parçası olduğunu unutmamak gerek ve LGBTİ+fobiye maruz bırakılmayacağımızın garantisini veremiyorum. Şayet ki fobiye maruz bırakılırsa da gerek çalıştığı yerle madileşmek olsun gerek o mekanı boykot etmek olsun elimizden geleni yaparız diyebilirim kesinlikle.
Bir lubunya öğrenci olarak kampüs deneyimini konuşalım. Neler bekliyordun tercih yaparken?
Çok büyük hayallerle yazdım aslında ben bebek bir lubunya olarak Boğaziçi’ni. Tabii o zamanlar kulüp kapatılmamış rak rak etkinlik yapılıyor herkes lubunya çevresini konuşuyor falan, insan heyecanlanıyor. Yani türlü olaylar, etkinliklerimize kapanmadan öncesinde bile sivil polis sokulması, okul içinde günah keçisi konumuna getirilip kaybedilen akademik değerin üstünü örtmek için resmiyette kapatılmamız, LGBTİ+ kulübü olarak etkinlik yapacak alanlar için mücadele etmemiz gerekmesi ve son olarak da Onur Yürüyüşümüze düzenlenen baskınla beklediğimin kat kat fazlası heyecan ve aksiyonu buldum diyebilirim!
Her şeye rağmen içinde kendimi güvende hissettiğim lubunya alanlar kampüs içi ve çevresinde hala var. Bitmedi ve bitmeyecek de… Çünkü yaratmaya çalışmaya devam ediyoruz. Genel olarak umduğumu buldum ama yani.
Bir LGBTİ+ olarak kampüste, derste, yemekhanede, kantinde, tuvalette neler yaşadın, neler gördün? Buralarda LGBTİ+ bir öğrenci olmanın yaşattıklarından bahseder misin?
Burada yine bölümler arası bir farktan bahsetmem gerekiyor, özellikle sosyal bilimler ve pozitif bilimler ya da mühendislikler arasında neredeyse bir uçurum var.
Toplumsal cinsiyet sosyolojisi dersini açılma atölyesi olarak kullanıp hocalarımızla güllüm alıktırdığımız da oldu, dersliklerde ya da Zoom’da misgenderlandığımız da oldu. Genel olarak hocaları eğitmeye çalışıyoruz, bazıları öğrenmeye çok açık ve çok kapsayıcı. Bazılarıysa duyarsız. Bu ikinci kısım için de boyun eğip oturuyoruz geçiştiriyoruz da diyemem öğrenecekler onlar da bir şekilde, gerekirse başlarına kaka kaka…
Yemekhanede kantinde bir lubunya olarak barınabiliyoruz, güllüm alıktırabiliyoruz, bu konuda pek bir sıkıntı yaşadığımı hatırlamıyorum kısaca. Tuvaletler konusuna gelecek olursak, her ne kadar azaltılmaya ve silinmeye çalışılsa da bildiğim kadarıyla, okulun Kuzey, Güney ve Kilyos kampüslerinde cinsiyetsiz tuvalet mevcut. Bazen cinsiyetsiz tuvaletlerimize de atama yapılıyor yönetim tarafından fakat okuldaki konsensüs onları cinsiyetsiz olarak kullanmaya devam etmek yönünde.
Senin deneyimlerin içinde kampüsün, okulun veya yaşadığın şehrin olumlu yönlerinin olduğu bir şeyler var mı?
Bütün zorluklara, baskı ve yıldırma politikalarına, engellemelere rağmen Boğaziçi de İstanbul da lubunya olmak için, var olmak, dayanışmak ve örgütlenmek için güzel yerler bence. Boğaziçi özelinde sadece çimde birlikte uzanabilen lubunyalar görmek bile insana iyi hissettiriyor ya da bir hocanın daha kapsayıcı olabilmek adına sorularını size yöneltmesi, salonlardan çimlere aksa da LGBTİ+ etkinliklerini devam ettirebilmek, yine sınırlı sayıda olsa da diğer kulüplerle yönetim baskısına rağmen dayanışabilmek, İstanbul özelinde de lubunya mekanların, derneklerin varlığı, hepsi insana şanslı hissettiren şeyler bir yerde. Tabii ben daha romantik bir yerden bakıyorum ama yine de…
Hocaların LGBTİ+ öğrencilere ve LGBTİ+ gündemlere yaklaşımları nasıldı?
Hocalarla iletişime geçmek için çok çaba harcasak da bir kısmı çok olumlu yaklaşıp, ders izlencesini bizim için kapsayıcı hale getirmeye çalışıp daha iyi bir ders ortamı yaratmayı deniyor. Kalan kısmı da LGBTİ+ öğrencilerin varlığından ya habersiz ya da çok çok küçük bir segment olsa da -Nesrin Özören segmenti mesela…- fobi üretiyor. Yine burada sosyal bilimler hocaları bir adım önde; ama dersleri kapsayıcı hale getirme kampanyalarımızla kalan hocalara da LGBTİ+ öğrencilerin varlığını öğretmek ve alıştırmak hedefimiz.
Diğer öğrencilerin tutumları nasıl?
Olumsuz birçok örneğe sahip olmakla birlikte genel olarak kötü diyemem açıkçası. Gayet olumlu bir hava da hâkim olabiliyor, destek gördüğümüz ya da daha basit bir şekilde öylece var olabildiğimiz zamanlar da oluyor ki genelde böyle. Faşist ve islamcı gruplar tarafından nefrete maruz bırakıldığımız da oluyor. Diğer okullara kıyasla da iyi bir durumda olduğumuzu söylemem yeterli olur bence.
Üniversite yönetimine gelirsek?
Kayıt işleri gibi ofisler tarafından pek sorun yaşamıyoruz ama işin biraz daha dekanlık, rektörlük kısmına geldiğimizde, tahmin edilebileceği üzere sistemik baskı ve susturma politikalarına maruz bırakılıyoruz. Daha önce de bahsettiğim gibi bu sadece polis ve özel güvenlik birimleri tarafından bize uygulanan şiddet üzerinden değil daha “uslu uslu” gelişen politikalar üzerinden de ilerleyebiliyor.
LGBTİ+ etkinliklere sivil polis gelmesi, LGBTİ+ öğrencilerin kulüp üyelerine atılan bir mailin sızdırılması üzerinden birkaç yıl önce açılan bir soruşturmanın okul üzerinden gelişse bile öğrencilere bildirilmemesi, eski dekanın “Siz de biraz alt profilden takılın çocuklar, kimsenin gözüne batmayın…”, yeni dekanın ise “Ben bu okulda asla böyle etkinliklere izin veremem” şeklinde çıkışları gördük, görüyoruz.
Üniversitenin LGBTİ+ öğrenci topluluğundan bahseder misin? Topluluğun yapısından, çalışmalarından, faydalarından bahseder misin?
2021 Şubat’ a kadar BÜLGBTİ+ resmi kulüp statüsündeydi fakat 1 Şubat’ta kulüp resmiyette kapatıldı; ama hala topluluk kimliğini korumaya devam ediyor. Okulda, oryantasyondaki ilk günümde BÜLGBTİ+dan bir arkadaşımın peşimi bırakmayan mühendislik kulübü üyesinden beni ciddi anlamda kurtarmasından bugüne kadar tüm zorluklara, karmaşalara ve madiliklere rağmen çok özel bir yeri var kulübün benim için.
Çalışmalarımızı genel olarak açıklamam gerekirse her dönem yaptığımız belli başlı etkinlikler var: Tanışma Çayı, Açılma ve Cinsellik Atölyeleri, Seks İşçiliği Paneli gibi. Bu etkinlikler dışında yeni üyelerimizle beraber belirlediğimiz olağan toplantı günlerimizde dönem içinde hangi etkinlikler yapmak istediğimizi birlikte belirliyoruz, yeni üyelerimizin de en az eski üyeler kadar söz hakkı ve etkinlik yapma yetkisi var kulüp içinde, bu yönden oldukça yatay örgütlenmeye çalışıyoruz diyebilirim.
Biraz daha akademik bir noktadan Kuir Okumalar, Çeviri Dosyaları halihazırda yapmış olduğumuz ve hala devam etmek istediğimiz projeler. Bana en büyük faydası aslında kulübün varlığı oldu. Etkinliklerde tabii ki de çok şey öğrendiğim de oldu ama okuldaki varlığımızın bu kadar açık bir şekilde yansıtılması ve arkadaşlarımın bu yöndeki çabası bana kendimi hep bir şekilde güvende hissettirdi.
Üniversitedeki LGBTİ+ öğrenci topluluğu olmayan diğer öğrenci topluluklarını nasıl değerlendirirsin? Bu topluluklar lubunyalar için güvenli mi? Faaliyetlerinde lubunyaları kapsıyor mu?
Okuldaki kulüpler… en azını söylemek gerekirse biraz iki yüzlüler. Hepsi dayanışmaya ve birlikte yaşama politikalarımızı güçlendirmeye çok açık olduklarını belirtiyorlar fakat konu aksiyon almaya geldiğinde bürokrasiyi öne sürerek sönük kalabiliyorlar. Bunun dışında bir lubunyanın, spesifik olarak Atatürkçü Düşünce Kulübü ve İslam Araştırmaları Kulübü hariç, herhangi bir kulüpte bulunabileceğini, güvenli bir ortamın bir yere kadar sağlanmaya çalışıldığını söyleyebilirim. Sinema, aşçılık ve benzeri kulüplerle birlikte yürüttüğümüz çok güzel etkinlikler de oldu mesela, bunu da belirtmem gerekir.
Kampüsün neler sunduğundan uzun uzun bahsettik, biraz da şehirden bahsedelim. Nasıl bir şehir sence İstanbul?
İstanbul o kadar aşk ve nefret ilişkisi yaşadığım bir yer ki… Bir tarafta senin için zaten kurulmuş olan, dahil olabileceğin lubunya alanların, mekanların çokluğu, derin bir lubunya tarihi ve bu tarihin işlemiş olduğu sokakların, caddelerin varlığı, görünürlük ve örgütlenmenin diğer illere kıyasla daha yüksek olması, koli bulmanın yine diğer illere ziyade kolaylığı mı desem artık, şehrin karmaşasının, gezilip görülecek yerlerin İstanbul dışından gelen bir lubunya için bitmemesi duruyor. Diğer tarafta ise zaten fahiş fiyatlı olup gittikçe de yükselen, rezil halde olan ev piyasası, polisle ve devletle gittikçe yükselen ve şiddetlenen çatışmalar, ortalama bir yemek yemenin bile cüzdanını alıp silkelemesi, hayat pahalılığı, gerçekten ama gerçekten pahalılığı duruyor. Yine de seviyorum ben bu kaosu ya.
Bir lubunya olarak, bir üniversite/kampüs yaratma imkanı verilse sana, nasıl bir yer yapardın orayı?
Fobiyi tamamen silebildiğim bir ütopya kurmak bana hayal gücü kapıları açılmış olsa bile mümkün gelmiyor ama ideal olarak rahatça barınabildiğim, yaşayabildiğim, lubunya olduğum için ayrımcılığa uğramadığım hatta kimliğimden dolayı karşılayamadığım beslenme, barınma, psikolojik destek gibi ihtiyaçlarımın okul tarafından karşılanmaya çalışıldığı; rahatça, korkusuzca LGBTİ+ etkinlikleri yapabildiğimiz, Onur Yürüyüşleri düzenleyebildiğimiz, fobik eylemlere maruz bırakıldığımızda hem yönetim, hem akademik kadro hem de diğer öğrenciler tarafından korunabileceğimiz, gereken adımların atılabileceği; akademisyenlerin varlığımızın farkında olup kapsayıcı derslikler yaratabildiği bir üniversite isterdim.
Boğaziçi Üniversitesi’ni tercih etmeyi düşünenlere söylemek istediğin bir şey var mı?
Boğaziçi mükemmellikten, eşitlik ve kapsayıcılıktan biraz uzak bir yer ama burayı lubunyalar için dün olduğundan daha iyi bir yer yapmak seninle olacak, şimdiden gelmen için sabırsızlanıyorum. Umarım bu okul sana iyi davranır, aramıza hoş geldin!
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.