
"Çünkü sokaktan kopuk bir çözüm düşünülemez ama politika üreticilerinin de anlayabileceği ortak bir dil üretmek gerekiyor.”
Geçtiğimiz hafta The International Lesbian, Gay, Bisexual, Trans, Queer and Intersex (LGBTQI) Youth & Student Organisation (IGLYO) tarafından Barselona’da düzenlenen Proud Pupils: LGBTQI Inclusive Education (Gururlu Gençler: LGBTQI Kapsayıcı Eğitim) konferansına Unikuir’den bir aktivist olarak katıldım.
Ne yazık ki yükselen sağın ilk hedeflerinden biri olan LGBTQI gençler olarak dünyanın her yanında kıskaç altında olmak öfkemi perçinlese de bir yandan umudu yeşerten insanlarla beraber ürettiğimiz şeyler üzerine paylaşım yapmak çok iyi geldi. Konferansın ana konusu artan nefrete ve fobikliğe karşı eğitimde neler yapabiliriz üzerineydi. Üç gün süren konferansta katıldığım sunumlar, hem dikkat çekilmesi gereken noktaları da hem de diğer organizasyonlar bununla nasıl mücadele ediyor sorusunun cevabını içeriyordu. Aslında diğer organizasyonların ve aktivistlerin de ÜniKuir ile ne kadar benzer yollardan geçtiğini ve yer yer zorlandığını gördüm. Ama renkli mücadelemizde bu zorlanmalar genelde bizi yıldıran bir şey olmuyor, aksine daha güçlenerek daha da farklı yollar üreterek içinden çıkıyoruz bir şekilde.
Dahası, bunun çok katmanlı bir mücadele ve süreç olduğunu da iyice anladım. Aktivistlerden, politikacılara, politikacılardan devletlere birçok kuruma ve kişiye iş düşüyor. Sadece protestolar veya sadece politikalar yetmiyor aslında top yekûn bir dönüşüm ve değişim şart. Konferansta da konuştuğumuz üzere hem verilere dayalı hem gerçekçi çözüm önerileriyle gelmek şart. Çünkü sokaktan kopuk bir çözüm düşünülemez ama politika üreticilerinin de anlayabileceği ortak bir dil üretmek gerekiyor.
Zorbalık, eğitim müfredatına dahil edilmeme, görünmez olma, doğru ve sağlıklı bilgiye ulaşamama, etkilenme oranları değişse de aslında hala birçok ülkenin zorlandığı ve sonucunda da LGBTQI çocuklarının kendilerini ifade edecek alan bulamadıkları konulardan bazıları. Türkiye’de bu karşılanmayan ihtiyaçların gençleri ne kadar etkilediğini görebiliyoruz. Sağ hareketlerin yükselişi, pek çok ülkede bir nevi “aile yılı” ilamıyla sonuçlanıyor, hep aynı gerekçelerle: “Kutsal ailemize ve değerlerimize zarar veriyorsunuz”. Oysa biz artık araştırmalardan ve verilerden biliyoruz ki aslında psikososyal olarak sağlıklı gençler yetiştirmek tam olarak eğitimle mümkün. Konferansta da bu araştırmalardan sıkça bahsedildi.
Belki de konferansta dinleme şansı bulduğum, çok güzel ve ilginç konulardan birkaçına değinebilirim: “Eğitim Alanlarını ve Müfredatları Kuirleştirmek” başlıklı sunum, genç edebiyatının kuir ve feminist bakış açılarıyla nasıl dönüştürülebileceğini, bu dönüşümün müfredatlara nasıl entegre edilerek daha kapsayıcı ve eleştirel bir öğrenme ortamı yaratabileceğini ele aldı. "Amatör Sporlar ve Fiziksel Aktivitede Trans ve Non-binary Gençlerin Deneyimleri" sunumu ise spor alanlarının trans ve non-binary gençler için ne kadar dışlayıcı ya da destekleyici olabildiğini paylaştı. "Eğitimde LGBTİ+ Direnişi ve (De)polarizasyon" sunumu da eğitim ortamlarında nasıl anaakım eğitimden sorgulayıcı eğitime nasıl geçtiğini anlatan bir öğretim görevlisine aitti...
Ben de ise katıldığım “Trans Dahiliyeti: Okullarda Cinsiyet Kimliği ve Cinsiyet İfadesine Yönelik Yaklaşımlar ve Hak Karşıtı ve Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Söylemlere Direnmek: Eğitimi Bir Araç Olarak Kullanmak” başlıklı panelde, ÜniKuir olarak LGBTQI’ları hedef alan hegemonik siyasal iklime karşı nasıl bir yol izlediğimizi ve alternatif, güvenli, kapsayıcı bir akademiye dair beklentilerimizi, belli başlı çalışmalarımızı “Türkiye'de LGBTI+ Kapsayıcı Akademik Alanlar Yaratmak ve Geliştirmek” sunumuyla aktardım. ÜniKuir Derneği’nin 2020’den bu yana yürüttüğü çalışmalar kampüs odaklı araştırmalar ve bu araştırmalardan elde edilen veriler doğrultusunda hazırlanan seminerler, buluşmalar, danışmanlıklar ve sempozyumları içeriyor. ÜniKuir raporları, üniversitelerde LGBTI+ öğrencilerin karşılaştığı sistematik ayrımcılığı ve hak ihlallerini belgeleyerek kapsayıcı akademi için somut öneriler içeriyor. Bu doğrultuda özellikle 2024-2025 döneminde gerçekleştirilen Medya Çalışmaları Seminerleri ve Sosyoloji Seminerleri, aylık buluşmalar ve Türkiye'nin dört bir yanından katılımla düzenlenen 2. Kuir Öğrenci Sempozyumu: Toplumsal Hareketler ve Kuir Oluş, kuir öğrenciler için dayanışma, görünürlük ve güvenli alanlar oluşturulmasına katkı sundu.
2019 ODTÜ Onur Yürüyüşü’nde polis şiddetine birebir maruz kaldığım için ÜniKuir benim için çok anlamlı bir yerde. Kuruluş sürecine dahil olamasam da sonradan yaşadığım korkuyu ve öfkeyi böylesine anlamlı çalışmalara dönüştürmek beni çok mutlu ediyor. IGLYO’da benzer duyguları ve düşünceleri paylaşan bir sürü aktivistle bir araya gelmek yeniden içimdeki çiçekleri açtırdı, bize ve geleceğe dair.
Akademiyi ve geleceği daha çok kuirlediğimiz günlere, yaşasın mücadelemiz <3