Bu eylemler neticesinde lubunyaların ciddi bir kısmı gözaltına alınır, biz de bu gözaltıları takip ederiz.
İmamoğlu’nun gözaltına alınması ile başlayan eylemlerin ikinci gününden itibaren alanlarda ve sadece alanlarla kalmayıp adliyede, karakollarda mücadeleye destek veren genç bir lubunya avukat olarak karakola bu eylemlere ilişkin gözaltıların takibi için gittiğim ilk anlardan itibaren dikkatimi çeken ve beni oldukça hüzünlendiren bir mesele ile ilgili konuşmaya ihtiyacım var bir süredir. Farkına vardığım ilk anlarda arkadaşlarımla paylaşmış da olsam içimin soğumasına olanak bırakmayan bu durumu kaleme dökebilmek amacıyla kısa bir nefeslenme vakti kolladım, buna ancak on gün sonra sıra geldi.
21 Mart’ı 22’sine bağlayan gece ilk kez 116 gözaltının takibi için İzmir TEM’e gittik. Dürüst olmak gerekirse gitmeye dair endişelerim vardı çünkü hata yapmaktan korkuyordum ve durumun ciddiyeti göz önüne alındığında kendime hata payı da bırakmıyordum. Bu mükemmeliyetçiliğin pençesinde birçok lubunyanın debelendiğini, kendimizi ispatlama çabalarımızın ve buna zorunda bırakılış hikayelerimizin aynılığından anlayabiliyorum artık ancak konumuz şu an bu değil. Diğer lubunya avukat arkadaşlarımın gitmek istemesi üzerine onları yalnız bırakamayacağımı hissedip birlikte daha güçlü olacağımızı düşünerek onlara katıldım. Yanlış hatırlamıyorsam gece 1 sularında vardık. Yaklaşık 25 avukat olarak oradaydık. Buz gibi soğuk olan bu gecede kolluğun çeşitli usulsüzlükleri ile mücadele bir yana dursun, onu herkes her yerde anlatacak ki anlatmalı da ama benim dikkatimi şu çekti: Gözaltına alınanların aileleri, bizleri arayarak çocukları ve yakınları hakkında bilgi almak istiyorlardı.
Bunun neden dikkatimi çektiğini anlatacağım ancak birçok lubunya avukatın da bu yaşadığımız karşısında benimle benzer noktalara dikkatlerinin yöneldiğini paylaşmak isterim çünkü bunu onlarla paylaştığımda onlardan da benzer dönütler aldım.
Biz lubunya avukatlar olarak en çok lubunyaların eylem ve basın açıklamalarında gözlemci olarak yer alırız. Bu eylemler genellikle çok küçük bir katılımla gerçekleşir ve sert müdahaleler ile sonuçlanır, takip eden de çok az avukat vardır -zira baroların ilgili komisyonlarının çalışmaları dahi kendi meslektaşlarımız tarafından “avukatların dertleri bitti, sıra ibnelerinkinde mi?” tepkileriyle karşılaşırken avukatları bu alanda çalışmaya örgütlemek de büyük bir meydan okumadır bizler için-, hele ki onur yürüyüşü kadar önemli bir gün değilse. Onur yürüyüşleri, görece daha sahiplenilmiş ve alana yayılmış olduğundan daha az politik lubunyaların da katılma iradesi gösterdiği gibi alan ile doğrudan bağı olmayan ancak hak temelli mücadelelere destek veren avukatların da alanda desteklerini daha yoğun hissedebiliriz -ki en çok verdikleri tepki hak ihlalleri karşısında şaşırmak olur-. Bu eylemler neticesinde lubunyaların ciddi bir kısmı gözaltına alınır, biz de bu gözaltıları takip ederiz. İfadeler öncesinde usulen bir yakınına haber verme hakkı olduğunu hatırlatırız müvekkillere, diğer haklarıyla birlikte. Genellikle bu hak kullanılmaz zira haber vermek istediği herkes onunla birlikte alandadır ve halihazırda gözaltına alındığından haberdarlardır. Kullanan olursa da bu haklarını, ailelerini aramak için kullanmaz çoğu lubunya, aksinin bir ayrıcalık olduğunu biliriz hepimiz. Seviniriz onun adına ama içimiz de burkulmaz değil ya, neyse.
Ancak ben İmamoğlu’nun gözaltı süreciyle başlayan bu eylemlerin gözaltı takiplerine kadar gözaltındaki hiçbir müvekkilimin ailesiyle iletişim kurmamıştım. Bu benim için bir ilkti ve halihazırda “birleşe birleşe kazanacağız” sloganlarının atıldığı alanlardan lubunyaların da atılmaya çalışıldığı bu eylemlerdeki kalabalıklar mücadele ruhumu ateşlerken buruk da hissettirmeye başladı.
LGBTİ+ fobik sloganların atıldığı alanlarda dahi lubunyalar, hakları ve özgürlükleri için alandayken ve hatta gözaltına alınıp tutuklanırken, diğer birçoklarından ne kadar daha büyük riskler aldıklarını düşünmeden edemedim.
Mücadeleye leke çalmak değil amacım, bu zamanlara kadar beslenen mücadele ruhundan ötürü çok mutluyum ancak yıllardır onur yürüyüşleri dahil birçok eylemimizde işkencenin her türlüsüne maruz bırakılmamıza rağmen görmezden gelinirken ve buna rağmen hala sokaklarda “susma, sustukça sıra sana gelecek” sloganları atılırken ve gözaltına alındığında da hiçbir lubunyanın ailesi çocuklarını merak edip beni aramazken canımın ne kadar yandığını varın siz tahmin edin.
Lubunyaların ailelerinin biz avukatları neden aramadıklarını anlatmayacağım, bu satırları okuyan lubunyalar zaten anlayacak bunu, diğerleri de anlamıyorlarsa bir şeyden de geri kalsınlar. Bunun derdine düşemeyeceğim. Ancak son on gündür, bu kıyası ve bu hisleri paylaşma sorumluluğunu üstümde hissediyorum zira bu çifte standartı lubunya avukatlardan başkasının anlaması bir hayli zor.
Bu anlattıklarıma, ifşalanma korkusuna, yalnız bırakılmışlık hissine, yoldaş bellediklerinin dahi adaletsizliklerine rağmen alanlarda haklarını savunan lubunyalara ve karakollarda/adliyelerde yoldaşlarını yalnız bırakmayan lubunya avukatlara/yoldaş avukatlara selam olsun.
Direnişine ve birbirine seçilmiş aile olduğun için emeğine, yüreğine sağlık lubunya.
Çerez Politikası
Size en iyi hizmeti sunabilmek ve reklam çalışmalarında kullanmak amacıyla sayfamızda çerezlerden faydalanıyoruz. Sayfamızı kullanmaya devam ederek çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz. Çerezler hakkında ayrıntılı bilgiye Çerez Politikamız'dan ulaşabilirsiniz.