
Korku, bedenimize ve arzularımıza yöneltilen baskının en güçlü aracına dönüşmüşken, temasın politik gücüne inanıyorum:
Dünyayı ikiye bölen o görünmez, bazen de rahatsız edici biçimde görünür çizgiler yalnızca cinsiyetlere değil, duygulara, arzulara ve temas biçimlerine de hükmediyor. Her ilişki, sınıflandırma ihtiyacının buğusu içinde kuruluyor. Oysa arada bir yer var; sis perdesinin aralandığı, anlamın çözülüp yeniden kurulduğu bir yer. Nefes almayı, ben olmayı ve mümkün biz biçimlerini o aralıkta öğrendim.
İkilik yalnızca sayısal bir indirgeme değil, aynı zamanda normatif mantığın en etkili araçlarından biri. Arkadaşlık, romantizm ve cinsellik gibi ilişki biçimleri, bu ikili mantığın izlerini ve beklentilerini üç farklı düzlemde taşıyor. Bu ikilik sadece sözcüklerimizi değil, arzularımızın yönünü ve temaslarımızın dokusunu da şekillendiriyor. Kuir yakınlıkları tüm bu biçimlerin ötesinde, bazen tamamen dışında, bazen de tam kesişim noktasında görüyorum. Yine de cinsiyetsizliğim gibi ilişkilerim de cis-heteronormatif anlamlandırma rejiminden (Ericsson, 2018) bütünüyle bağımsız değil.
Bir kişiye ilgi duyduğumda sıklıkla bedenime dair bir uygunluk meselesi gündeme geliyor. Kuir bir yakınlaşmanın olabilirliği, bedenimin doğumda atanmış cinsiyetiyle ve onun kime hitap edip edemeyeceğiyle ölçülüyor. Sanki kuir arzular, sadece doğru şekilde eşleşen genital sistemler arasında akabilecekmiş gibi ya da ben yanlış yerleştirilmiş putkamdan başka bir şey değilmişim gibi. Böyle anlarda, penetrasyonla sınırlı hayal güçlerinin beni zihinlerinde bir strap-on’la canlandırmaya bile yeterli olmamasına şaşırıyorum. Bedeni anlamlandırmanın sınırları, cis-normatif tahayyülün sınırları kadar dar.
En güllüm olanıysa arzularımın genellikle diğer T’lere ve non-binary’lere yönelmesi. Kutudan çıkmayı var oluşu haline getiren benim gibilerle yakınlaşırken hala bir kutuya sığmak zorunda mıyım? Üçüncü kişilere göre öyle, fakat yaşadığım hiçbir deneyim böyle değil. Çarpık zihnimde, bizi birbirimiz için arzulanabilir kılan şey bedensel özelliklerden çok uzakta; bazen eşleşen disforinin coşkusu, bazen ortak travmalar, bazen de hayranlığın özcü olmayan biçimleri ve belki en çok da kendimizi yeniden yaratma cesareti. Bedenimle ilgili en heyecan veren şeyin taşıdığı “özellikler” değil, araştırmaya açtığı olanaklar olduğuna inanmak istiyorum. Kolilerimle önce astral bir alemde buluşuyorum.
Roche, “Kuir Cinsellik: Yakınlık, Arzu ve İlişkiler Hakkında Trans ve Non-binary Bir Rehber” kitabına (2018) şu cümlelerle başlıyor:
Beynim, putkam ve sürekli sorgulayan benliğim arasında süregelen, sessiz ve samimi bir konuşma var; bu konuşma bir şekilde beni arzulanan biri olma yeteneğimi ve kendimi cinsel bir varlık olarak görme kapasitemi sorgulamaya yönlendiriyor. Nedense kendimi, o özel Venn diyagramının çok dışında, cinsellik ve arzu ötesindeki uzak bir coğrafyada konumlandırmışım.
Cinsiyet disforisi ve çocukluğumdan bu yana yaşadığım cinsel şiddet deneyimleri sebebiyle, 20’li yaşlarımın başlarını betimlenen o uzak coğrafyada geçirdim. Ancak HIV aktivistlerinin 1980’ler ve 90’lardaki mücadeleleriyle tanışmak ve ACT-UP’la birlikte doğan radikal kuir potansiyelleri anlamak, arzu ve cinsellikle kurduğum ilişkiyi kökten dönüştürdü (bkz. Gould, 2009; Schulman, 2021). Artık her yakınlaşmayı bir karşılıklı bakım pratiği olarak görüyorum ve bu ilişkilenme biçimlerine dair hiçbir ön kabul ya da beklenti taşımıyorum.
Yöneldiğim insanlarla aromantik, romantik, duygusal, duygusuz, cinsel ya da aseksüel bağlantılar kurabiliyorum. Aynı ilişki bazen hepsi arasında akışkanlaşabiliyor, bazen biri baskın hâle geliyor, bazen de birkaçını hiç içermiyor. Hiçbir biçim, bir diğerine varma zorunluluğu taşımıyor. Kuir ilişkilere “ilişki asansörü (relationship escalator)” içerisinde değer biçmek, onların kuir olma koşullarını ortadan kaldırıyor. Tarafları kuir olan ilişkilerle kuir ilişkiler arasında önemli bir fark görüyorum.
Bir T4T biçimi olarak “onlar için onlar” (they for them) deneyimlerin ilişki hiyerarşilerini aşmaya yatkınlığı sebebiyle, diğer non-binary’lerle ilişkilenmekte daha rahat hissediyorum. Yöneldiğim bazı insanlarda orgazmı ya da aşkı çağrıştıran tekil bir duyguyu değil, ne idüğü belirsiz ve öngörülemez deneyimler sarmalında süregiden karşılaşmalarımızın mümkün kıldığı öforileri arzuluyorum. En çok cis’leştirmediğimiz, heterolaşmadığımız ve ikiliklere bir türlü sığamadığımız bir aradalıklarımızı seviyorum.
Kendimi yıllar önce ilk kez, bir non-binary ile kurduğum yakın temaslar sonucunda tanımladım. Politik bir zeminde başlayan ilişkimiz, geçen yıllar boyunca duygusal yoğunluğun ve bedensel yakınlığın farklı biçimleriyle şekillendi; çeşitli tanımlar arasında aktı. Ne olduğumuzu hiç merak etmedim; ama ışıltılı varlığının bende, bizde ve dünyada neyi dönüştüreceğine dair bitmeyen bir merak taşıyorum.
Son zamanlarda, içerisinde kendimi defalarca kez yeniden inşa ettiğim bu bağı anımsatan yeni karşılaşmalar yaşıyorum. Sevgi ve arzunun bilindik sınırlarını aşma, birbirimize tanıklık etme ve dünyayla aramızdaki köprüyü birbirimizin varlığında bulma imkânı taşıyan; sevgili olmaktan daha fazlası ve daha azı olan (Dyke, 2025) karşılaşmalar. 11. Yargı Paketi yaşamlarımızı korkuyla kuşatmayı hedeflerken endişeye değil, onlarda bulduğum heyecana odaklanıyorum. Onları severken, “parmaklıkların ardından, pencere pervazından içeri kar çeken bir el” görüyorum (Wojnarowicz, 2014, p. 17).
Korku, bedenimize ve arzularımıza yöneltilen baskının en güçlü aracına dönüşmüşken, temasın politik gücüne inanıyorum: Birbirimize dokunduğumuz her anda yasaların ve normların sınırlarını deldiğimize, her öpüşmede, her bakışta ve her adlandırılmamış ilişkide devletin tahayyül edemediği bir özgürlük biçimi doğduğuna.
Benliğimizi inşa ettiğimiz her hal gibi ilişkilerimiz de radikal müdahalelerin alanı ve politik hattımıza içkin. Kendimi onların gözlerinden gördüğüm her an, yeni bir düzlem keşfediyorum. Bu praksiste bilginin, arzunun ve toplumsal tahayyülün sınırlarını yeniden kuruyorum. Hayatıma cis’lerin arasından gelen ve onlarca ilişkilenen herkesi kuir bir aşkla kucaklıyorum.
KAYNAKÇA
Dyke, W. F. (2025, Şubat 14). Peter Hujar and David Wojnarowicz: More Than and Less Than Lovers. Ocula Magazine. https://ocula.com/magazine/spotlights/peter-hujar-david-wojnarowicz-more-than-lovers/
Ericsson, S. (2018). The language of cisnormativity. Gender and Language, 12(2), 139-167.
Gould, D. (2009). Moving politics : emotion and ACT UP’s fight against AIDS. Editorial: Chicago The Univ. Of Chicago Press.
Moen, O. M., & Sørlie, A. (2022). The ethics of relationship anarchy. İçinde Routledge Handbook of Philosophy of Sex and Sexuality (ss. 341-356). Routledge.
Roche, J. (2018). Queer Sex. Jessica Kingsley Publishers.
Schulman, S. (2021). Let the Record Show. Farrar, Straus and Giroux.
Wojnarowicz, D. (2014). Close to the Knives. Open Road Media.